Milli takımımızın yıldız futbolcusu Merih Demiral’ın Avusturya maçı sonrası sahada yaptığı ‘Bozkurt İşareti’, tartışma konusu oldu.

Merih

6 milyondan fazla Yahudi’nin sistematik işkencelerle öldürüldüğü ‘Nazi Almayası’ndan ‘Bozkurt’ sembolüne tebrik beklemek tabii ki anlamsız olur.

Lakin.

Toprağıyla harmanlanıp kültürüyle yoğrulduğumuz bu topraklarda birlikte yaşadığımız insanların Merih Demiral’a tepki gösterip ciyak ciyak bağırmasını sindiremiyorum arkadaş!

Topraklarımıza kök salma ihtimalleri her ne kadar sıfırla eşdeğer de olsa, kanaatimce onlar Nazi Almanya’sının ülkemizdeki neferleridir.

Çünkü bir Türk, bu durumdan katiyen rahatsızlık duymaz.

Çünkü Türk halkları mitolojisinde kurt; ‘savaşçı ruhu, özgür kalmayı ve doğayı’ temsil eder. 

Temennimiz net;

İnşallah, Milli Takımımız, Berlin’de Hollanda’yı yener.

Ve yine aynı şekilde, Türk’ün savaşçı ruhunu, bir kez daha gösteririz. 

OTUR, SIFIR!

Merkezi hükümet tarafından uygulamaya konulan kamu tasarruf politikalarıyla, geçtiğimiz günlerde şehrimizde gerçekleştirilen Kültür Yolu Festivallerinin birbirleriyle örtüşmediği yönündeki eleştirilerimizi vaktiyle bu köşede sizlerle paylaşmıştık.

Hatta konuya girizgâhı ata toprağımızla olan münasebetimizle yapmış, yeniden ayağa kalkabilmenin ancak üretimle sağlanabileceği yönündeki naçizane görüşlerimizi yine bu anlamda tarımdan örneklerle ortaya koymuştuk.

Yazımıza çok sayıda geri dönüşler aldık.

Kimi mail gönderdi, kimi DM’den görüşlerini iletti.

Devlet eliyle sunulan konserleri sürecin dışında tutmak suretiyle eğlenmeyi kendilerine hak bilip, bize “Sen git bağında bahçende uğraş aga!” diyenler de var, ‘kamu tasarruf politikaları her alanda uygulanmalı’ düsturundan hareketle cümlelerimizin altına imza atanlar da…

★ 

İşlediği her konuda milli, manevi ve kültürel değerlerimizi öne çıkaracak dil kullanmaya özen gösteren, toplumumuzu ayrıştıracak üslup ve yorumlardan uzak kalmaya azami gayret eden naçizane bir fikir adamı olarak, aldığım her bir destek mesajı ve seviyeli eleştirinin şahsım için çok kıymetli olduğunu vurgulamak isterim. 

Lakin dediğim gibi, bunlarda seviye önemli.

★ 

Sözüm ona, denyonun teki çıkmış bahse konu yazımıza, “Konser alanını tıklım tıklım dolduran gençlere neden bir çift laf etmedin?” şeklinde, ancak kırparak burada paylaşabileceğim hakaretlerle dolu bir yorum getirmiş.

Yahu birader!

Beğensen de, beğenmesen de onlar bu memleketin enerjisi, gücüdür.

Dolayısıyla, eğlenmek her birinin hakkı…

★ 

Hal böyle iken çatlasan da patlasan da, gençlerimizin hadleri ve gönüllerince eğlenmeleriyle ilgili olarak en ufak bir eleştirimiz olmadı, olmayacak.

Bizim tek derdimiz, devlet eliyle yapılan milyonlarca Liralık harcamaların zamanlamasıyla ilgilidir.

★ 

Aslında fazla söze gerek yok.

Nasıl olsa okuduğunu anlamayacak, kendince yine bildiğini okuyacaksın.

O yüzden sen bu sütunlarda yorulma!

Otur, şimdiden sıfır! 

YAKIP YIKMAMALIYIZ

Kayseri’de Suriyeli mültecinin 5 yaşındaki bir çocuğu taciz etmesiyle şehir adeta yangın yerine döndü.

Suriye uyruklu kişilere ait araçlar ters çevrildi, işyerleri ateşe verildi.

★ 

Taciz olayı tabi ki kabul edilemez.

Yıllardır 5 milyonu aşkın mülteciyi ağırlayan bu milletin böyle bir olay karşısında tepki göstermesi gayet doğal.

Lakin yöntem gerçekten bu olmamalı.

Sağduyuyla hareket etmek ve haklı tepkimizi demokratik çerçevede vermemiz gerekiyor.

Aksi halde, Suriye’de görevli askerlerimizi riske atıyor, başka ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızı zora sokuyoruz.

★ 

Yineliyorum:

Mülteci kampına dönen büyük şehirlerimizin artık kabına sığmadığının herkes farkında lakin çözümü yakıp yıkmakta aramak bizi Nazilerden farklı yapmaz.

★ 

Umarız benzer olayların tekrarı yaşanmadan evvel hükümet bu düzensiz göçmen ve mülteci ve krizini çözer.

Zira belli ki;

Bu yükü artık ne topraklarımız ne ekonomimiz ne de insanımız taşıyabilmekte.