Öncelikle değeri paha biçilemeyecek Malheiro'nun bazukasıyla alınan 3 puan, tüm Trabzonsporluları mutlu etti. Yeni yıla mutlu girecekler. İyi yıllar, bordo-mavi renktaşlarım. Umarım bir daha bu sancılı günleri yaşamayız. Her şey gönlünüzce olsun.
Tarihinde üçüncü kez küme düşmeme hattına yakın oynayan bordo-mavili takım için, taraftarları açısından Bodrumspor maçı adeta bir final havasında geçti. Sevenleri bu hassasiyetin bilincinde olduklarından, 30 bin kişiyle stada koşarak görevlerini ifa ettiler. Bu anlamda istediklerini de almış oldular.
Peki takımları ne alemdeydi, derseniz, gelin devre arasında suya sabuna fazla dokunmadan birlikte bir öz eleştiri yapalım. Eğer %76 oranında topa sahipseniz ki öyleydi, deyim yerindeyse maçın büyük bir bölümünü tek kale oynuyorsanız, gol zamanı gelmeden önce golü ya da golleri bulmalısınız! Küme düşme adayı bir rakip karşısında ceza alanı üzerinde çakılı oynarken, çıkışlarda rakibe o gollük pozisyonları vermemelisiniz.
Evet, pas yaptık ama bu, kağnı arabası hızında olmamalıydı. Evet, defansı oynatmak için oyunu kenarlara açıp ortalar yaptırdık ama kafa vurmayı yalnızca Nwakaeme'ye bıraktık. Kısacası, öz eleştiriyi burada kesip transfere geçelim.
Milyon dolarlar verilerek alınan oyuncular yerine eskiler oynayacaksa, bu transferlere gerek yok. Aman ha, takım bir daha yabancı çöplüğüne dönüştürülmesin. Taraftara işkence yapılmasın. Kulüp bir kez daha borç batağına sürüklenmesin. Alınacak oyuncular, iyi kumaş olsun. İlmeği kaçık, soluk ya da yırtık olmasın ki terzi Şenol Güneş onarım yerine yeni elbise dikebilsin.
Sosyal medyada futbolun kalitesini düşüren, dediğim dedik çaldığım düdük nefret timleri ortalığı kasıp kavururken; sahada "Canımı yaktın!" diye bağıranlara "Canın çıksın!" diyenlerin arttığını gördük. Daha da kötüsü, Allah rahmet eylesin dediğimiz ölüleri bahane ederek futbolcularını kışkırtıp puan çıkarmaya çalışanların türediğine de şahit olduk. Fazla söze gerek yok, bu çirkinliklere değmez.
Sadece bir sorum olacak: Elinizi bir köpeğe uzatın bakalım, ne yapacak? Ben yalnızca "Yazıklar olsun!" diyorum.
Sözün özü; dün akşam üçü net, beşi gol pozisyonu olan atakları yağdan kıl çeker gibi kurtaran, gürültü patırtı çıkarmadan taraftarlarına "Üç puan geliyor." dercesine biraz daha gayret eden, kadife eldivenli demir parmaklı kaptan Uğurcan, fırtınaya tutulan gemisini mürettebatıyla birlikte limanına demirledi.
Bilirsin, kaptan. Liverpool marşlarından bir alıntı yaparak bitireyim:
"Yürü yağmura, rüzgâra, fırtınaya karşı yürü, tüm şansızlıklara karşı yürü. Yalnız değilsin."