Makus talihini yenemeyen,
Asırlardır bir çok medeniyeti ve yetmiş iki milleti bünyesinde barındıran, yüce Allah'ın bütün nimetlerini cömertçe bahşettiği  kadim Kent Trabzon.

Son elli yıldan günümüze kadar gelen süreç içerisinde Trabzon'u yöneten en başarılı dedikleri belediye başkanı dahil olmak üzere idarecilerin tamamı hiç bir başarısı olmayan ve kent kültürünü nasıl koruruz düşüncesini taşımayan ekipleriyle sadece günü kurtarma adına çalışmalar yapmış, bu kadim kentin tarihi dokusunu koruyamamış, kültürel değerlerine gerektiği kadar sahip çıkamamışlardır.

Yazık çok yazık.!!!

1461' yılında Trabzon'u 40 günde fetih eden Fatih Sultan Mehmet kalksada etrafına şöyle bir baksaydı, fetih ettiği şehrin bugünkü halini görseydi, eminim kahrından bir kez daha ölürdü.

Roma, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet'ten bugüne bize miras kalan Tarihi dokuyu kıruyamadığımız gibi maalesef kendi ellerimizle yok etmişiz.

Trabzon'un bugün hala daha faal olarak işlevini devam ettiren en önemli kapıları, 
Pazarkapı,
Kale kapısı,
Zağnos kapısı,


Dert kapısı,
Ortahisar kapısı,


Süt kapısıdır.

Altı kapıda hemen hemen şimdiki pazarkapı mahallesi ve Zağnos ve vadisi üçgeni içinde yaya ve araç trafiğine aktif olarak hizmet vermektedir.

Bir de bitişik nizam dahilinde günümüzde hiç bir şekilde kullanılmayan gözlerden uzak gün yüzüne çıkmayı ve açılmayı bekleyen Zağnos vadisinde, kanuni evinin altındaki surların dibinde beş adet kapı vardır ki, bence Trabzon'un gizli tarihi bu beş kapının arkasında saklıdır.

En önemlilerinden ikiside 
Fil ve deve kapılarıdır, diğer kapıların üçü insan geçişleri ve lojistik anlamda kullanılan kapılardır.

Bir rivayete göre en küçük olanı bugün kü Fatih camii (Eski büyük kilise) nin altından tabakhane vadisindeki bugünkü tabakhane camiisinin önündeki yolun altındaki iki tünele, oradan da kızlar manastırına, devam ederek oradan da, bu tünelin deniz çıkış yolu olan ganitadan çıktığı söylenir.

İstanbul gibi Trabzon'da yeraltı tünelleriyle birbirine bağlıdır. 

Dehlizleri ve tünelleri ne yapmışız bir marifetmiş gibi, belkide koruyamayız, uğraşamayız korkusundan kapatmışız. 

Enterasan, hemde ne enterasan yöneticilerimiz var,

Her şeyi bildiklerini zanneden ama aslında bu kadim Kent'le ilgili hiç bir şey bilmeyen idarecilerimiz var maalesef.

Ömrümüz bu kadim kentin tarihi mahallelerinde, sokak aralarında top oynayarak uçurtma uçurarak geçti.

İnsan yaşadığı toprakların tarihinden kültüründen korkarmı ???

Anlatıyoruz, anlamıyorlar !!! gösteriyoruz görmek istemiyorlar!!!

Biz yinede elimizden geldiği kadar yazarak, çizerek, ömrümüz yettiğince anlatmaya çalışacağız.

Göz görmez, akıl görür derlerdi eskiden bize büyüklerimiz.

Bu sefer hata yapmayalım hem gözümüzle, hemde aklımızla görüp en azından doğru bir iş yapalım. 

Asırlardır kapalı olarak günümüze kadar gelmeyi başaran bu beş kapıyı açalım ve şehrimizin kültürüne ve tarihine sahip çıkarak, koruyarak, turizme kazandıralım.

Trabzon valimiz Sn.Aziz Yıldırım bey benim kapı komşumdur, fırsat buldukça kendisini ziyaret ederim.
Sn.Valimiz şehir hassasiyeti olan, kadir şinas bir insandır. 

Haftalık yazdığım pazar günü yazılarımı kendisiylede paylaşmaktan mutlu olurum.

Trabzonun yakın ve uzak geçmişiyle ilgili yazılarımı severek takip ettiğini bildiğim için, bu yazımdan sonrasında da bu beş kapıyla ilgili gerekli bilgileri gerekli yerlerden alıp bir ön çalışma başlatacağına ve yerinde çıplak gözle görmek
isteyeceğine yürekten inanıyorum.

Üstad Nazım Hikmet
Ne güzel anlatmış.

Memleketim, memleketim

Ne kasketim kaldı 
senin ora işi,

Ne yollarını taşımış ayakkabım,

Son mintanım da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.

Sen şimdi yalnız saçımın akında,

İnfarktında yüreğimin
Alnımın çizgilerindesin. 

Memleketim
Memleketim, memleketim.


Kalın sağlıcakla...