Zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını asgariye indirmek için kullanılan madde veya maddelerden oluşan karışımlara pestisit denir.
Çoğunlukla tarımsal üretim alanlarında kullanılan ve ürünlere verilen zararlı canlıları yok etmek için kullanılan diğer bir adıylada zirai bir ilaçdır pestisit.
Bu ilaçların bazı durumlarda mikroorganizmaların doğaya olan zararlı faaliyetlerini engelleyerek toprak verimliliğini artırmada önemli rol oynayan canlıların ölmesine sebep olmaktadırlar.
Yani daha açıkcası tarımsal üretim sırasında verimin düşmesine, ürün kaybına neden olan, zararlı böcekler ve yabancı otlar ile mücadele etmek için kullanılırlar.
Pestisit yani zirai ilaç ürünlerinin dünyada kullanımı; meyve, sebze, pirinç, mısır, buğday, arpa, pamuk ve soya fasulyesi başta olmak üzere daha bir çok üründe yoğunlaşırken bölgemizdede fındıkta kullanılmaktadır.
Kullanım esnasında atomize edilen pestisitlerin önemli bir kısmı uygulanan bitkiler dışındaki hava, su ve toprak gibi ortamlara yayılarak hedef olmayan canlı türlerinede zararlı olabilmektedir.
Hatta kentlerde belediyeler tarafından haşarelere karşı kullanılan ve sağlık bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan, bu zehire karşıda insanların maruz kaldığı bir gerçekliktir.
Ayrıca kullanılan zirai ilaçlar sadece meyve, sebze ve tahıllara değil aynı zamanda toprağı kirletmekte, buradan yeraltı su kaynaklarına karışarak stratejik dönemlerde rezerv kaynak olarak kullanılacak su zengilimiz de (Akifer yani yeraltı suyu) kirlenmektedir. Yani kirleticiliği ve zararlı olduğu bilinmekle birlikte ülkemizde ve dünyada durmadan yeni yeni zararlılar ortaya çıkmakta ve sebep oldukları ekonomik kayıpları önlemek içinde yeni zirai ilaçlar üretilmektedir.
Bu ilaçların baş üreticisi emperyal ülkeler olup sadece 2018 yılında 6 milyon ton zirai ilaç üretilmiş ve bunun mali karşılığı ise 38 milyar dolar olarak gerçekleşmiş olup bu miktar sadece bir yıl için üretilmiştir.
Emperyal ülkeler sömürü düzenlerini devam ettirmek için acımasızca insanlığa, doğaya ve yaban hayatına zarar vermeyi kullandığı ajanlar ve reklamlar neticesinde olayı daha üst perdeye taşıyarak eylemlerini sürdürmektedirler. Bu bağlamda durup dururken italya ve ispanyadaki fındık alanlarında kokarca olmadığı halde bizde hortlaması tesadüf olamaz. Ayrıca bu zihniyet zirai ilaç üretimini artırmalarının temel gerekçesini artan dünya nüfusuna paralel olarak ciddi sorun haline gelen açlığın olduğu savını ileri sürerken bu anlamdada bırakın açlığı önlemeyi minimize dahi edememişlerdir.
Aynı şekilde bu süreç tohumların kullanılabilir ömürlerini artırmak için ilaçlayıp ambalajlayarak piyasaya sunulmasıda aynı şekilde zarar oluşturmaktadır. Pestisitler gerektiğinden fazla, zamansız ve bilinçsiz kullanıldığında üründe kalite düşmesine, kalıntı bırakmasına ve bu gıdaların tüketilmesi sonucu toksik etki nedeniyle insan sağlığının bozulmasına ve çevre kirliliği dolayısıylada ekolojik dengenin bozulmasına sebep olmaktadır. Bu bağlamda ülkemizde hektar başına zirai ilaç tüketimi 0,63kg olup gelişmiş ülkelerin kullandığından daha az kullanılmaktadır.
Ancak her şey bir disipline tabi olduğu gibi bir eğitim ve tecrübe yanında teknik bilgi birikimiyle yakından ilgilidir.Dünyada her şey en üst düzeye doğru gitme süreçiyle belirlenirken bu gidişatın gerisinde kalmak iyiden kopmakla eş anlam taşıdığına göre, kendimizi her konuda çalışmayla donanımlı hale getirmek zorundayız.Yoksa başkalarının ürettiği het kültürü ve eskimiş bilgileri alarak toplumumuza yeni bilgi gibi sunmaktan kurtulamayız. Ülkemizden sürekli diğer devletlere yaş sebze ve meyve ihracatı yapılmakta ve bu ürünlerimizde pestisit kalıntıları, ülkelerarası sözleşmelerle belirlenmiş tolere değerlerin üzerinde çıktığından gümrüklerden geri dönmektedir.
Tüm bu koşullara rağmen ülkemiz yıllardır yurtdışından önemli miktarda tarım ürünleri ithal etmesine karşın hiç bir ürünün ülkemiz gümrüklerinden pestisit kalıntısı fazlalığı nedeniyle geri çevrildiği ne duyuldu ve nede açıklandı. Pestisit kalıntısının kabul edilebilir değerleri aştığı için gümrüklerden dönen ürünlerin imha edilmesi zorunlu olduğu halde, bu husustada yetkili kurum ve kuruluşlardan ses çıkmamaktadır. Demekki bu ürünler iç piyasaya sürülmekte ve ülkemizin güzel insanları bile bile zehirlenmektedir. Yani bizim dışımızdaki ülkeler kendi insanlarını koruyup kollayarak sağlıklı yaşamaları için her fedakarlığı yaparken, bizim ülkemizde insanın değeri yok mu diye insan düşünmeden edemiyor.Ülkemizin tüm bölgelerinde üretilen ürünler toptancı hallerinde ve marketlerde satılmasına karşın, hiç bir ürünün etiketinde pestisit kalıntısı varmı yok mu varsa tolere değerin ne olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. Buradan da anlaşılmaktadırki her şey sömürü düzeninin insiyitafine bırakılmış ve bir çok insanın sağlığı pahasına kasalarını doldurmayı sürdürmektedirler. Ülkemizde bu süreç acilen insan sağlığını önceleyecek bir düzenleme ile sonlandırılmalıdır. Yoksa zirai ilaçlara ödenen paraların mislisi hasta olan insanların sağlığı için ödense bu durum dahi sağlıklı bir nesil bile oluşturmamıza yetmez.
Aslında durum çok basit bir planlama olmasına rağmen, sistemden kaçma kırılganlığına sığınmak belliki birilerinin tasarrufunu koruyarak toplumun zehirlenmesine göz yummak anlamını taşımaktadır. Türk toplumu olarak kapitalizmin tüm pisliklerini yaşam biçimi haline getirmek zorunluluğunda olmadığımız gibi sorgulamaktan uzak kalmamızda haklılığımızı teyit etmez.
Onun için;
●-Hal yasasının bir an önce çıkarılarak tüm toptancı hal'lerinde pestisit kalıntısı tespit eden ünitelerin kurulması,
●Gıda kanununa yeni bir madde ilave edilerek her süper marketin giriş kapılarının önüne herkesin göreceği şekilde "Bu markette pestisit kalıntılı ürünler satılmamaktadır yazısının asılması",
●-Heryıl toprak analizinin ücreti devlet tarafından karşılanmak kaydıyla zorunlu hale getirilmesi,
●-Gümrüklerden fazla pestisit kalıntısı olduğu gerekçesiyle geri dönen ürünlerin görsellik oluşturacak şekilde imha edilmesi,
●-Zirai ilaç kullanımı konusunda çiftçilerin yeni bilgi ve teknikler konusunda eğitilmelerinin sağlanması,
●-Üreticilere eğitim verilerek ürettiği ürünlere ait sertifikaların verilmesi bu kriterlere uymayanlara ciddi yaptırımların uygulanması,
●-Çiftçilerin ilaç almak için ilgili teknik kurumlardan kullanacağı ilaca dair reçeteyi almasının zorunlu hale getirilmesi,
●-Büyük marketlerin çiftçilerden toplu ürün almalarının önlenerek sistemin tek kanaldan yürümesinin sağlanması,
●-Ürün bazlı federasyonların kurularak sürecin bir üst konfedeasyon tarafından devletinde içinde etkin olduğu bir mekanizma çerçevesinde yürütülmesinin sağlanması.Bu ve benzeri hususlar devreye sokulmadığı sürece daha çok pestisitli ürünler kullanarak zehirlenmeye devam ederiz.Onun için sağlıklı gıdalar kullanarak beslenmek ve sağlıklı yaşamak için yasalar çerçevesinde demokratik vatandaşlık hakkımızı kullanarak ,görevimizi yapmak zorunda olduğumuz çok önem taşımaktadır.