Tren yolu bir ülkenin veya başka ülkelere entegrasyon ile bir bölgenin ve bir şehrin gelişme aşamasının olması yanında, istihdam, ucuza bir ürüne sahip olma, ulaşım, artan insan trafiği, ticari sirkülasyonda hızlanma, bölgeler arası irtibatın gelişmesi, enerjide tasarruf, çevreye duyarlılık, karayolu trafik yükünün hafiflemesi, güvenilir taşımacılık ,uzun dönemde sabit fiyat garantisi, uluslararası taşımacılıkta geçiş üstünlüğünün bulunması, ağır tonajlı ve hacimli yüklerde uygun taşıma şekli olması, toplu taşımaya uygun olması ve trafik yükünün azalması, kötü hava şartlarından etkilenmez olması, lojistik sektörün gelişmesi için çok önemli bir etkiye sahip olması ve böylece sanayi üretiminin hızı ve kapasitesinin artması ve bunların yanında turizm ve gelişen teknolojiye bağlı olarak çok daha rahat ve güvenilir bir konumda olması gibi sayısız faydaları olan bir taşıma ve ulaşım türü olup fevkalade bir olanaktır.

Bu temel kriterler çerçevesinde günümüzde bir şehire tren yolu gitmiyorsa orada insanlar mağdur edilmiş, ticaretle uğraşanlar ve seyahat edenler ise zararına çalışıyor demektir.

Bu zarardan kurtulmak toplumsal bir görev olup, atalarımızın dediği gibi "zararın neresinden dönersen kardır" anlamında insanlar bu sıkıntıdan kurtarılmalıdır.

Bir il'e tren yolu gitmeme durumu bölgenin geri kalması ve insanların bir an önce yaşadığı toprakları terketmesine kadar uzanan sosyal bir sorununda temel eksikliği ve çağdaş mahrumiyetidir.

Günümüzde son derece önemli olan böyle bir imkandan uzak kalmak ve sadece treni televizyonlarda ve filmlerde görmek, bir hayal mahsulünün rüyası olmaktan ileri gitemeyecektir.

Dünyada sanayi, teknoloji hızla gelişip yapay zeka, endüstri dört sıfırlar ve daha niceleri tartışılıp hayata geçirilirken, bizler de Trabzonlu olarak; Liman; Tanjant ve Güney Çevre Yolu, Yatırım Adası, Dünya ticaret merkezi (Satıldı),Gemi yapım ve onarım tersanesi, Güney çevre turizm master planı, Meryem ana üst konumu kayak merkezi ve daha bir çok konuyu işgüzarlık olsun diye yıllardık tartışmaktan bıkmadık.

Halbuki 1946 yılında yani ikinci dünya savaşının bitiminden bir yıl sonra,Trabzon için demir yolu projesi hazırlanarak güzergahı(Erzincan,Bayburt ovası, Zigana dağı ve Maçka ilçesi üzerinden Trabzona inen) belirlenip, bütçeyede 8 milyon ödeneği konulmuş ve yatırıma başlama zamanı gelince Giresun milletvekillerinin  harşit vadisi üzerinde ısrar etmelerinden dolayı bu yatırım gerçekleşememiş ve trabzon açısından bakılıncada doğru olmuştur.Zira Trabzonun ileriye yönelik misyonunun korunması gerekiyordu burada o yapıldı.

Ancak o gün, bu gün tam 78 yıldır diğer konularda olduğu gibi bu konudada tartışma bitmemiş artık insanlar ve toplum bu beceriksizlikten bıkmış ve usanmıştır.

Dünyanın neresinde böyle hayati bir konu 78 yıl tartışılır bu olsa ,olsa iş kotaramaz zihniyetin Trabzon klasiğinden başka bir şey olamaz.

Aynı şekilde lojistik bölgede demiryolunda olduğu gibi tartışma başlatılmış ve neticede Trabzonlular kendilerini Rize'nin iyi dere ilçesinde bulmuşlardır.

Lojistik bölgenin zaman içersinde Rize iline sağlayacağı ekonomik katkı Trabzon'un önünü kesecek hem ekonomik ve hemde sanayileşmedeki iddialarınıda bölgesel kalkınma planıyla elinden almış olacaktır.

Şimdi ise son günlerde demiryolu Rize'ye kaydırılıyor diye kamuoyunda tartışmalar yoğunlaştığı halde Trabzon'u idare edenler ile siyasetçilerden de hiç ses çıkmamaktadır.

Aslında bu olay toplumsal bir baskı ve demokratik bir hak kullanma süreciyle siyasilerin alacağı bir karardan ibarettir.

Ancak herkesin gözü önünde ve ilimizde dört bakan varken lojistik üs rize iline verilmiştir.

Trabzonlular temelde haklıdırlar ancak bu bakanlar görevdeyken lojistik bölgenin Trabzon'da kalmasına güçleri yetmemiş yani 1946 yılındaki Giresun milletvekilleri kadar ortaya özgül ağırlık koyamamışlardır.

Bu bağlamda tren yolu yeniden köpürtülmeye başlamış olup, bu durum eski tartışmalardan sonuç alamayan trabzon klasiğinden başka birşey olmayıp sonucun nereye evrileceği az çok görülmektedir.

Onun için eski misyonundan uzaklaşmış/uzaklaştırılmış Trabzon'un bütün dinamikleriyle ortaya, toplumsal desteği arkasına alan yeni bir çıkış konulması acil ve zaruridir.

Yoksa dar alanlı ve kapsayıcılığı olmayan eylemden sonuç alınamayacağı daha önceki kamuoyu denemelerinde izlenmiş ve görülmüştür.

Zira lojistik bölge yatırımıyla Rize bir adım öne geçmiş olup daha önce karadeniz bölgesini doğu ve güneydoğu bölgelerine bağlayan Ovit tüneli açılmış şimdi ise havaalanı devreye sokulmuş, liman inşaatı devam etmekte ve 10 bin dönümlük lojistik alanda kamulaştırılmıştır.

Burada yatırım faaliyeti tamamlandığında çok ciddi bir mali güç yığılmasının yanında, yaklaşık 35-40 arası devlet ve özel sektör kurumu ve kuruluşu oluşturulacaktır.

Bu süreç kesintisiz devam ederken Trabzon hala cılız bir tempoyla tartışmaya devam etmektedir.

Tren yolunun Erzincan bağlantılı Bayburt ovası üzerinden Çaykara ilçesi Demirkapı, Arpaözü ve Yente mahalleleri üst kısmından lojistik bölgeye ulaşacağı konuşmaları mantıken doğru olmakla birlikte, Trabzon'un asıl dinamikleride bu durumu kabul etmişlerki hiç sesleri çıkmamaktadır.

Zira bu dinamikler bugüne kadar ilimize hiç birşey kazandırmadıklarını bildikleri için aynı suskunlukta  kalmayı, belli tasarrufları kaçırmamak için devam ettirdikleri şüphesi gittikçe artmaktadır.

Zira böyle toplumsal ve hayati bir konuda susmak, konuşmamak olsa olsa Trabzon'un biraz daha fazla zarar görmesine destek verme anlamına gelmekte olup böyle bir eylemle kadim ilimize kimsenin zarar vermeye hakkı yoktur.

Daha zaman geçmiş olmamakla birlikte bu iş çok aktif bir şekilde,gündemde tutulmalı ve tartışmaya son vererek iş yapmaya yönelinmeliki merkezi hükümetten bu söz alınsın.

Yoksa 78 yıllık tartışmadan,4 bakandan ve Trabzonu idare edenlerden şimdiye kadar bir sonuç alınamadığı gibi aynı çizgide devam edildiği sürece yine bir sonuç alınamayacaktır.

Çünkü Trabzonlu; istihdam, ucuza geçinmek, göç etmemek, güvenli toplu taşımacılık, ticari sirkülasyonun artması, aktif ve çeşitlilik kazanmış turizm, ürününe para verilmesi gibi sair imkanlarıda istemektedir.

Bu istemler yerinde ve haklı olup,artık umut ettirile,ettirile bıkan trabzonlu gerçek anlamda topraklarında doyarak yaşamak istiyor.Onun için oyalama bir tarafa bırakılarak Trabzon insanı somut gündemlerle yaşatılmalı ve bıktırıcı gündemler devrine son verilmelidir.

Yoksa serüven değil 78 yıl, belki 178 yıl daha devam edecek buna da Trabzonlunun sabrı dayanmayacak ortada serüven, serüvenci ve rüyada kalmayacaktır.