Roma'nın, Bizans'ın, Osmanlı'nın ve Cumhuriyet'in Kuzey Anadolu'daki en önemli yerleşim birimi olan Trabzon, binlerce yıllık asırlık tarihiyle bünyesinde padişahtan, imparatora, cumhurbaşkanına kadar birçok devlet adamı yetiştirmiştir.

Düşünün bir kere Roma'nın en büyük imparatoru, yılın on iki ayından birisi olan temmuz ayına bile ismini veren Julius Sezar'dan sonra gelen büyük Roma imparatoru Hadrianus, Trabzon'da uzun yıllar yaşamış ve kendi adıyla da anılan dünyanın en büyük limanlarından birini, Hadrian Limanı’nı günümüzdeki Pazarkapı Mahallesi'ndeki bölgeye yaptırmış; Trabzon’da asırlar boyu süren, günümüze kadar ulaşmayı başaran derin izler bırakmıştır.

Osmanlı'nın en önemli üç padişahından birincisi olan Fatih Sultan Mehmet, Trabzon'u 1461'de fethetmiş, Fatih’ten sonra gelen torunu Yavuz Sultan Selim Han Trabzon'da valilik yapmış ve ondan dünyaya gelen, “Muhteşem Süleyman” ismiyle nam salan Kanuni Sultan Süleyman Trabzon'da doğmuş ve 16 yıl bu kadim şehrin topraklarında şehzadelik yapmıştır.

Trabzon tarihini kitaplardan, makalelerden, günümüz teknolojilerinin yardımıyla araştırdığınız zaman klasik tarihi söylemlerle ifade edilen açıklamalara çok rahat ulaşabilirsiniz.
Asıl önemli olan, bu kadim şehrin tarihinin farklı dönemlerde yaşayan halkının bizzat kendileri tarafından kulaktan kulağa asırlar boyunca anlattıkça yayılan, bilinmeyen tarihidir.

Fransızların tarihteki dünyaca ünlü imparatoru Napolyon'un ve neredeyse dünyanın yarısını fetheden Büyük İskender'in bile cesaret edemediği, Sina Çölü’nü ordusuyla birlikte yürüyerek geçen, Mısır'ı, Filistin'i, Mekke'yi fetheden, halifeliği ve kutsal emanetleri İstanbul'a getiren Yavuz Sultan Selim Han, Trabzon'da valilik yaptığı dönemden günümüze kadar ulaşabilen birçok tarihi eser bırakmıştır.
En önemli eserlerinden bir tanesi de validesi adına yaptırdığı Gülbahar Hatun Türbesi ve Gülbahar Hatun Camisi’dir.

Trabzon, asırlık tarihiyle Osmanlı'nın üç önemli sultanını bünyesinde ağırladığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü de üç defa bağrına basmıştır.
Büyük Türk sultanı Yavuz Sultan Selim Han, 1489-1511 yılları arasında Trabzon'da valilik yaptığı sırada, 1491 yılında şehri çevreleyen Bizans'tan ve Roma'dan kalan Trabzon surlarını onartmış, askerinin sayısını artırmış ve donanımına büyük önem vermiştir.

Trabzon'un 1461 yılında fethinden yirmi sekiz yıl sonra, padişah olan babası II. Bayezid zamanında Trabzon'a vali olarak atandığında, çok farklı etnik kimliklere sahip olan Trabzon halkına zulmetmemiş, adaletli davranmış; dedesi Fatih Sultan Mehmet gibi, çoğunluğu gayrimüslim olan Trabzon halkını korumuş ve onları dini inançlarını değiştirme konusunda zorlamamıştır.
Sık sık tedbili kıyafetle Trabzon'u gezmeyi ve halkla konuşmayı çok severdi.
Sur dışına açılan, günümüzde de aktif olarak kullanılan kale kapısını Yavuz Sultan Selim Han açtırmıştır.
Sur dışına açılan kapının hemen önünde başlayan Sotka Mahallesi’ne de Zağnoş Paşa gibi çok değer verirdi.
Annesi Gülbahar Hatun’un türbesini de sur dışında bugünkü Atapark Mahallesi'nde yaptırmıştır.
Atapark deyince söylemeden geçemeyeceğim: Atapark, Osmanlı zamanında şehrin en önemli mezarlığıydı. Bu mezarlık kazılırken çok önemli tarihi eserler bulunsa da akıbetleri bilinmemektedir.
Zağnoş Paşa tarafından asimile edilmesi için Sotka’ya yerleştirilen Rum kızlarının, Osmanlı tebaasına ait erkek çocuklarla evlenmelerine yardımcı da olduğu söylenir.
Trabzon'da valilik yaptığı sürece payitahttan gizli çok güçlü bir askeri birlik oluşturduğu da bilinmektedir.
Yavuz, adaletiyle ünlü bir Osmanlı sultanıydı.
Kanun ve nizamın uygulanması konusunda kan dökmekten çekinmemiş, bilhassa da sadrazamlarını katletmekle ün yapmıştır.
Özellikle sadrazamlarının icraatlerdeki başarısızlıklarını gizleyip yalan söylemelerini hiç affetmezdi.
Yavuz Sultan Selim, sert mizacına rağmen çok sevecen ve duyguluydu. Türkçe ve Farsçaya hâkim, aynı zamanda iyi bir şairdi. Son derece dindar ve mütevazı idi.
Babasından devraldığı tatminkâr hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra şöyle vasiyet etti:

(Vodina ya da diğer adıyla Edessa, Yunanistan'ın Makedonya bölgesinde bir şehirdir. VODİNA… Bugünkü adıyla Edessa… Vodina'nın anlamı “su” demektir.)
“Benim altınlarla doldurduğum hazineyi torunlarımdan her kim doldurabilirse, kendi mührü ile mühürlesin. Aksi halde Hazine-i Hümayun benim mührüm ile mühürlensin.”
Bu vasiyet tutularak, o tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührü ile mühürlenmiştir.
Yeniçeri geleneklerine bağlılığından dolayı sakal bırakmazdı. Kendisini yeniçerilerin babası olarak görürdü.
Ölmeden önce en yakın dostu olan Hasan Can'ın, "Şimdi Allah ile olmak zamanıdır Sultanım" sözü üzerine,
“Bre Hasan Can, sen bunca zamandır bizi kiminle bilirdin?” diyerek azarlamıştır.
Yavuz Sultan Selim Han, 50 yıllık ömrünün neredeyse yarıya yakını sayılan yirmi iki yılını kadim şehir Trabzon'da yaşayarak geçirmiştir.
Dokuzuncu Osmanlı padişahı, Doğu'nun fatihi, tarihçilerin deyimine göre “sekiz yıla seksen yıllık icraat sığdıran”, Osmanlı'nın kudreti diye de tabir edilen Yavuz Sultan Selim Han, Amasya doğumlu olmasına rağmen yarı yarıya kendisinin de Trabzonlu olduğunu Osmanlı’nın Divan-ı Hümayun’unda çok kereler telaffuz etmekten çekinmemiştir.
Osmanlı padişahları içinde tek erkek çocuklu, sakalsız ve aynı zamanda küpe de taktığı iddia edilen ilk ve tek Osmanlı padişahıdır.
Yavuz Sultan Selim Han, aynı zamanda çok kuvvetli, iyi bir pehlivandı.
Dönemin en ünlü pehlivanlarını saraya çağırtır, onlarla güreş tutmaktan hiç çekinmezdi.
Çok mütevazı bir kişiliğe sahip olan Yavuz Sultan Selim Han, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı. Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi.
Bir çağ açıp bir çağ kapatan, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa S.A.V.'in bile övgüsüne mazhar olmuş dedesi Fatih Sultan Mehmet'in fethettiği toprakların toplamının üç katından fazlasını fethederek Osmanlı topraklarına katmayı başarmıştır.
Ne acıdır ki, adaletiyle meşhur olan Yavuz Sultan Selim Han bile babası II. Bayezid'i tahtan indirdikten sonra sürgüne gönderirken yolda zehirleterek öldürtmüştür.
Kadim şehir Trabzon'umuzun bünyesinde yetişmiş, devletimize ve milletimize emeği geçen, geçmişten günümüze kadar olan zaman aralığında ebediyete intikal eden bütün hükümdarlarını, devlet adamlarını ve idarecilerini rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum.
Kalın sağlıcakla...