Türkiye’de bazı GSM operatörlerinin, “numara taşıma” yoluyla gelen müşterilere mevcut
abonelerden daha uygun fiyatlı kampanyalar sunması uygulamada oldukça yaygındır. Bu durum,
Anayasa’daki eşitlik ilkesine, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a ve 6502 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a aykırı değil midir?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesi, herkesin haklar konusunda eşit olduğunu belirtir.
Tüketici bazında Eşitsizlik: Anayasa’nın eşitlik ilkesi, esasen devlet ile bireyler veya temel haklar
bağlamında geçerlidir. Doğrudan özel şirketlerin ticari uygulamalarını hedef almaz. Ancak operatörler,
devlet tarafından verilen lisanslarla faaliyet gösterdiğinden ve kamu hizmeti niteliği taşıdığından, eşit
muamele beklentisi doğabilir. Dolayısıyla, söz konusu farklı fiyat uygulamasının anayasal haklar
bakımından durumu tartışmaya açıktır.
Bu durum, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında da değerlendirilebilir:
4054 Sayılı Rekabet Hukuku Açısından:
Ayrımcılık Yasağı: Rekabet Kurulu, piyasada hâkim durumdaki bir şirketin benzer durumdaki
müşterilere farklı fiyat uygulayarak rekabeti bozmasını (örneğin, rakiplerin müşteri kaybetmesine yol
açmasını) kötüye kullanma olarak değerlendirebilir (Madde 6).
Hâkim Durum: Eğer bir operatör piyasada önemli bir güce sahipse (örneğin pazar payı %40’ın
üzerindeyse), yeni müşterilere özel indirimler yaparken mevcut müşterilere aynı avantajı sunmaması,
bağlayıcı ticari uygulama veya ayrımcılık sayılabilir.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Açısından:
Ayırt Edici Uygulamalar: Kanun, tüketicilere nesnel ölçütlere dayalı farklı muamele yapılmasını
yasaklamaz. Örneğin, yeni müşterilere özel kampanyalar düzenlemek, ticari bir strateji olarak kabul
edilebilir (Madde 48). Ancak mevcut müşterilerin sadakatinin sömürülmesi; örneğin, yeni müşterilere
%50 indirim verilirken mevcut müşterilere hiçbir avantaj tanınmaması, “haksız ticari uygulama” olarak
değerlendirilebilir (Madde 54).
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği
kapsamında değerlendirdiğimizde:
Bazı GSM işletmelerinin uygulamaları, mevcut müşterileri aldatıcı veya mağdur edici bir hale gelirse,
bu durum haksız ticari uygulama sayılabilir. İlk defa abone olan ya da rakipten gelen müşteriye sunulan
hizmet için belirlenen ücret, mevcut müşterilere sunulan aynı hizmetten düşükse, mevcut müşteriler
“mağdur” olmuyor mu?
Mevcut bir müşteri, yukarıda belirtilen kanun maddeleri doğrultusunda “mağdur” edildiği
gerekçesiyle hak arama yoluna giderse, geriye dönük olarak aradaki farkı yasal faiziyle birlikte talep
edebileceği bir dava açabilir. Nitekim, yıllar önce bazı bankaların yaptığı haksız uygulamalara karşı
binlerce kişi mahkeme yoluyla haklarını aramış ve kazanmıştır.
Bunun yanında, abonelik sonlandırılmaya çalışılırken bazı GSM işletmelerinin müşteri hizmetleri
çalışanlarının işi yokuşa sürmesi ve abonelik sözleşmesi dolmasına rağmen “ancak ay başında
sonlandırabiliriz” gibi ifadelerle tüketicileri oyalaması da sık karşılaşılan şikâyetlerdendir.
Bu şikâyetlerin önüne geçmek için, öncelikle müşterinin yasal haklarına aykırı olabilecek herhangi bir
beyanın önüne geçecek caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca, artık pek çok hizmetin
sunulduğu e-Devlet üzerinden, GSM işletmesiyle birebir iletişime geçmeden ve elektronik imza
(kullanım oranı düşük ve sürekli maliyeti var) şartı aranmaksızın aboneliğin sonlandırılabilmesinin önü
açılmalıdır.
Ayrıca, bu sonlandırma işlemi sırasında GSM şirketi tarafından talep edilebilecek bir ücretlendirme söz
konusuysa, bunun belirli bir oranının devlete aktarılması sağlanarak kamuya ek gelir sağlanabilir.