1976-1977 yılında Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nın birinci turunda Akrenas’ı deplasmanda (3-1) evinde de (3-2) yenen Trabzonspor lig şampiyonluğunda yaptığı devrimi Avrupa’da da sürdüreceğinin sinyallerini veriyordu.

Ülke içerisindeki takımlara verdiği korku yetmezmiş gibi Avrupa’daki takımlara da korku salıyordu.
 

İkinci turda rakip Avrupa’nın iki yıldır yenilmeyen, önüne gelen her takımı dize getiren Clemence’li, Kevin Keagan’lı ve ülkemizde teknik direktörlük yapmış John Toshack’lı bir kadroya sahip olan; Liverpool idi.

Dönemin teknik direktörü Bob Paisley kura sonrası, 'İki yıldır Avrupa’da ve Britanya’da yenilmiyoruz, çok üst düzey bir takımız, karşılaşacağımız takım bizim seviyemizde değil. Sanıyorum Trabzon’a turistik bir gezi yapacağız’ şeklinde konuşuyor daha sonraları ‘Devrimin Çocukları’ ünvanını alacak olan Trabzonspor takımıyla dalga geçiyor, aklınca korku salıyordu.

Peki kimler vardı Trabzosnpor’da?

Kim bu Trabzonspor soruları bitmek bilmiyor merak gün gün artıyordu.

Ülke içerisindeki gazeteler Karadeniz’in bu hırçın çocuklarının başarısını bir tesadüf olarak görüyor, karadeniz ekibinin iddialı açıklamalarına "Hadi canım!" demekten kendini alamıyordu.

Sadece onlar değil elbette.

Liverpool da bu çocukların kim olduğunu hadlerince öğreneceklerdi.

Gün geldi çattı.
 

Karadeniz dalgalı, karadeniz hırçındı.

Ne de olsa hazan mevsimi bitmiş, ekim ayı olabildiğince sert, kış kendini gösteriyordu.

Rüzgarlı ve sert bir ekim (20.10.1976) gününde iki takım karşı karşıya geldi.

Şenol, Turgay, Necati, Dozer Cemil diye başlayan Ali Yavuz, Necmi ve Ali Kemal diye devam eden sonraları, 'Gerçek Efsaneler' diye adlarından bahsettirecek olan bu çocukları o gün tüm dünya çok büyük bir şok ile tanımış olacaktı.

Evet , Trabzonspor, Liverpool'a sahayı dar ediyor, sağlı sollu geliyor.

Avrupa'nın ve dünyanın yenilmez armasına Trabzon'un turistik bir kent olmadığını gösteriyor.

Liverpool'a adeta, 'Biz nereye geldik?' dedirtiyordu.

Belli ki Trabzonspor'un fırtına gibi oyununu anlamlandıramıyorlar, muhtemelen bu oyunun sadece kendilerine ait olduğunu düşünüyorlardı.

Oysa; Ülke futbolunda devrim yapacak, şehri ülke futbolunun beşiği olacak bu yıllar şaşkın bakışlar arasında dünya arenasında yerini almaya çoktan başlamıştı bile.

İşte öyle bir ambiyansta Hüseyin Avni Aker Stadyumu'nda henüz 9 yaşında; bu efsane takımla tanışıyor ve benim gibi bugün milyonlarca insanın tuttuğu takımın neden Trabzonspor olduğunun dünyaya haykırdığı dönemden kısa bi özet sundum sizlere.

Bu hikayenin ve sonrası yılların, şampiyonlukların, Avrupa başarılarının, futbol efendiliğinin, takım kaptanlığının en büyük mimarlarının en başta geleniydi ŞENOL GÜNEŞ.

Peş peşe 6 şampiyonluk gelmiş nice kupalar kazanmış defaatlerce milli olmuş, temsil noktasında hep aranan isim olan Şenol GÜNEŞ...

Teknik direktörlük yaşamında başlamış 4 defa gelmiş gitmiş ve şimdilerde 5. defa Trabzonspor'un başında olan Şenol GÜNEŞ...

Şampiyonluklar elinden çalınmış, Trabzonspor dışında gittiği takımlarda hep başarılı olmuş, söylediği söylemediği sözlerle giydiği kıyafetlerle yerden yere vurulmuş, milli takımı dünya üçüncüsü yaptığında bile, (ben dahil, affola.) kimi haklı kimi haksız ama genelde hadsizce eleştirilen Şenol GÜNEŞ...

Futbol anlamında eli ayağı kırılmış, takati kalmamış, fikri, düşüncesi bir basiretsizin elinde kaybolmaya yüz tutmuşken ; başını değil tüm gövdesini taşa değil kayanın altına koyup Trabzonspor teknik direktörlüğünü kabul etmiş , teknik adamlığının son deminde tüm kariyerini riske etme uğruna kendi ifadesiyle "Aşklar geçicidir ama sevda kalıcıdır " söylemiyle Trabzonspor sevdasını bu denli köktenleştirmiş bir Şenol GÜNEŞ...

Gerçek Trabzonspor taraftarı diyor ki ;

"Gelin , böyle bir efsaneyi coşkuyla kucaklayalım.
Gelin her maçı hınca hınç dolduralım.
Gelin Şenol GÜNEŞ ile yeni meydan okuyalım...."


Haksız değiller diye düşünüyorum....