Artık tamam, hiç inandırıcılığı kalmadı söylediğiniz rakamların, topladığınız istatistiklerin kazandığımız paraların…

Deniz bitti kara görüldü. 

Dün Rusları, bugün seçkin Arapları kaçırdık... Yeni pazarlara yelken açmamız gerekirken “takalarla bu iş olur” dedik olmadı. 

Göz göre göre bu işi de elimize yüzümüze bulaştırdık.

“Turistler kaçıyor” dedik dinletemedik,

“Fahiş fiyat uygulaması var” dedik dinletemedik,

“Kaliteli turistleri kaliteli bir şehirde ağırlamalıyız” dedik başaramadık...
Komisyoncular WhatsApp gruplarında cirit atıyor fiyatları şişiriyor göz göre göre bunu engellemiyorsunuz dedik dinletmedik.

Uzungöl‘ü küstürdük, Sümela‘yı bıktırdık, Trabzon müzesini ağlattık. 

Biz çaldık, biz oynadık. 

Sahte alkışlara umut bağladık, uçakları yıkadık gemilere kemençe çaldık. 

Şimdi ne oldu, bakın sokaklara, mülteciler turistlerden daha kaliteli.

%100 doluluk oranındaki beş yıldızlı otellerimiz müşteri avında, kendimizi bir dahaki sezona atalım da ne olursa olsun derdinde.

Gelen turistler Taşbaşı’nda çakma Adidas peşinde, üç harfli marketlerde azınlık olduk, apartmanımızda, “Turistlere” komşu olduk. 

Dün ucuz işçi diye arabalar da çalıştırdığımız Suriyeliler, bugün acente açıp otel kiralayıp acentelerimize otellerimize rakip oldular… Yarın beş yıldızlı otel veya otellerimizi alamayacakları ne malum?

Aman turistimize bir şey olmasın dedik kendi milletimizi şehrinde azınlık ettik, turistin yediği dönere camdan ekmek bandırır hale geldik…

Halkımızın memnuniyetini hiçe sayıp turistlerin memnuniyeti kendi halkımızın alım gücünü görmezden gelip, örf adet gelenek ve göreneklerimizi hiçe saydık, kendi milletimize kendi esnafımıza sırt çevirdik.

Sadece Araplara mı değil, Avrupa’dan Kruvazör gemilerle gelen turistleri maden ocağı istifi limanında ağırladık. 

Kömür tozlarıyla buğday tozlarıyla onlara özel karşılama yaptık. 

Kimse gıkını çıkaramadı, halen daha çıkaramıyor, koltuk sevdasından dut yemiş bülbüle döndük.

Daha yazsak ansiklopedi olur,  o kadar yanlış yapıldı ki yazık oldu… 

Çok yazık Faruk Özak’ın, Erdoğan Bayraktar’ın, Süleyman Soylu’nun en çok ta merhum Recep Kızılcık’ın emeklerine yazık. 

Onlardan sonra özellikle turizm noktasında;

Herkes seyretti, kimi sustu “belediye başkanı^ olayım dedi, kimi sustu “meclis üyesi olayım” dedi,  kimi sustu “milletvekili olayım” dedi, kimi sustu “Reis kızar” dedi.  

Herkes sustu ve en sonunda turizm de sustu. 

Atı alan Üsküdar’ı geçti. 

Hadi şimdi gidin Ordu’nun dağ kızağında üzerinizden geçen teleferikler eşliğinde Karadeniz manzarasını izlerken Kayahan‘dan “nerede nerede nerede ben nerede yanlış yaptım” şarkısını dinleyin.

Olmadı Rize’ye geçin devasa çay bardağı figürünün altında kardeş şehrimiz Rize’ye kazandırılan muhteşem sahilin ve oradaki turistik tesislerin önünde “Ellere var da bize yok mu?” şarkısını söyleyin.

Tek kurtuluşumuzdu yaaa… 

Spor kentiymişiz hikaye, kültür kentiymişiz hikaye, sanayi şehriymişiz hikaye, sanat şehriymişiz hikaye, tek kurtuluşumuz turizmdeydi. 

Gözleriniz kör, kulağınız sağır oldu. 

Yüreğiyle, tüm varlığı ile, memleket aşkıyla milyonlarını aktararak bu şehirde turizm yapayım diyenler dahil batmamak için bugün feryat ediyor. 

Geçen sene 250 €’ya sattığımız odaları bu yıl 90 €’ya satamıyoruz. 

Sonunu nereye bağlasam bilemiyorum ama ölmüş ile olmuşa çare yoktur diyerek bugün itibarıyla yapılacak bir şeyi şehrimiz yönetenlerine arz etmek istiyorum.

Sayın valim, 

sayın belediye başkanlarım, 

Sayın il müdürlerim, 

sayın sivil toplum kuruluşu başkanlarım…

Şehrin Meydanı’ndaki salı pazarı görüntüsünden sizlere bahsetmeyeceğim bir zahmet akşamları saat 17:00 ile 23.00 arası meydan civarını bir gezerseniz şehrin ne halde olduğunu kendi gözlerinizle görürsünüz. 

Çakarlı arabalarla eskortlarla şehrin sorunlarını göremezsiniz. 

Makamlarınız da 10.000 değil 100.000 kişi ağırsanız hepsi şahsi kişisel ve bir takımın rantsal taleplerdir, sadece törenlerde değil konserlerde değil anma günlerinde değil olağan günlerde de şehrin kalbine nüfuz etmeniz gerekir. 

Şurada sezonun bitmesine 45 gün kaldı. 

Sizlerden istirhamım şu. 

Yarın bu şehirdeki en büyük turizm yatırımlarının Suriyelilerin, Arapların veya başka milletten insanların eline geçmesini istiyorsanız hiçbir şey yapmayın. 

Ama gerçekten birazcık yüreğinizde vatan, millet ve Trabzon sevgisi varsa harekete geçin. Şehir elden gidiyor, turizm elden gidiyor, esnaf elden gidiyor. 

Turistler de şu şarkıyı söylüyor ‘İşte gidiyorum bir şey demeden arkamı dönmeden şikayet etmeden hiçbir şey almadan bir şey vermeden, yol ayrılmış görmeden gidiyorum’ 

Biraz latife yaptık ama konunun özüne geleyim Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy diyor ki Trabzon istatistikleri çok kötü maalesef her geçen yıl bir önceki yıla nazaran %51 kayıp mevcut. 

Bu kaybın en önemli nedenlerinden bir tanesi de kaliteli turistlerin niteliksiz turizmcilerden aldığı kötü hizmet, kalitesiz konaklama ve yetersiz eğlence… Buna artı olarak konaklama gün sayısını arttıracak faaliyet azlığı. 

Ve diyor ki; bunun en büyük sebebi kaçak kanunsuz, yasalara aykırı ayıplanacak turizm hizmeti. Ve devam ediyor diyor ki; Eğer Trabzon kayıt dışı kaçak konaklama işine son vermezse çarpan etkisi ile bu azalma devam edecek. 

Bitirmiyor ve devam ediyor diyor ki; biz bunu gördük kanun çıkardık, kayıt dışı kaçak konaklamayı önlemek için ocak 2024 itibari ile turizme elverişli olmayan kayıt dışı kaçak turizm hizmeti veren konaklama tesislerinden tespit ettiğimiz 1180 adetine denetleme emri verdik. 

Bunlar altı ay içinde turizme uygunluk belgesi almayı gerektirecek şartları yerine getirmezler ise bunları turizim faaliyeti, konaklama faaliyeti yeme içle faaliyeti vermekten men edin. 

Bununla ilgili kanun çıktı. 

Yasa çıktı. 

Biz ne yaptık. 

Altı ayın sonunda bakanlığın turizminizi baltalıyor dediği tesisleri denetleyip yasada belirtilen hususları yerine getirmeyen turizme elverişsiz merdiven altı işletmeleri kapatmak yerine hemşehri duygusallığıyla davranıp, koltuk elden gider kaygısına kapılıp; eş, dost, hısım, akraba, partimiz oy kaybeder kaygılarını ön planda tutarak kanunun emrettiği yerleri yasanın turizme uygunsuz kapatın sadece uyarılarımızı yerini getirenler devam etsin dediği yerleri kapatmak yerine,  kanunsuzluk yapıp, görevi kötüye kullanıp kapatmadık. 

Kaymakamlıklara gelen kapatma emirlerini sümen altı ettik. 

Bakanlık size altı ay verdi ama aman siz kırılmayın, aman siz darılmayın, aman siz bize küsmeyin, yarın bize oy vermezsiniz deyip kendi kafamıza göre kanunlara karşı gelip denetlediğimiz yüzlerce tesise bakanlığın emrettiği kanunlara ve emirlere karşı gelerek keyfimize göre uzatma kararı verdik. 

Valilik kapat dedi, emniyet kapat dedi, turizm il müdürlüğü kapat dedi, belediyeler aman oy kaybederiz eşimizin dostumuzun mahalle başkanımızın, muhtarımızın moralini bozarız deyip kanunlara uymadığı tespit edilen 6 ayda kendi düzeltmeyen yani devleti iplemeyen merdiven altı işletmelere kendi kafamıza göre uzatma kararı verdik. 

Yasaya karşı geldik görevi kötüye kullandık. Ama artık yeter. 

Bu kanunsuzluk son bulmalı devleti iplemeyen nasıl olsa sezon bitene kadar beni kapatmazlar birini bulup işimi görürüm diyenlere hadlerini bildirme zamanı geldi. 

Yarından geçi yok. 

Eğer gerçekten bu şehirde turizmi önemseyip milyonlarca lira yatırım yapan insanların turizmde istikrarı sağlamalarını istiyorsak, yasanın emrettiği kural ve emirleri yerine getirmeyen 1180 tesisten kendini kanuna uyduranlar hariç hepsi tek tek denetlenmeli ve kapatılmalıdır. 

Geçtik yasayı, kanunu, kuralı bu bir kul hakkıdır, hakka girmeyin, kul hakkı yemeyin… 

Bu şehrin turizmde iddialı olduğu noktasında samimi iseniz;

Sayın Valim

Sayın Büyükşehir Belediye Başkanım

Sayın ilçe belediye başkanlarım

Sayın il müdürlerim

Sayın sivil toplum kuruluşu başkanlarım.

Kanunsuzluk yapmayın. Kanunlar uygulayın.

Yazımı Allah’ın Aslanı Haydar-ı Kerrar Hz. Ali’nin şu sözü ile sonlandırayım:

‘Yapman gereken hayırlı, yararlı işleri yarına bırakma. Bakarsın yarın olur da, sen olmazsın.’

Kalın sağlıcakla.