Dün akşamki rezaletin ilk yarı karnesi gördüğünüz gibi; şut yok, korner yok, olmayınca da pozisyon yok, ama maç sonu pas oranı %70. Göztepe'nin pas yüzdesi ise %30. İkinci yarı mı?
Değişikliklerle birlikte "sokma akıl misali" pek de farklı değildi, gol hariç!
Trabzonsporlu oyuncuların eylemlerinden ötürü kendilerini formalarından tanıyabildik.
Formalar bizimdi ama içindekilerin kafaları kim bilir nerelerdeydi!
Adamlar sanki hiç sahaya çıkmamış, hiç futbol oynamamış.
Bu acınacak halimizi zoraki izledikçe "Hey gidi, buram buram tarih kokan, ter kokan şanlı formam! Seni kimlere emanet etmişler!" demeden kendimi alamadım.
Evet, hiçbir tedaviye cevap vermeyen bu grubun oluşturduğu takıma baktığımda gördüğüm manzara hiç de hoş değil! Bir dizi adam alınmış, stoperler çakma, beklerin yerinde yeller esiyor.
Gelip de geçmeyenin nikahına zararı var.
Orta alan süzgeç gibi; açıklar ise İzmir'in sıcağında serinlemek için gölge arar gibiler.
Geriye kaldı çakma santrfor; adamı sanki penaltı atsın diye almışlar.
Sonradan oyuna girenleri saymazsak elde kalan sadece Uğurcan ile Mendy, formalarıyla canla başla çalışanlar. Dün akşam cümle alem "Göztepe 10 kişiyle oynadı, yırtındılar" derken bizim takımın iki kişiyle oynadığından haberleri yok. Kalan dokuz kişi ne yapıyor derseniz; Uğurcan'ın kurtarışlarını bir de rakip ataklarını seyrediyorlar. Sözün özü, dün akşamki rezaleti yaşatanlara kapak olsun isterim.
Bu bağlamda da Şenol Güneş ve kaptan Uğurcan'a bir çift sözüm var: Çekilen bu sıkıntılar sezon başında yeterli hazırlıkların yapılmaması ve yanlış transferlere odaklı, ama hepsi değil.
İyi analiz etmelisiniz. Lütfen kaptan Uğurcan'a kulak verin.
Bu iş bayağı ciddi görünüyor. Pansuman tedavilerle olmayacağı da açıkça ortada.
Nasıl olsa bu yıl heba oldu, "mut mut" yerine lütfen "armut" deyiverin...
Kaptan Uğurcan'a gelince; kardeşim, sen niye utanıyorsun?
Tüm benliğiyle milyonları temsil eden o şanlı formayı yeterince özveri ile mücadele etmeden milyonları üzen, ağlatanlar utansın.
Şayet utanma duyguları körelmemişse!