Cumhuriyetle başlayan yıllarda kamu kaynaklarının ve sanayi yatırımlarının homojen dağılımını sağlamak amacıyla, DPT kurularak olayın boyutu planlı kalkınmaya evrilmiştir.

Sosyal,ekonomik ve kültürel kalkınma amaçlanan bu planlar ve  bölgesel politikalardada önemli değişimler ve gelişmeler olmuştur.

Neticede bölgeler arasındaki  bu anlamdaki dengesizliklerin giderilmesine yönelik, politikalardada yerelleşme eğilimleri çerçevesinde bölgesel planlama ve gelişmelerdede bakış açısı itibariyle önemli değişiklikler olmuştur.

1960 yılında başlayan planlı kalkınma döneminden bugüne kadar 11 adet beş yıık kalkınma planı hazırlanmıştır.

Daha sonra DPT kapatılarak planlı dönemin ismi sadece raporlarda kalmıştır.

İktisadi kalkınma devletlerin başlıca amacı olarak görülmekle birlikte Türkiye örneği ele alındığında tüm ulusal fabrikalar ve kurumlar satılmış ancak tek bir fabrika kurulmamıştır.

Temelde iktisadi kalkınma izmir iktisat kongresinde yeni bir burjuva sınıfı oluşturulmak amacıyla özel sektör devreye sokulmuş ve bu konuda ciddi bir ivme kazanılmıştır.

Bölgesel kalkınma denildiğinde genelde coğrafi bir alan olarak ifade edilen kavram ortaya çıkmıştır.Bu kavramın içinde; İdari,Ekonomik,Toprak,İklim,Bitki özellikleri,Gelişmişlik,Ulaşım,İletişim,Erişim vs.gibi analiz ve sentezler kalkınma planları açısından önem taşımaktadır.Yani daha açık bir ifadeyle bölgesel kalkınma plan ve politikaların temel amacı,her türlü kaynağın,ekonomik faaliyetlerin,nüfusun,coğrafi bölgeler arasındaki dengeli dağılımı sağlamaktır.

Bu hususlar yerine getirildiğinde bölgeler Sosyo-Ekonomik yönden kalkınır ve mevcut dengesizliklerde ortadan kalkarak ülke genelinde ekonomik gelişme sağlanmış olur.

Bölgesel kalkınma planı içinde STK lar yerelde ve bölge bileşenlerinde katkı vermek için plana özendirici ilkeler konulmalıdır.Bu anlamda TR 90 bölgesi olarak ele alınan altı(6) vilayet'in kalkınmasının planlanması için;
Kapsamlı bir bölgesel MASTER planın hazırlanması,Çok ayrıntılı bir çalışma yaparak alan hakimiyetinin sağlanması,Bu verilere dayanılarak gerçekçi 1/100000 ölçekli çevre düzenı planının hazırlanması ve bu planda;Yerleşim yerleri,Sanayi koridorları,Demir yolları,Doğalgaz boru hattı güzergahları,Stratejik askeri alanlar,Tarım alnları,Teknokent merkezleri,Hes inşa alanları,İçme ve kullanma suyu havzaları, Lojistik bölgeler Sanayi siteleri ve organize sanayi bölgeleri,Sıt alanları,İmara açılacak alanlar,Doğal parklar,Maden alanları Endemik bitki alanları,Tarihi eserler,Turizm alanları,Mevcut fabrikalar(Çay,Fındık,Gıda üretimi ve Süt fabrikaları vs.)bu planda yer almalıdır.

Kapsamlı bir master plan ve çevre düzeni planı çerçevesinde bölgenin,mevcut durumu,problemler,fırsatlar,tehlikeler stratejik bir anlamda ortaya konularak ihtiyaç belirlenmesi ve kalkınma projeleri devreye sokulmalıdır.Zira bu bölgede genelde fındık ve 4 ildede çay üretilmektedir.Ancak durum bu çerçevede olmasına karşın kırsal kesimde kooperatif veya birlik kurarak girişimci yaratma haraketi geliştirilememiştir.

Halbuki bu sosyal oluşumlar sayesinde merkezi köyler/mahalleler belirlenerek,ortak kesişme noktalarında fındık,çay,süt işleme ve yöresel el ürünleri atölyeleri kurularak,üreticilerin elinden yok pahasına alınan ürünler buralarda işlenerek katma değeri yüksek ürün haline getirilip,pazarlandığında üreticinin geliri artacak ve bu yöntemle kırsalın kalkınmasıda başlamış olscaktır.Bugün yürürlükte olan 11.kalkınma planı dahil olmak üzere TR90 bölgesinde planlı bir çalışma yapılmamış olup sadece cumhuriyetin kazanımları satılarak yokedilmiştir.

Herşey kağıt üzerinde ve rapor sayfalarında kalmış ve kalmayada devam ederken bölgenin ürün kapasitesinden kaynaklı tarımsal sanayide çok cılız kalmış ve üreticinin ürettiği hammadde elinden yok pahasına alınarak birlerinin kasası dolmuş bunada bölgesel kalkınma planı denilmektedir.Yani sömürü ve çok para kazanma düzeni devam ederken emek, sloganda,politikada kullanılırken  hiç bir zaman eylemde yer almamıştır böyle gidersede almayacaktır.

SONUÇ OLARAK;Bölgenin bir ili hariç deniz irtibatlı olması,Karadeniz sahil yolunun ve iç kesimlerle bağlantısının olması,Halkın geleneksel üretim kültürü ve gücünün hala diri olması,Bölgede üç hava alanının olması,Tüm şehirlerde üniversitelerin bulunması Sahil şeritindeki kentlerde limanların olması,Araştırma enstitülerinin(Fındık,zÇay ve Su ürünleri) varlığı yanında kalkınma ajanslarının projeli çalışmaları ve ticarette bölgenin çok eski olması gibi ciddi bir misyon varken bu varlıkların refah seviyesi açısından hissetilmemesi ayrıca düşündürücüdür.Bu kuruluşların bölgede önder konumda olmaları gerekirgen kabuklarına çekilmiş olmalarıda anlaşılamamaktadır.TR90 bölgesinin göç gazabından kurtulması için bölgenin öz varlıklarına dayanan,ölçeği ne olursa olsun muhakkak ekosistemin korunması için(Ağır sanayi hariç) diğer sanayi sektörleri için bir model geliştirilmeli ve çalışacak personelin tamamı bölgeden karşılanmalı.Yukarıda sayılan varlıklar halkın refah seviyesinin iyiye gidişte fayda yaratamadığı için yeni,yeni karlı fikirler üretip,yatırım yaparak gelişme sağlanmalıdır.

Bölge modeli ürün temelli planlanıp sahil şeritindeki illerde fındık hammaddeli çikolata fabrikaları kurulursa kaliteli ürün ve iyi pazarlamayla ciddi kazançlar sağlanması mümkündür.Ayrıca turizm ve ticaret'de sirküle edildiğinde istihdam alanlarıda genişleyecektir.Bu planlamalarda özellikle bölgedeki havzaların üretim kabiliyetleri ön plana çıkarılarak şehirlerin ve kırsalın sosyo-'ekonomik düzeyleri geliştirilir yoksa;
 (Trabzon:3,Ordu:5,Giresun:5,Gümüşhane:5 , Rize:5 ve Artvin:4) içerisinde hiçbiri 1.ve 2. sırada yer almamaktadır böyle gidersede alamayacaktırDemekki bu bölge yeteri kadar kalkınmada öncelikleştirilmemiş ve hala yeraltı ve yerüstü kaynakları sömürülmeye devam etmektedir.Daha açıkcası Samsun hariç TR90 bölgesi 78 yıldır tren yolu imkanından mahrum olduğu için bölge insanı hertürlü ihtiyacını pahalıya satın almaktadır.Onun için bu 6 il bir coğrafi bölge olarak ele alınarak kalkınma planlarında gerçek karşılığını bulmalıdır.Yoksa insanların sürüklendiği çıkmazdan kurtulması gittikçe daha derin sorun haline gelecektir.