Sel felaketi; bir bölgede veya lokal bir alanda toprağı,taşı ve benzer oluşumları tamamen veya kısmen su altında bırakan ani ve düzensiz su akıntılarına verilen bir isimdir.

Aniden yüksek debili yağmurların, kar erimelerinin ve toprağın geçirimsiz olduğu, bitki örtüsünün ve örtülerinin çok az olduğu yerler selin oluşmasına en müsait alanlardır.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de depremden sonra en çok can ve mal kaybı yaşanmasına sebep bir olaydır sel felaketi. Yoğun yağışlar sonrasında toprağa düşen suyun belli noktalara ulaşamaması neticesinde, önemli zararlar vererek geri dönüşümü ve arkasında telafisi zor olan bir yıkıntı bırakmaktadır. Buradaki temel sorun debisi yüksek yağışlar sonunda suyun toprağa sızmaya fırsat bulamaması neticesinde yüzey akışa geçip, önünde ne varsa alıp sürükleyerek bir yerlerde biriktirmekte ve derelerimizin feyezan taşıma kapasitelerinin çok üstünde olunca insanların yaşadığı alanlar zarar görmekte ve önemli ölçüde acılar ile hasarlar yaşanmaktadır. Yani neticede can kaybı, köprüler, kanalizasyon sistemleri, ciddi toprak kayıpları, yollar başta olmak üzere binalara ve diğer sistemlere ciddi hasarlar vermektedir.

İlimiz Türkiyede en fazla yağış alan bölgelerden birinde olup, son 15 yıllık dönemde metrekareye ortalama 875,5 mm yağmur düştüğü meteoroloji kayıtlarında mevcut olup, bu anlamda 4664 kilometre kareye düşen yağmur miktarı ise "408 333 200 metre küp yani Trabzona düşen yıllık yağış miktarı 408333200 tondur.

Kar ve dolu yağışları bu miktarın dışında olup, bu yağış miktarı ilimiz topraklarına homojen olarak düşmemektedir. İlimizde en fazla yağış alan başta Of ilçesi 1266.6 mm, Akçaabat 755,8mm, Tonya 949,9mm, Düzköy 493,1mm ve Çaykara 572,7mm olması da düşen yağışın önemli olduğunu göstermektedir.

Ani ve yüksek debili yağmurların Trabzonda etkili olmasının temel nedenleri, arazilerin çok kırıklı yani yüksek meyilli olması, Toprak tabakasının çok sığ olması nedeniyle yüksek su tutma kapasitenin düşük olması, Şehir içindeki ara sokakların sanki bir dağ yoluna tırmanışı çağrıştırır bir şekilde virajlı olması, Şehir imar planlarında caddelerin denize paralel olarak yapılması ve su akışının önünün kesilmesi, Yine sahil karayolunun inşa edilmesiyle Trabzon'un sırtını denize dönmesi, Binaların su akışının önünde engel yaratması, Özellikle cadde sokak gibi trafiğin yoğun olduğu dar alanlarda binalar inşa edilerek cadde ve sokakların daraltılması sonucu, su kütlesinin geniş alana yayılamaması, dar alanda akması su kütlesinin kalınlığını artırdığı gibi hızınıda tetiklediğinden ortamdaki tüm olumsuz malzemeleri sürükleyip, şehri mil, kil, silt, çamur, çalı ,çırbı ve taş gibi parçalardan oluşan cehenneme çevirmektedir.

Ayrıca havza plansızlıkları, Dere mecralarının yüz yıllarda oluşan akış rejimlerini etkileyecek sağ ve sol sahillerinin çeşitli nedenlerle daraltılarak feyezanlı dönemlerde su taşıma kapasitelerinin azalması, Özellikle ormanlar üzerindeki ağır baskıların devam etmesi, Derelerin kıyı-kenar çizgilerinin hala belirlenmemiş olması, Yoğun bir sahil yağmacılığının devam etmesi, Denizle sahil kentlerinin birbirinden koparılması, Her tarafın sağlıksız ve nefes alınamayacak bir şekilde imara açılması, Doğanın doğal peyzaj yapısının bozulması yanında ilimizde bir su planlamasının yapılmamış olması gibi daha bir çok faktör var olduğu ve önlemi alınmadığı sürece daha çok yaralar sararız.İlimizde kısa periyotlu yağışlar bile felakete sebep olduğu halde, daha ne beklenmektedir anlaşılabilir gibi değildir.

Binlerce yılda oluşan toprak tabakalarının yol, doğalgaz boru hattı, hidroelektrik santralleri ve ilimizin yüzde 39'unu oluşturan orman florası sel ve heyelanlardan etkilenmekte yani, ilimizde bunca sel felaketleri neticesinde can ve mal kaybı olmasına karşın hala bir su planlaması yapılmamış olup, bu husus Trabzon gibi derin bir misyonu olan ilimiz için çok önemli bir eksikliktir.

İşte bunun içindirki kırsal kesimde bir çok mahallede su sıkıntısı çekilirken, yetkililer selden zarar görenler için yara sarmaktan söz etmektedirler. Tabiki yaralar sarılacaktır ama önemli olan sel tehlikesiyle karşı karşıya olan ilimiz için olası riskleri önceden belirleyerek ona göre tedbir almak olmalıdır. Bu hususta yıllardır çok kötü deneyimler yaşanmasına karşın ortada alınmış hiç bir önlem olmamakla birlikte tüm dünyada uygulanan "ERKEN UYARI" sistemi dahi ilimizde telafuz edilmeyip, kolaycı ve sanal bir kavram olan yara sarma olayı gibi gelip geçici bir eylem söylemlendirilmektedir.

Yara sarmak sel olunca değil önceden önlemi alınması gerekir ki toplum Trabzonu idare edenlerin hayati önemi olan konularda kendilerini düşünüldüklerini somut olarak görsünler. Trabzondaki havzalarda planlama öncelikli olmasına karşın, hiç kimse bu hususu gündeme taşımamakta, felaket başa gelincede duygusal sanal mesajlar havada uçuşmaktadır. İlimizde kısa bir süre önce yaşanan bir sel felaketinin acısı daha atlatılmamışken, sanki olası bir sel felaketi için tüm önlemler alınmışcasına ses ve seda duyulmamaktadır. Durum bu kadar vahimken birde yatay düzlemde olaya bakıldığında, bölük pörçük sarılan yaralar olası bir sel riskini ortadan kaldıracak mı tabiki hayır. Dahası şimdiden hangi planlamalar böyle bir felaketin önleyicisi olarak hazırlanıp hayata geçirilecektir. Yoksa her felaket sonrası işimiz kriz masası kurup yara sarmaya devam edip, yeni bir yara sarma felaketinimi bekleyeceğiz. Dünyada başka Trabzon yok bir tane var her yönüyle koruyup, himaye ederek geliştirip kollamak başta idare edenler olmak üzere herkesin temel görevidir.