Kusura bakmayın, dün akşamki, özellikle ilk yarıdaki rezil oyuna ve ilk 11 seçimine dönüp canınızı tekrar sıkmak istemiyorum.

Bakın, ben asla "Ben demiştim" demeyi sevmem ama yeri geldiğinde de doğruyu söylemekten kaçınmam.

Yoksa yazım eksik kalır.

Bu zat-ı muhterem Avcı'nın ismi Trabzonspor ile anılırken, "Sakın ha, bize bir daha Ersun Yanal faciasını yaşatmayın" diye yazmıştım.

Yazım 61saat'te hala duruyor.

Bakın, ukalalığa gerek yok, ben icra başında değilim!

"Ben dedim de yapılmadı" demiyorum, ben kuruluşundan bu yana bu renklere sevdalıyım ve ölene kadar da öyle olacağım. Bütün derdim, zorum budur!

Avcı bize futbolu unutturdu.

Takımda yalnızca bir Trabzonlu bıraktı.

Şimdi gelelim Avcı'nın icraatlarına: Başakşehir'de bestelediği, adına sistem dediği ucubeye; hücuma çıkarken önce yana, geriye, olmazsa en geriye yani kaleciye oyna. Topu kaybettiğinde, onu almak için hızınla defansa koş, önce gol atmayı değil, yememeyi yeğle. Sizlerden istediğim, fabrika ayarlarından sakın ödün vermeyin; yoksa öğrettiniz de öğrenemediler derim taraftarlara!

Trabzonspor asla bir değil, iki-üç ön libero ile oynamalıdır.

Çift santrfor mu dediniz? Olmaz öyle şey! Geçen yıl 14 futbolcu aldırıp şampiyon kadroyu dağıttı, bunlarla olmuyor acizine düşüp gitti. Ne hikmetse, hint kumaşı gibi geri getirdiler. Bu da ayrı bir hikaye, ya devam edelim. Avcı'nın icraatlarına: Trabzonspor'un altında, üstünde, çevresindeki genç oyuncu alıp oynatma uygulamasına son verip 30 yaş ve üstü oyuncu alma dönemini başlattı; aldığında da para verdi, gönderince de para verdi.

Yetmedi, şu ana kadar iki yılda 25 futbolcu transfer ettirdi, hala da istiyor. Çok daha önemlisi; eksikler böyle üretkenlikle, beceri ve sistemle, inançla olur realitesine; eksikler transferlerle giderilir. Tercihini yaptı; Trabzonspor'un olmazsa olmazı inanç, forma aşkı, koşu ve mücadeleye, dik oynamaya hasret bıraktı. Şampiyon olduk. Çorumlu bir Trabzonspor taraftarının söyleminden yazıyorum:

Abdullah Avcı hala takımı ben şampiyon yaptım sanıyor.

Bense hala onun esiri olduğunu söylüyorum. Neyse, devam edelim; Şampiyonlar Ligi'nde sıfır çektik, UEFA'da sıfır çektik, Konferans Ligi'nde sıfır çektik. Bugün de o Konferans Ligi dedikleri gazoz liginde, ikinci ve üçüncü sınıf takımlara karşı sıfır çektik. Taraftar ağlamış, üzülmüş, ne gam; kulüp borç batağında, bir inat uğruna ne gam! Şu an yazımı yazdığım saat 15.38, hala bir istifa sesi çıkmadı.

Bakın beyler, bu işin şakası yok; Abdullah Avcı şehirle iletişimini kopardı.

Gitmesi bile yetmez; yönetim, divan, Trabzonspor'un ileri gelenleri toplanarak radikal kararlar almalıdırlar. Bilmem anlatabiliyor muyum?