Çay fiyatının üretici tarafından uygun bulunmaması sonucu sahneye çıkan çiftçilerin eylemlerinin öznesini, ortaya koyulan tepkilerin sosyal bir farklılık taşıması ve kitleselleşmeye yönelik kesintisizlik kazanmış olmasıdır. Çayın Doğu Karadeniz bölgesinde Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun gibi çok dar bir alanda yani dört vilayette üretiliyor olmasıdır. Yani oldukça dar bir alanda yapılan bu üretim aynı zamanda çaydan başka bir uğraşı olmayan bölge insanınında üretim profilini oluşturmaktadır. Dünyada böyle bir tarımsal aktivide alanı olmamakla birlikte pazarlanan ürün ülkenin en çok tüketilen sıvı içecek gıda maddesini oluşturmaktadır. Bu faaliyet bir emekse tepeten tırnağa kadar doğrudur, ancak doğru olmayan tek şey hayatlarını çay üretim kültürüne veren insanların beklentisi ürünün belirlenen fiyatı enflasyon ve hayat pahalılığının üstünde olması gerrkirgen maliyetini dahi karşılamaktan uzak olması eylemselliklerin başlamasını tetiklemiştir.

Karadeniz insanı Devletten olan beklentilerini bazı sivil toplum örgütleriyle duyurması ve mitinglerin bir yasal hak olması ortatayken, bu tür eylemlerin devlete karşı gelme gibi algılanmasından çekinmesi ve bunu bir güvensizlik psikolojisi yaratma olarak gördüğü için yıllarca sesini çıkarmamıştır. Ancak ülkemizin tüm sektörlerinde olduğu gibi çay sektöründede artan maliyetler ve üretim sürecindeki maliyet baskısı sonucu, Devletin varlığının hissetilmemesi çay üreticisinin hakkını alma anlamında kendi eylemini kendisinin başlatmasına zorlamıştır. Çay üretimi yapılan alanlarda coğrafyacı bir yaklaşım ortaya konulduğunda, arazilerin dağlık ve yüksek nüfus nedeniyle büyük çay çiftliklerinin tesis edilmesine müsait değildir. Ortalama parsel büyüklüğünün 5 dönüm olduğu dikkate alındığında,geniş toprak mülkiyetlerini görmek olası değildir. Aynı zamanda topraklarında mülkiyet anlamında(Miras Hukuku) eşit dağılmadığında ayrı bir toplumsal sorun olmaya devam etmektedir. 

Onun için bu bölgede toprak mülkiyetine dayanan bir sınıf ortaya çıkmamış ve dar alanda yüksek girdilerle yapılan üretim artık ekonomik olmamakta hatta masrafların karşılanması bile sağlanamamaktadır. Yani kent kırsalı ve yüksek kırsaldaki üreticileri memnun etmeyen çay fiyatı bu insanları heba olan emeklerini almak için alanlarda eylemlere sürüklemıştir. Aslında yıllardır tarım sektöründe üretimin devamlılığının sağlanamaması; Süt ineklerinin kasapa verilmesi, Tarım alanlarının üretim dışı bırakılması, Çiftçilerin üretimden uzaklaşmaları, Çiftliklerin kapatılması, Yumurta üretiminin düşmesi, Banka kredilerini ödeyemeyen çiftçilerin mal ve mülklerine haciz gelmesi, Mera ve çayır alanlarının elden çıkması, Yurtdışından saman ithal edilmesi, Arzilere verilen teşviğin en az on yıldır 176tl'de tutulması, Girdi fiyatlarının(Gübre, Tohum, İlaç, Akaryakıt ve Yedek parça) aşırı artması, Tarımsal üretim alanlarının değişik tasarruflara yönelik kullanılmaları, Açıklanan taban ve baş fiyatların enflasyonun çok altında kalması, Sağlıklı işleyen bir üretici örgüt yapısının olmayışı, Üreticlerden ucuza alınan ürünlerin marketlerde astronomik fiyatlara satılması, Üretici örgütlerinin siyasallaşmış olmaları ve denetim mekanizmalarının çalıştırılmaması gibi daha bir çok faktörün üreticiden yana olmayışı sonucu bizzat tarımda Devlet hegemonyasının oluşması üreticileri demokratik haklarını kullanmaya sevketmektedir

Aslında bu mitingler geçmişte bazı örgütler tarafından organize edilirken, bugün açıklanan düşük çay fiyatına yönelik eylemler üreticilerin kendi dinamizmlerinden kaynaklanmaktadır. Zira üretici örgütlerinin ses çıkarmaması ve iktidarın lehine politize olmaları çay üreticisini böyle bir eyleme sürüklemiştir. Çünkü artan hayat pahalılığı insanları bir çok ihtiyacı temin etme anlamında azalan üretim ve yetersiz olarak açıklanan fiyatlar, tümüyle geçim stratejilerini altüst etmiştir. Onun içindirki üretici kendi sorunlarını ve sesini duyurma anlamında demokratik hakkını kullanmaktadır. Durum son derece üretimsizliğe doğru tehlikeli bir şekilde giderken,çiftçinin yeterince desteklenmemesi ve hala milyar dolarlar harcayarak yurtdışından tarım ürünü ithal etme mantığının altında yatan tek gerçek, hegemonya strstejisine dayanmaktadır. Bir zamanlar ülkemiz Avrupada yumurta üretimi açısından birinci sırada yer alırken ne olduda Sudan'dan yumurta ithal etme durumunda kaldık. İşte durumun vahameti buradadır şöyle ki;

Açıklanan baş ve taban fiyatların üretici için değil tüccar için açıklanıyor olması,

Fiyatlar açıklanırken maliyet analizlerinin kullanılmaması, Yılda 50 bin ton civarında kaçak çay ülkemize girerken kimsenin sesinin çıkmaması, Ozel sektörün ucuza çay alması rekabet ortamını özel sektör lehine çevirmesi, Özel sektör çay fabrikalarının güncel teknolojiye göre rehabilite edilmemeleri sonucu işlenen ve piyasaya sürülen kuru çayın kalitesinin düşmesi ama fiyatının çay-kur'la yarışması. Bu ve benzeri haksızlıklar üretici aleyhine gelişirken yaşanan tek güzel şey, ÇAY ÜRRTİCİSİNİ SÖMÜREN HEGEMONYA STRATEJİSİNE KARŞI miting düzenleyen üreticilerin emek temelli eylemleridir. Dünyada hiç kimse zararına iş yapmaz işte çay üreticiside bu durumu anlatmak için gösteriler yapmaktadır.

SONUÇ OLARAK;

Çay üreticisinin yüzünün gülmesi için yaş çay'a gerçek fiyatı verilmeliki bir sonraki yıl içinde bir birikimi olsun,
Çay fiyatının maliyet analizine göre belirlenmesi,
Özel sektöründe belirlenen fiyatın altında çay almamasının temin edilmesi,
Öze sektör çay fabrikalarını yeni teknolojiye göre revize etmeliki piyasa pazarlanan çayın kalitesi tartışılmamalı,
Ülkeye kaçak çayın girişinin muhakkak önlenmesi,
Girdi fiyatlarında devlet gereğini yapmalı,
Çay-kur çay fabrika sayısını artırmalı,
İlk sürgün Mayıs çayına özel fiyat verilmeli,
Çay mevsimlik bir ürün olmaktan çıkarılarak daha geniş 
bir zaman dilimine yayılan bir ürüne dönüştürülmeli,
Yıllardır iki türk lirası olan destekleme miktarının artırılması ve desteklemenin ürüne verilmesinin sağlanması.
Tarımla uğraşanların yaş ortalaması 60 olduğu için arkadan gelen jenerasyonun tarıma dahil edilmesi ulusal bir zorunluluktur. Onun için açıklanan fiyat/fiyatların yüz güldürücü ve üretim için heves yaratması gerekmektedir. Şayet bu önlemler alınmazsa gidişat çay sektörü ve diğer sektörlerde dışa bağımlıliķ yaratarak "BEKA" sorunu haline gelebilir.