Dünya genelinde ve ülkemizde nüfus artışları tarımsal gıda üretimininde aynı şekilde artırılmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu anlamda gıda üretimini kısıtlayan en önemli faktör ekilir biçilir alanlardan daha önemlisi, sermaya, enerji ve sulamadır.
Özellikle ülkemizde kurak ve yarı kurak bölgelerde yeterli sulama olmadan tarımsal üretim potansiyelinin yarısını bile elde etmek olanaklı değildir.
Onun için su kaynaklarımızın en fizibil yani ekonomik ve gerçekçi bir şekilde kullanılması ciddi anlamda önem arzetmektedir.
Yani ülkemizdeki akarsular ve yeraltı (akifer) kaynaklarımız, insanlarımızın beslenmesi, üretim ve sağlıklı bir toplum oluşturulması anlamında en fazla su kullanılan tarım sektörü için planlanması ulusal bir öncelik taşımaktadır.
Bundan dolayı su ve enerji tasarrufu sağlayan yeni sulama teknolojilerinin geliştirilmesi ve adaptasyonu ile yöntemlerinin (Karık, yağmurlama ve damlama sulama vs.) iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve araştırılması ile ancak iyi bir sulama yönteminin oluşturulması ile mümkündür.
Ülkemizde sulama suyunun daha etkili ve tasarruflu kullanımını sağlamak için bu misyonun kullanıcılarının oluşturacağı birlikler tarafından yönetilmesi, hem ülke ekonomisine hemde su kaynaklarımızın etkin kullanımı yönünden faydalı olacağı ancak bu birliklerin faaliyetleriyle yeterlilikleri yönünden ciddi bir eğitime tabi tutulup kontrolü esas alarak devam ettirilmelidir.
Ayrıca su kaynaklarının yönetimi kalkınma planlarıyla paralellik içinde yürütülerek ihtiyaçlara daha radikal cevap vermek, pratik yöntemlerin devreye sokulması ve ekonomik bir mal olan su kaynaklarımızın, israf, kirlenme, boşa akıp gitme gibi uzayan sorunlarında ortadan kaldırılması veya minimize edilmesi geleceğimiz açısından hayati önem taşımaktadır.
Onun için su kaynakları üzerinde söz sahibi onlarca kurum veya kuruluşun yarattığı karmaşanın ortadan kaldırılması için eskiden olduğu gibi su idaresi ve planlaması tek bir kuruluşun yetkisine (DSİ gibi) zira bu kuruluşun önemlı deneyimleri ve geçmişten bugüne taşınan ciddi arşiv bilgileri olduğu için yeni ve çağdaş bir yasa ile su kaynakları üzerindeki farklı tasarruflar bu kuruluşa verilmelidir.
Bu kurumun yeniden düzenlenip kadrolarının yenilenerek ileriye yönelik (10-20 ve 50.yıllık) MASTER planlar yaparak su planlama ve stratejilerinin projeksiyonları sıçramalı bir şekilde hayata geçirilmelidir.
Zira tarımda kullanılan sulama suyu ile su geliri arasındaki fark maliyet yönünden çok fazla olup,bunun yanında çeşitli nedenlerle bir türlü önlenemeyen kayıp ve kaçaklarlar bir tarafa azalan yağmurlar nedeniyle,önemli ölçüde rezerv kaybına uğrayan yeraltı suları açısından bakıldığında,su zengini olmayan ülkemiz yönünden gelecekte ciddi sıkıntılar çekeceğimizin bu durum alarm veren göstergedir.
Yapılan yatırımlar, harcanan enerji, verilen emek ve mali portrelerin sorunu çözmek yerine, elde edilen gelirlerin sulama işletmesinin bakım giderlerinden çok düşük seyrediyorsa bir yerlerde sorun var demektir.
Bu sorunlar acilen çözülmeli yoksa giderek daha büyüyerek altından çıkılmaz bir hale evrilebilir.
Genel anlamda geriye yönelik yeterli envanterler olmadığı gibi sağlıklı sulamaya tabi tutulmayan alanlarda başarılı bir sulama işletmeciliği yapılmadığıda ayrı bir gerçektir.
Çağdaş dünyada sulama ve tarla içi hizmetlerde başarı sağlanarak ileri gitmiş ülkelerde büyük sulama projeleri devlet tarafından planlanıp inşa edilerek bakımı ve işletmesi bu tesisten yararlanan ve demokratik iradeyle oluşturulan birliklere bırakılmaktadır.
Dünyada genel bir kural olarak her ülke kendi koşullarına uygun sulama birliklerini oluşturmakta ve ne kadar sulama o kadar kaliteli ürün ile yüksek rekolte elde edilmektedir.
Artan nüfusumuzun gıda gereksinimini karşılamak için ülkemizdeki sulanabilir tarım alanlarının ürünlerin kuraktan zarar görmemeleri için acilen sulama şebekelerinin oluşturularak birliklere devrinin yapılması büyük önem taşımaktadır.
Bu anlamda; başta ABD olmak üzere Meksika, Filibinler, Pakistan, Tayvan, Hollanda ve Fransa gibi daha bir çok ülke bu sorunu halletmiş olup ülkemizde ise durum pekte iç açıcı değildir.
Zira su kaynakları korunmadığı gibi adil ve randımanlı bir su yönetimi hali hazırda ülkemizde hayata geçirilememiştir
Bozulan ve rehabilite edilmesi gereken şebekelerin dahada verimsizleşmesi sonucu maliyetlerin yükselmesi, yeni yeni sulama sistemlerinin devreye girmemesi, ayrıca tarla içi geliştirme ve yatırım maliyetlerini paylaşan, işletme ve bakım faaliyetlerinin tüm sorumluluğunu üstlenen fonksiyonel kullanım refleksleri olan teşkilatlar oluşturulmalı ki bu sorunlar yük olmaktan çıksın.
Burada su israfının önüne geçmek için suların gece depolanması,mansap kontrollerinin yapılması ve sulama sularının drenajdan sonra yeniden kullanılması için ileri uygulama teknolojilerinin devreye sokulması başarıldığında iyileştirilmiş bir su yönetimi gerçekleşmiş olacaktır.
Bu hususların yanında sulanması zorunlu tarımsal ürünler birliklerdeki yönetimler tarafından sulama yapılacak alanlardaki ürünler üzerinden ölçümlenerek bölümlere ayrılmalı (Buğday Ay çiçeği, nohut, arpa ve Fasulye vs.) yani beş bölüm üzerinden her bölümdeki sulayıcıların seçtiği birer temsilciden meydana gelen sulama birliği kurulmalı ve bu yönetimlerin görevleri en fazla dört yılla sınırlandırılarak süre bitiminde yeniden seçilme hakları saklı kalmalıdır.
Burada yönetim kurulunun görevi; işlerin aksamadan yürümesi için bir proje müdürü atayıp, sulama birliğinin politikasını belirleyerek, yıllık su kontratlarını karara bağlamak, sulama ücretlerini tespit ederek sistemin ahenkli çalışmasını sağlayarak üretimi artırmak olmalıdır.
Aksi halde bugün ki durumdan daha ileri gitemeyiz ve tüm didinimlerimizde heba olur, neticede tarımsal ürünler açısından dışa bağımlılığımızın artmasını engellemek olanaklı olmaktan çıkar.