En kısa tanımıyla; toplum mühendisliği, fertten başlayarak topluluklara yön vermeye sebep olmadır. Bu bazen direkt yönetme, bazen de yönlendirme şeklindedir. Hedefte olan topluluk, herhangi bir şirketin çalışanları, takım taraftarları, bir ideoloji ya da siyasi parti yandaşları, bir cemaat hatta bir ülkenin tüm insanları olabilir. 

Toplum mühendisliğine maruz kalanlar çoğu zaman bakarlar ama göremezler. Öz değerleri katledilse de algı eşiğini geçmeyecek şekilde yapılan saldırılar mağdur tarafından saldırı olarak algılanmadığı için bir süre sonra düşman ideolojisini savunan zombiye dönüşmesine sebep olsa bile bunun farkına varamaz. 
Dünyada ki tüm ülkeler Toplum mühendisliğine maruz bırakılır. 

Yazı çok uzun olmasın diye Hemen her alanda karşımıza çıkan Toplum mühendisliği faaliyetlerinden Türkiye de Eğitim alanında karşımıza çıkan örneklerinden sadece birini ele alalım.  

EĞİTİM DİLİ 

Dünyadaki yaklaşık 200 ülkenin tam 48 tanesinin paralarının en az bir tanesinde eski İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth’in resmi vardır. Bu noktada önemli bir soru; ülkemizde tedavülde olan paralardan herhangi birinin üstünde İngiliz Kraliçesinin resmi konulacak olsa tepkiniz ne olur? 

Hangi ideoloji, takım taraftarı, cemaat üyesi olursa olsun bu duruma tepki vermeyecek bir vatansever olabilir mi? Tabii ki hayır. Ülkenin bağımsız bütünlüğünü savunan hiçbir vatandaş böyle bir durumu kabullenemez değil mi? 

Fakat bu 48 ülkenin vatandaşları bu durumu bir bağımsızlık problemi olarak algılamıyor.

Devam edelim; ülke bayraklarına bir bakın 16 tane ülkenin bayrağının bir köşesinde İngiliz bayrağı vardır. Bizim ay yıldızlı bayrağımızın bir köşesinde İngiliz bayrağı olsa bunu kabullenebilecek bir insanımız çıkar mı? Elbette hayır. Ama bu 16 ülkenin insanları bu hâli dert etmiyor.

Dünyadaki ülkelerin sadece bir tanesinin anayasasında resmî dillerden biri olarak belirtilmemiş olmasına rağmen ülkenin önde gelen tüm kamu ve özel üniversitelerinde başka bir ülkenin ana dili ile eğitim veriliyor. Bu durum ülkemizde olsa kabul eder miyiz? 

Hayır dediğinizi duyar gibiyim. 

Ama maalesef bu ülke Türkiye! 

Anayasasında tek resmî dil Türkçe olmasına rağmen ülkenin önde gelen tüm üniversitelerinde başka bir ülkenin ana dili ile eğitim yapılıyor. 

Ne G8 ülkelerinde ne G20 ülkelerinde ne de BRICS hatta OECD ülkeleri de dâhil hiçbir ülkede böyle bir durum söz konusu değil. 

Hemen Hindistan, Pakistan, Madagaskar, Tacikistan gibi sayıları belki üç düzine olan ve hemen hepsi eski ya da mevcut sömürü olan ülkeleri örnek verebilirsiniz. Ancak atladığınız iki unsur var.

Birincisi eski! Sömürü olan bu ülkelerin hemen hepsinin anayasalarında birden fazla resmî dil mevcuttur. Yani pek çoğunda İngilizce bir kısmında Fransızca anayasa ile sabit resmî dillerdendir. Türkiye’de ise tek resmî dil vardır. 

İkincisi ise bu ülkelerin önde gelen üniversitelerinin bir kısmında kendi ana dilleri ile eğitim yapılır. Evet, eski ya da mevcut sömürü olmasına rağmen ülkelerinde önde gelen üniversitelerinin bir kısmında kendi ana dilleri ile eğitim yapılıyor. Bizde ise önde gelen üniversiteleri bir düşünelim; ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ, Bilkent, Sabancı, Koç, Galatasaray… vb. önde gelen bu üniversiteler Acaba bunların hangisinde Türkçe eğitim dilidir? Tabii ki hiç birinde! 

“Türkçe bilim dili olamaz diyen bir insan bu ülkede YÖK başkanlığı yapmıştır. Başka bir ülkede olsa adamı okula hademe yapmazlar. 

“İngilizce bilim dilidir” yalanına halk olarak inandırıldığımız için bunu kabullendik.

İşin en komik tarafı ise Almanya, Fransa, Japonya, Rusya, Çin, Kore, İsveç, İsviçre, İsrail, İtalya, İspanya gibi hiçbir gelişmiş ülke bunu yapmıyor iken bizim kendimizi çok akıllı zannederek bu uygulamayı yapmamız değil mi? Yani onlar “geri zekâlı” dünyada tek zeki devlet biz miyiz? Bu saydığımız memleketlerin kimi mimaride, kimi motor üretiminde, kimi yazılımda dünyanın önde gelen ülkeleri. Acaba biz mi yanlış yapıyoruz?!. Diye hiç sormuyoruz.

Peki, yabancı dille eğitimin ne zararı var?

Maalesef birden fazla ve kalıcı zararlara sebep oluyor En basitini söyleyelim: Hiçbir insan ana dilinin haricinde bir dil ile hakikaten öğrenemez, sadece ezber yapar. Bu durum ise zekânın körelmesine sebep olur. Bilinçaltına atılan aşağılık duygusu ve yabancı hayranlığı ise ideoloji fark etmeksizin bu eğitim sisteminden çıkan pek çok insanın beyinlerine işlemeye sebep olur.

Şunu hemen belirtelim ki; yabancı dil öğrenmekte sorun yok isterseniz 10 tane öğrenin ben şu anda yaklaşık 5 asırlık bir kitabı sırf orijinal dilinden okumak için o dili çalışıyorum. 

Ancak  “yabancı dil öğrenmek başka, yabancı dil ile öğrenmek başka bir şeydir” yabancı dil öğretmesine rağmen eğitim dilini kendi ana dilleri yapan pek çok ülke yeni teknoloji geliştirme konusunda bizden çok çok daha iyi durumdadır. ( tabi ki tek sebep bu değil ama önemli sebeplerden) 

Japonya, ispanya, Almanya, Fransa, italya, İsveç, İsviçre bu liste uzayıp gider bunların hepsi ülke genelinde kendi anadilleri ile eğitim yapıp farklı alanlarda dünya çapında teknoloji üretip satıyorlar.
Bırakın bunları 1950 lerde kurtarmaya gittiğimiz kendi ana dilinde eğitim yapan Güney Kore’nin LG gibi Samsung gibi pek çok firmasının her birinin tek başına yıllık cirosu Türkiye’nin yıllık toplam ihracatından daha fazla olduğunu biliyor musunuz?

Biz İngilizce öğrenince bilim öğrendik sanıyor, kendimizi bir şey zannediyoruz. İngilizce biliyorsak gerisi hiç önemli değil! Ülkemizde belki de defalarca yaşanan ve yaşanmaya devam eden bir durumdan bahsedeyim size; düşünün bir toplantı katılımcıların tamamı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Anadolu insanı ama toplantının dili İngilizce ve bu durum gayet normal karşılanıyor. Ne acıdır ki bu insanların bir kısmı kendini milliyetçi muhafazakâr diye tanımlıyor. 

Geçenlerde Avrupa’da uluslararası bir toplantıda Fransız bir iş adamı söz alıp İngilizce konuşmaya başlayınca ortamda bulunan bir Fransız bakan “Bu ne rezalet! Bir Fransız vatandaşı, nasıl uluslararası bir toplantıda başka bir ülkenin dili ile konuşur?” diyerek toplantıyı terk etti….

Başka bir zararı aşağılık kompleksi;

Bizdeki bu yabancı dil ile eğitiminin sebep en önemli zararlardan biri de; ülkeye yayılan aşağılık kompleksidir.  Öncelikle öz güven eksikliğine bakın; dünyanın herhangi bir ülkesinde örneğin bir İngiliz, ya da Amerikan devlet televizyonunu açın ülkemizden bir haberden bahsederken kendi telaffuzlarını kullanırlar. Örneğin bir İngiliz ya da Amerikan devlet televizyonu ülkemizde TRT’de çıkmış bir haberden bahsederken TRT’yi; “Te re te” şeklinde değil de “Ti ar ti” şeklinde telaffuz eder. Biz ise  CNN ile başlayan bir televizyon kanalını “Ce ne ne” yerine “Si en en” diye okuyoruz. Söyleyemeyen ile de dalga geçiyoruz. Niye İngilizce telaffuzu öyle diye…

Fıkra gibi hem aşağılık kompleksine sahip oluyorsun hem de farkında olmadan bununla övünüyorsun.
 “Bizden adam olmaz” düşüncemizin başlangıç noktası burasıdır. Sonrasında ise bütün yenilikleri yabancılardan bekliyoruz ve içimizden bir şey yapmaya çalışanları dalga geçip dışlıyoruz. “Zamanla bizden adam olmaz” düşüncesi bütün topluma yayılıyor. İliklerimize işliyor. Yetkili ve/veya etkililerin bir kısmı bizden adam olmaz noktasında Nirvana’nın doruklarına ulaşıyor. Birde kıskançlık vb. konularda  olan karakter zaafiyeti yaygınlaşması sebebi ile yeniliğe kapalı hale geliyoruz. 

Kısaca özetlemeye çalıştık dünyanın hiçbir ülkesinde yapılmayan bu uygulamanın zararlarını da birkaç örnek ile ortaya koyduk. 

Aman..aman.. siz siz olun hele birde bir makama gelip insanlara hizmet etme isteğiniz varsa bu yabancı dille eğitimi bir yerde kötülemeyin yoksa kenefe bekçi bile yapmak istemezler.