Toplumsal yoksulluk gittikçe artarken tüm insanlar etkilenmekte; ancak, gençlerin önünde uzun yıllar olduğu düşünüldüğünde sosyolojik anlamda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. İşsizlik ve geçinme sorunu, devletin çözmesi gereken en başta gelen görevdir. Aile, teşvik, eğitim, ekonomi, insan hakları, sağlık, suç ve şiddet gibi alt başlıklarda gençlerin çıkış bulamamaları sorunu daha da derinleştirmektedir. Sürdürülebilir kalkınma planlarında yoksullukla mücadeleye yer verilmekle birlikte, yasal olarak alınan sonuçlar bu programlamayı ve pratiği doğrulamamaktadır. Hükümetler, yoksul insan kitlelerini ve uluslararası boyutu ele alarak yoksulluğu ortadan kaldırmaya uğraşsalar da sonsuz insan ihtiyaçları dikkate alındığında istenen sonuçlar elde edilememekte ve hedeflerde büyük sapmalar yaşanmaktadır. Genç yoksulluğun kapsamına kimlerin girdiği henüz belirlenmemişken, veri eksikliği sorunun çözümünü daha da zorlaştırmaktadır.
Yoksul gençlerin işsiz olduğu varsayımı
Günümüzde gençlerin yoksulluğu, devletin dışında da eğitim, sağlık, ekonomi, istihdam gibi pek çok disiplin tarafından ele alınmaktadır. Hangi konuların güncel veya yıllık değerinin yüksek olduğu tespit edilse de, çözüm süreci ileri bir aşamaya taşınamamaktadır. Yoksulluk tek boyutlu bir kavram olmayıp insanların hayatlarını sürdürebilmeleri için yiyecek, içecek, barınma, giyinme, sağlık ve can güvenliği gibi temel bileşenleri içermektedir. Yoksulluğun çözümü ulusal düzeyde belirlenip, ardından hane halkı bazında ele alınarak bir bütünlük sağlanmalıdır. Yoksul gençlerin işsiz olduğu varsayımı yapısal bir sorundur ve bu noktada devlete büyük bir sosyal sorumluluk düşmektedir. Çalıştığı halde geçinemeyen gençler de işsizlerle aynı kategoride olup, sorunun çözümü birlikte ele alınmalıdır.
Genç yoksulluk, eğitimden sağlığa, işsizlikten ekonomiye
Gençler ülkenin geleceği olduğundan, gençlere yönelik sosyal politikalar ulusal ölçekte yani makro seviyede ele alınmalıdır. Kırsal ve kentsel gençlikle ilgili sorunlar homojen olmadığından kırsal kalkınma uzun vadeli ele alınmalı ve böylece kentlerdeki gençler ile kırsaldaki gençler arasındaki sosyal farklar azalmalıdır. Aksi halde, genç yoksulluğu aile ekseninde geçici bir eylem olarak ele alınmaya devam edecek ve kalıcı bir çözüm sağlanamayacaktır. Genç yoksulluk, eğitimden sağlığa, işsizlikten ekonomiye pek çok bileşenin baskısı altında ilerlerken yaratacağı psikolojik sorunlar da gerçek anlamda çözülmelidir. Genç yoksulluğu, sosyoekonomik bir sorun olarak ön planda olduğundan, çözüm ekonomik planlamayla başlamalıdır.
Ülkemizin gelişmişlik düzeyi, hayat pahalılığı ve enflasyon gibi etmenler toplumu sarsıcı sonuçlara sebep olmaktadır. Bölgesel farklılıklar göstermekle birlikte genç yoksulluk, gençlerin hedeflerine ulaşmada ciddi bir engeldir. Yaşanan şiddet olayları genç profilinde de görünmekte, bu olumsuzluk güvenlik sorunlarına yol açmaktadır. Çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da yoksulluk merkezinde olup, aynı kaderi paylaşmaktadır. Düşük ücretli, güvencesiz ve ayrışmış istihdam koşulları, genç işgücünü yoksulluğa sürüklemektedir. Emekli olan milyonlarca insanın yoksulluktan kurtulamadığı bir ortamda gençler nasıl devletsiz yoksulluktan çıkabilir?
Gençler, insan hakları çerçevesinde refah seviyesine ulaşmalı, yoksul aileler çocuklarına gıda maddesi koyamama durumunu nasıl açıklayacaklarını düşünmemelidir. Küçük yaşlardan itibaren yoksullukla boğuşan gençler, gayriyasal işlere sürüklenmektedir. Eğitim hayatını bırakma, ekonomik sıkıntılar sebebiyle üniversiteye gidememe gibi durumlar yaşanmakta; eğitimsiz gençlerle dolup taşan sokaklar, şiddet ve acı sonuçları da beraberinde getirmektedir. En seçkin üniversitelerden mezun gençler, devlete fayda sağlama potansiyeline sahipken lokantalarda bulaşıkçılık, inşaat işçiliği gibi işlerle uğraşmak zorunda kalmaktadır. Bu durumda olan gençlerden bazıları intihara sürüklenmektedir. Sosyal devletin varlığı bu noktada yetersiz kalmakta, yoksulluğun miladı belirlenir gibi bir izlenim ortaya çıkmaktadır.
Toplumun çekirdeğini oluşturan aileler bütünlüğünü yitirebilir
Bu süreç, genç bir jenerasyonun yok olması anlamına gelirken ülkenin geleceğinin bir nesilden mahrum kalması riskini taşımaktadır. Yoksulluk konusunda çalışan bakanlıklar, kurumlar, sivil toplum örgütleri ve uzmanlar toplumu ferahlatıcı projeler paylaşmalıdır. Genç yoksulluk oranının, genel yoksulluk oranının iki katına tekabül etmesi travmaları artırmakta, sosyal sorunları kontrol edilemez hale getirmektedir. Bu yüzden acilen genç yoksulluk konusunda uzmanlardan oluşacak heyetler kurularak projeler ve programlar geliştirilmelidir. Aksi takdirde, gençler korunmadığında ülkenin geleceği kaybolabilir ve toplumun çekirdeğini oluşturan aileler bütünlüğünü yitirebilir.
Sonuç olarak, ailesizleşmeye doğru bir gidişin yolu açılırki bir daha geri dönüş çarpan etisi yaratarak kronikleşir ve olay çözümsüzleşir.
Ulu önder Mustafa Kema Atatürk, 'Ey türk gençliği' derken bir ülke için gençlerin ne derece önemli ve vazgeçilmez olduğunu ortaya koymuştur.
O halde acilen hiç beklemeden gençlere önemli ölçüde yatırım yapılmalıdır ki ülke geleceğimiz karanlığa sürüklenmesin ve parlak olsun.
Ülkemizde hiç bir yoksul gencin kalmaması ve gelecek vizyonların oluşturulması bir zorunluluktur.
Yoksa başka türlü refah vizyonunu gençleri öteleyerek yakalayamayız ve gencini kaybedip himaye edemeyen hiçbir devlet geleceğini garanti altına alamaz ve güç oluşturamaz.
Gençlerin yoksul bir hayat sürmesinin doğal hiçbir yanı yoktur.
Aslında burada ciddi anlamda bir sömürü vardır.
Sömürünün temel karakteri ise yoketmeye yöneliktir ve hiç bir genç bunu haketmemektedir.
Genç korunmalı ki geleceğe yatırım yapılsın.
Refah vizyonunun yakalanması ve gençlerin sömürülmemesi dileğiyle.