Doğu Karadeniz Bölgesi'nin tarihi incelendiğinde birçok uygarlığa ev sahipliği yaptığını görürüz.
Bu uygarlıklar bölgede zengin bir kültürel (Tarım, ticaret, sanat, edebiyat, sanayi, turizm ve birçok tarihi eser) birikimin oluşmasına zemin teşkil ederek kuşaktan kuşağa aktarılmış ve günümüze kadarda aktif ve diri tutulmaları başarıyla sürdürülmüştür.
Bu zenginlik içerisinde geleneksel yayla kültürü önemli bir yer tutarak yayla bileşenleri tarafından devam ettirilmektedir.
Yayla turizmi, dinlenme, serin iklimden yararlanma ve etkinlikler ile geleneksel yaylacılık azalmış olsa bile bir turizm çeşiti olup, hala devam ettirilmektedir.
Bu anlamda bölgenin insan aktiviteleri açısından olaya bir yayla turizmi potansiyeli olarak bakılmasını gerektirmektedir.
Onun için bu bölgede yayla turizmi muhakkak teşvik edilmeli ve buna bağlı altyapı eksiklikleri acilen tamamlanarak insanların ihtiyaçlarına sunulmalıdır.
Bu bağlamda Kadırga Yaylası kendi reklamını kendisi yaparak günümüze kadar yaşayarak / yaşatılarak gelmiştir.
Onun için Kadırga ortak bir psikoloji alanı olup bölge bazlı tüm etkinlikler bu kollektiflik üzerinden yürütülmektedir.
Zira başta Gümüşhane olmak üzere, Trabzon ve Giresun yaylalarının güncel ifadeyle 1.434,603 olan nüfusları ve 1125 oba insanının uğradığı alışveriş yaptığı eğlence dahil birçok gereksinimini karşıladığı ortak üs konumundadır.
Ayrıca tarihi misyonuda insanların gelip görerek rahatladığı yani nefes aldığı kadim bir yayladır.
Yani dar bir alan olmasına karşın tarihten gelen özgün ve kültürel yapısının yanında, insanların ruhlarına kazınan psikolojisi, kuşaktan kuşağa intikal ettirilirken korunan, kırılıp dökülmeyen ve çevredeki üç ilin obasına merkezi bir hüviyet kazandıran tarihi bir alandır Kadırga.
Bir tepenin eteğinde yer alan aynı zamanda bölgede bir örneği dahi olmayan açık camisi ise ayrı bir maneviyata rehberlik ederek Kadırga'nın logosu haline gelmiş ve güzel düşünülmüş bir mimaridir.
Bu yönüyle fonksiyonel bir değişiklik göstererek yerli ve yabancı insanlar tarafından sahiplenilmeye devam edilirken kamu kurumlarının bu anlamda uzak durmalarını alamlandırmak olanaklı değildir.
Bunun içindir ki eskiden hayvancılığın yoğun olduğu yıllarda başlayan Otçular Haftası, hayvancılık bitme noktasına geldiği halde insanlar hala ata ve dedelerinin ürettiği kültürden uzaklaşmadan bizzat yaşayarak bu şenlikleri devam ettirerek sahiplendiklerini göstermektedirler.
Bu durum yani geleneksel kültür bir miras ve aynı zamanda bir öğreti olup ve gerekende yaylacılar ve bileşenleri tarafından yaşatılmaktadır.
Hatta temmuz ayı içerisinde gerçekleştirilen ve her üç ilden gelen yayla tutkunları ve onlara eşlik eden insanların ortaya koydukları şölen ve diğer etkinlikler tam bir doğa harikası olup bütünleşik bir ruhla icra edilip uzun süre konuşulmakta ve hatırlanası anı olarak kalmasıda ayrı bir güzellik oluşturmaktadır.
Aslında bölgede; Ordu Çambaşı Yaylası, Giresun Kümbet Yaylası ve Rize Anzer Yaylaları çok güzel doğa harikaları olmakla birlikte Kadırga'nın Fatih Sultan Mehmed'den gelen misyonu çok önem taşımaktadır.
Aslında turizmin çeşitlendirilerek tam anlamıyla geliştirilemediği bu üç ilimizde; yayla turizmini ayağa kaldırmak için KADIRGA Yaylası merkezi konumda bir üs olarak planlanıp olayın önce bölge daha sonra ulusal ve son projeksiyondada uluslarasılaştırılması bir turizm master plan dahilinde projelendirilmesi bugünki koşullarda çok zor olmasa gerek.
Ancak Kadırga'nın reklamını dışardan takip eden insanlar gelip gördüklerinde kesinlikle hayal kırıklığıyla dönmeleri büyük bir olasılıktır.
Zira Kadırga hiçbir şey (Sokakları, dinlenme alanları, seyyar satıcılar, lokanta ve gıda maddesi satıcıları, otoparkların olmayışı, etkinlik günlerinde çadır kurulacak alan keşmekeşliği ve daha bir çok sorun) düzen ve disiplinden uzak olduğu gibi rüzgarlı havalarda her tarafın toz ve dumana karışması yağmurlu havalarda ise sahanın çamur deryasına dönmesi mevcut yapıların aşırı bakımsız ve çok eski oluşu yanında çöp ve hijyen sorunuda ortamı çok itici kılmaktadır.
Kadırga sadece yerli değil yabancı turistlerinde çekim merkezi olmal ı(Sultan Murat Yaylası, Ayder Yaylası ve daha birçoğu gibi) ki her türlü sirkülasyon devrede olsun ve artarak sürdürülebilirliğini devam ettirsin.
Halbuki üç vilayetin idarecileri şimdiye kadar neden bu güzel mirası ve kültürel öğreti alanını yani tarihi dokuyu planlayıp projelendirerek çözmemişlerdir anlaşılabilir gibi değildir.
Hem yayla turizminden bahsedeceğiz ve hemde elimizdeki Kadırga gibi bir turizm alanını kendi kaderiyle başbaşa bırakacağız, dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir yayla turizm anlayışı mevcut değildir.
Onun için bir an evvel bu üç ilin yetkilileri bir araya gelerek Kadırga'nın bu karmaşık ve bakımsızlıktan kurtulmasına yönelik modern bir görüntü planına kavuşturulmalıdır.
Bunun için en radikal çözüm kentsel dönüşüm anlamında bir yenileme yani yerinde değişim çerçevesinde ölçümlendirme yapılarak inşaat bitiminde hak sahiplerine bila ücretsiz verilmesi olmalıdır.
Sonuç olarak; Bu alan ata ve dedelerimizin hatıraları, insan hakları, gelen ziyaretcilerin memnuniyetleri, doğanın hovardaca kullanılmasının önüne geçilmesi, rahat nefes alınacak bir ortamın ve daha birçok varlığın korunması bir zorunluluk ve mejburiyet olarak algılanmalıdır.
Daha açıkcası hiçbir şeyin hatırı yoksa; Tarihin de mi hatırı yok diye düşünmek herkesin temel hakkı ve görevidir.
Yani Kadırga Yaylası bir an önce koruma altına alınarak varlığının devamı ve yenilerek bizden sonraki kuşaklara yaşanabilir bir hüviyette devretilmesi için acılen bir plan dahilinde değişim başlatılmalıdır.
Bir düşünelim...
Şenlik günlerinde içinden çıkılmaz bir ortamda insanları geldiklerine pişman etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Yani en azından araba parkının olmayışı zaruri ihtiyaçlar için sıkıntı çekilmesi ve çadır kurulacak alan bile bulamamak eğlenme özgürlüğünü kısıtlayıcı bir faktör olarak kötü bir görsellik oluşturmaktadır.
Yukarıda açıklanan hususlar muhtevasında Kadırga'nın ne bugünki durumu ne de tarihten gelen misyonu ile üç ilden gelen insanlar bu kötü manzarayı haketmemektedirler.
Onun için zaman israfı iyi bir şey değildir.
Zira bu anlamda zamanı durdurma gibi bir gücümüz olmadığı için üç ilin bileşeni lütfen iş başına.