Hasan Tüncel yazdı.
Oyunun temel dinamiklerinin her şeyden daha farklı bir dili vardır. Futbol, bazen kelimelere dökemediğiniz dinamiklerin oyunudur biraz da. Trabzonspor orta sahasının geçen sezondan beri hafif, bu sezon başından beri çağlayan dereler gibi bağırarak çağırdığı orta saha eksikliği gibi mesela.
Bu eksikliğin tam olarak nasıl bir eksiklik olduğunu Mendy'nin varlığıyla gördük. Sadece görebildiğimiz eksikleri gidermedi Mendy, göremediğimiz nice eksikler olduğunu yeniden tanımladı zihnimize.
Sakinlik, zeka, oyun içi öğrenme, savunma yardımı, oyun akışına katkı...
Oyun içi öğrenmeyi açmak istiyorum: Skor eşitliği devam ederken ortaya koyduğu oyunla skor Trabzonspor'un lehine değiştiği anlarda Mendy'nin oynadığı oyun arasında beliren fark, onun aktif oyun okuma becerisini ortaya koyan göstergelerden biri.
Özetle, kırılma anları olabilecek dakikalarda oyun ne istiyorsa onu ortaya koyan Mendy, bir güneş gibi parlarken gölgesinde serinleyenler olduğu kadar, rakip takımda onun gibi bir Güneşin olmayışıyla oyundan soğuyanlar da vardı.
Bjelica'nın sık sık muhatap olduğu nasıl bir oyun oynayacaksınız sorusuna verdiği hiçbir cevap, dünkü 90 dakikalık cevap kadar doyurucu olmadı mesela.
Onun hayalini kurup anlatmaya çalıştığı oyunun bizim sahada göremediğimiz, ya da tam manasıyla hayal edemediğimiz detaylarını da dün gördük.
Rakibi bir çeşit topa sahip olma illüzyonunun keyfiyle uyutan, fırsatını bulduğunda kelebek gibi narince yaklaşıp Muhammed Ali çevikliğiyle sağlı sollu yoklayan Trabzonspor'u tasvir etmeye çalışıyordu belki de Bjelica...
Belki o bile bu oyundaki kadar güzel tasvir edemezdi hayalindeki takımı. Geçen sezondan beri yeni kimlik arayışının sancılarını yaşayan Trabzonspor'un kırılma anı olabilecek derbiyi kendi lehine çevirmesi, kendini yeniden inşa etme sürecinde hem hoca, hem de takım adına ayrıca güzeldi.
Bu oyunu sürekli görmek gibi bir durum uzak ihtimal. Zira rakibe göre değişen bir Trabzonspor hayali olduğuna dair de bazı açıklamaları vardı hocanın. Elindeki kadronun genişliği ve çeşitliliği, rakibe göre hazırlanacak oyun anlayışı noktasında da yakında daha olgun bir Trabzonspor izleyeceğimizi hissettiriyor bizlere.
Savunma hattı Trabzonspor'un yumuşak karnı gibi görünüyor hâlâ. Bunu da belirtmekte fayda var. Rakibi kendi tuzağına düşüren Trabzonspor'un her maçı bu şekilde oynayamayacağını yukarıda ifade etmeye çalıştım.
Baskıyla boğacağı rakipler karşısında tandemin nasıl bir sınav vereceğini ben de merakla bekliyorum, en az Bjelica kadar. Kenar beklerimizden Mehmet, ligin en dinamik beki olma yolunda ilerlerken Eren, fundamental eksiklerini yavaş yavaş gidermeye başlamış gibiydi.
Zaman zaman basit hatalar yapsa da oyun bir hatalar oyunu, Eren ise sahip olduğu diğer meziyetleri kendi eksiklerini kapatmak için canla başla kullanıyor, bu bir oyuncu için en önemli meziyetlerden biri.
Geçen sezon birden bire hem A milli takımın değişmez oyuncusu olmuştu, hem de Trabzonspor'un.
Fazla sayıda üst üste maçı ard arda oynamak onu hem psikolojik, hem de fiziksel olarak yormuş gibiydi. Hazırlık dönemini her açıdan iyi geçirdiği belli. Yavaş yavaş ritmini buluyor.
Uğurcan'a bu noktada ayrı bir parantez açmak elzem. Takım, ondan hiç değilse yeni savunma hattı için liderlik bekliyor. Uğurcan'ın şahsi hedefleriyle örtüşecek yeni bir takım ve yeni bir heyecan filizlenirken, onun form durumunun artacağından hiçbir şüphem yok. Uğurcan yapı itibariyle büyük rüyaların ve hedeflerin oyuncusu. Fakat bunu standardı haline getirme noktasında bazı eksikleri var. Takımınız hedefsizken dahi, sizin büyük bir kaleci apoletini omzuna takmış bir lider olarak sürdürmeniz gereken bir istikrarınız var. Uğurcan seviyesinde bir oyuncuya bu yakışır.
Mehmet Batdal, Demba Ba, Emmanuel Adebayor, Stefano Okaka, Enzo Crivelli... Bu isimlerin Trabzonsporla ilgisi nedir? Devam edelim: Andreas Cornelius, ufak bir ara ve ardından Paul Onuachu... Edin Visca , pivot santraforların her daim aradığı, arayacağı tipte bir oyuncu olduğunu Onuachu'nun gelişiyle tekrar gösteriyor.
Ligdeki en şaşaalı zamanlarını pivot santraforları merkezine alan oyun anlayışlarıyla yaşayan Boşnak oyuncu, Trabzonspor'da bu performansını Cornelius'un wing-man'i olarak devam ettirdi. Geçen sezonu sakatlıkların gölgesinde ve Gomez'in "Üçlük seven pivot santrafor" rolünü tercih etmesiyle etkisiz geçirmişti. Ama sahip olduğu tecrübe, oyunun her iki yönünde aklını önceleyerek oynaması, ve elbette yeni bir pivot santraforun yanında oynamanın verdiği avantajla yeniden filizleniyor.
Trabzonspor'un lige eksiklerle, hele hele böylesi eksiklerle başlamış olmasının dezavantajlarını hep birlikte görmüştük. Bu dezavantajlar diğer yandan düşen beklentiyle genel olarak avantaja da dönüşmeye başladı. Dünkü maçta oynanan oyun, alınan skor, beklentileri yeniden şekillendirirken herkesin ayağının galibiyetin sevinciyle yere basması ayrıca güzeldi.