Trabzonspor'un kupada aldığı net galibiyetten sonra Antalyaspor maçında nasıl bir görüntü ortaya koyacağını merak edenlerdenim. Malum, bordo-mavililer üst üste 2 veya 3 maç istenildiği gibi oynayamıyor ve kazanamıyor. Saman alevi gibi bir parlayıp bir sönüyor ya da bir parlayıp iki sönüyor. Bu durum, taraftarlarını umutsuzluğa sevk ediyor.
Adını yazmaktan itinayla kaçındığım ve peşin peşin "yuhlar olsun" dediğim hakemin düdüğüyle başlayan oyun, konuk ekibin atak üzerine atak yapması ve toplarının direkten dönmesiyle devam etti. O an içimden "Yok, yok, bu çocuk okumayacak!" dedim. Sözüm bitmişti ki adına haykırış mı dersiniz, şahlanış mı dersiniz, silkiniş mi dersiniz, hepsine kabulüm.
Bordo-mavililer, önce rakibin baskısını kırıp oyuna hakim olduktan sonra her alanda pres yapıp kazandıkları toplarla çoğalmayı da ihmal etmeyerek mükemmele yakın bir oyun oynamaya başladılar. "Beşi bir yerde" denilen altınlardan daha değerli jeneriklik golleri sıralayarak taraftarlarına derin bir "Ohh!" çektirdiler.
Ben, çeyrek dilim hariç, bu maçta Uğurcan’dan Visca’ya, Cham’a, Malheiro’ya, Banza’ya ve diğerlerini birbirinden ayırt edecek değilim. Hepsi Trabzonspor’lu gibi oynadılar. Ancak Malheiro’ya bir çift sözüm var: Bu oyuncunun defansif değil, ofansif yönü daha ağır basıyor. Bodrum’a ve dün Antalya’ya attığı birbirinden güzel gollerle adeta Şenol Güneş’e mesaj verir gibiydi. Yorum sizlerin...
Gelelim sözün özüne: Dün, yetmiş beş dakikalık dilimde bir futbol şöleni vardı. Gemici tabiriyle "VİYA BÖYLE!" Sezonun en iyisiydiler. Sorumluluk yüklü heybeleriyle dopdoluydular. Özgüveniniz devam etsin. Başkasına yer vermeyin. Koşup her alanda pres yapmadan maç kazanılamayacağını haykırırcasına gösterdiler. Yolunuz açık olsun. Olsun da, bir çiçekle bahar gelmeyeceğini unutmayın.
Bu taraftarın hakkını ödeyebilmek için güldürdüklerinizi morartmamak adına daha çok Antalyaspor maçları borçlusunuz.
Son sözüm TFF’ye ve MHK’ya: Dün gördünüz ki Trabzonspor, geç de olsa hayata tutunma yolunda rakiplerini yenerken ortasıyla, yanıyla, "VAR’ıyla" hepinizi de yenmesi gerektiğini dik duruşuyla gösterdi. Gerçi bu filmi 1967’den bu yana çok seyrettik ama bu yılki gibi hiç olmamıştı.
Ne diyeyim, başaramayacaksınız. Sizi vicdanınıza havale ediyorum diyeceğim ama o zaman bile böyle yapmazsınız!
Yahu, Trabzonsporlu oyuncu dayak yiyor, niye dayak yedin dercesine sarı kart gösteriyorsunuz. Penaltısını vermiyorsunuz. Visca’yı dayakla adeta abondone ettiler, neredeyse dışarı atacaktınız. Ortası neyse yanı öyle, yanı neyse "VAR’ı" da öyle. Adalet diyeceğim, siz haksızlık olarak adlandırıyorsunuz.
Sahi, sizin bu takımla derdiniz ne?