Trabzon ili, ülkemizin üretim merkezlerine uzak olduğu için hemen hemen insanların tüm gereksinimleri dışarıdan, özellikle karayolu taşımacılığı ile geldiğinden, insanlar hayat şartlarını pahalı bir yaşam şeklinde sürdürmektedirler. Yıllardır konuşulan demir yolu artık tartışıla tartışıla eskimiş olduğu için insanların bu ucuz ulaşım sektöründen de beklentileri kalmamış, deniz taşımacılığı devletin umurunda olmayarak, havayolu taşımacılığı ise insan uçuşlarına bağlanmış ve sanayi şehri de olmadığımız için ilimizde gelişme anlamında bir varlık gösterilememektedir. Bu bağlamda tek varlık nüfus artışı ve göç olayı ön plana çıkmaktadır. Mahallelerdeki nüfus gelişimi büyük dalgalanmalar göstermekle birlikte 2024 yılı verilerine göre Trabzon'da kırsal mahallelerde yıl on iki ay yaşayan nüfus oranı %6.6 olup, bunun da 822.270 nüfus içerisindeki payı 54.270 kişidir. Yani toplam nüfusun 768.000’i kentlerde yaşamakta ve hiç üretmeden devamlı tüketen çok yoğun bir demografik yapı oluşmuş durumdadır. Bu profilden bakıldığında kırsal nüfus, ürününün para etmemesi yanında, maruz kaldığı göç travmasından dolayı topraktan uzaklaşarak üretim kültürüyle de irtibatını koparmıştır.
Aslında bu aşamaya kısa sürede değil, yıllar süren kırsalın sahiplenilmesindeki merkezi ve yerel yönetimlerin ihmalkarlığının ciddi sonuçları etkili olmuştur. Yani kır ve kent nüfuslarındaki gelişmeler, ilimizin yavaş gelişmesinin en büyük göstergesidir. Aynı zamanda taşımalı eğitimin başlatılmasıyla da bizzat devlet gücüyle kırsal kesim boşaltılmıştır. Zira Trabzon ili, gelişmişlik düzeylerinin 6 kategoride belirlendiği ülkemizde uzun süre 4. derecede gelişmiş bir statüde kalmış ve bu durum tam kronikleşmişken bir kademe yükseltilerek 3. derecede gelişmiş bir statüye yükseltilmiştir. Aslında Trabzon'un varlıklarına bakıldığında (erişim, ulaşım, sağlık, konut edinme, sanayi, tarım, turizm, teknoloji, yol, su, iş, istihdam ve GSMH) hiç de 3. derecede gelişmiş bir il olmadığı ayan beyan ortadadır. Burada akla şu soru gelmektedir: 3. derecede gelişmiş bir ilde üretim varsa, insanların karnı doyuyorsa, iş olanakları mevcutsa, o zaman niçin göç edip gittikleri yerlerde mahrumiyet çektikleri hususu da pek anlaşılır gibi değildir. İnsanlar ekonomik, sosyal ve bireysel yaşantısını doğduğu yerde sürdüremiyorsa, yani yereldeki ekonomik ve toplumsal yapının değişimlerine adapte olacak yolları devlet açamıyorsa, gelişmemişliğin ve göçün temel nedeni de bu hususlardır.
Şayet kırsal nüfusu tarımdan ve köyünden dışarı iten, yaşadığı topraklardan ayrılmasına karar verdiren kentlerin çekiciliği yanında, kırsalda çektiği yaşam ızdırabının sonucudur. Kentlerde işveren egemen olduğu için, kırsal kesimdeki iş olanaklarının sınırlı olması nedeniyle insanlar emek gücünü daha rahat yaşayabileceği ve satabileceği kentlere göç etmektedirler. Ancak gelinen aşamada ekonomik sorunlar yoğun bir şekilde krize doğru derinleşirken, işten çıkarılanlar ile iş arayanların mevcut durumları dikkate alındığında toplumda sosyal bir kırılma daha da yaygınlaşacaktır. Onun içindir ki ilimizde ve ülkemizde evlenme yaşı yükselirken, evlenen çiftlerde boşanmalar da geçmişe göre gittikçe artmaktadır. Şayet kırsal sorunlar çözülmezse ekonomik sorunlar artacak ve sözü edilen problemlerin kontrol altına alınması da imkânsızlaşacaktır. Olay bu kadarla da kalmayıp ülkemizde ailesizleşmeye doğru gidiş de artacak ve toplum temelinden sarsılacaktır. Onun için Trabzon'un geleceği açısından gerek göç verileri gerekse mali sıkıntıların aşılamaması, ilimizi olması gereken yerlere taşımaya engel teşkil etmektedir. Trabzon'un potansiyeli gereği hacimli ve entegre iş kolları olmadığı gibi hemen hemen tüm şirketler kolektiflikten uzak bireyselci zihniyete dayandığı için, insanlar emek güçlerini ucuza satmakta ve aradaki fark da işverenin cebinde artı değer olarak kalmaktadır.
Bu bağlamda kır-kent arasındaki ilişki, üretimsizlik zemininde gelir elde etme güçlüğünden dolayı ildeki ticari sirkülasyonun gittikçe azalmasına neden olmakta ve süreç iflaslarla boğuşur hale doğru hızla sürüklenmektedir. Bu bağlamda; kır-kent arasındaki ilişki, yeni yeni üretim ünitelerinin devreye sokulmasıyla mevcut sorunların asgariye indirilmesi mümkündür.
Onun için:
✔ Acilen 1/100.000’lik çevre düzeni kalkınma planının devreye sokulması,
✔ Taşımalı eğitimden bir an önce vazgeçilmesi,
✔ Samsun’dan Artvin’in Kemalpaşa ilçesine kadar olan alanın "Fındık Üretim, Sanayi ve Teknoloji Koridoru" olarak ilan edilmesi,
✔ Trabzon’un Araklı ilçesinden Artvin’in Kemalpaşa ilçesine kadar olan alanın "Çay Üretim, Sanayi ve Teknoloji Koridoru" olarak ilan edilmesi,
✔ Trabzon Esnaf Kefalet ve Ticaret Odası’nda toplam 70.000 üye bulunmakta olup, bu üyelerin her biri ayda 100 TL verdiğinde iki yılda 168 milyon TL para birikir ve bu parayla en az iki-üç fabrika kurulur. Kaliteli ürün üretilip dünyaya satılarak ilin sanayileşmesinin önü açılır ve bölge illeri bundan olumlu etkilenir,
✔ Fındık ve çayın yanında paralel tarımın geliştirilmesi sağlanırsa üreticinin cebine yıl on iki ay para girmesi sağlanmış olur,
✔ Kırsalda 5 veya 6 mahallenin kesişme noktalarında fındık kırma ve çay işleme atölyelerinin kurulması,
✔ Kırsal mahallelerde belli alanlarda haftanın bir günü halk pazarlarının kurulması,
✔ Kırsal master planının acilen hazırlanması,
✔ Çiftçinin bankalara olan 868 milyar TL kredi borcunun faizinin silinerek ana paranın uygun bir şekilde yapılandırılması, aynı zamanda çiftçinin GSMH’dan alacağı 380 milyarın çiftçiye ödenmesi veya ödemenin kredi borcundan düşülmesi.
Fakirliğin gittikçe yaygınlaştığı, ortalama %5’in üstüne çıktığı ilimizde, kırsal kesimin dayanacak gücü kalmamış olup, %60’lara çıkmış olan tarımsal girdi fiyatlarının çiftçiyi kara geçirecek seviyede regüle edilmesi gerekmektedir ki kırsal boşalmasın ve insanların karınları doğduğu topraklarda doysun. Bu şekilde para kazanan çiftçiler de kentlerde alışveriş yaparak esnafın rahatlaması sağlanacak ve kır-kent bağlantısı daha da güçlenecektir. Zira kırsal kontrol edilmeli; edilmediği sürece sorunlar artarak devam edecektir.