Bazen kullanırdım, yeri gelmişken tekrarlayayım. Armut diyecekseniz, "mut mut" etmenin bir anlamı yok. Takım, 8 deplasman maçının 7’sini kaybetmiş. İçeride ayrı, dışarıda ayrı oynuyormuş. Nedeni ise deplasmanda kırılgan, tutuk, isteksiz ve neticesinde hayal kırıklığı yaratan bir oyun sergilemesiymiş. Bu doğru, doğru da bu durumun nedenini araştıran bir Allah’ın kulu yok! Sorunu sadece deplasmana bağlayarak işin içinden çıkamazsınız.

Şimdi armut demeye başlayalım…

Her şey gün gibi ortada, bunun lami cimi yok! Tribünlerde hoca da oyuncular da her şeyin farkında. Bakın, dünkü maçta yenilmesine rağmen Trabzonspor %62 oranında pas yapmış. İzlemeyenler sanır ki takım tek kale oynamış. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil! Yapılan paslar nafile paslar! Tıpkı fabrika ayarlarında olduğu gibi. Mesele öyle deplasman fobisi falan değil, takım da kötü bir takım değil. Asıl mesele, Trabzonspor’un hâlâ kendini futbolculara bağımlı oyun anlayışından kurtaramamış olması.

İşte bu yüzden oyuncuların gözleri hep 45’lik Nwakaeme’de! Ona bir de Zubkov gibi bir oyuncu eklenirse, yandı keten helva. Oyunu yönlendirebilecek, tutabilecek, gol atabilecek kişi Visca olunca, gol işi de "ya tutarsa"ya kalıyor! Tıpkı Ozan’ın kafa şutu gibi...

Dedik ya, sorun deplasman sorunu değil! Öncelikle oyuncular giydikleri formanın ağırlığının hiç mi hiç farkında değiller! İç sahada taraftarın itici gücüyle şahlanıyorlar ama esasen benim bildiğim Trabzonspor taraftarı takımını coşturmaz, takım taraftarını coşturur!

Şimdi Konyaspor karşısında, rakibin pas oranına karşı iki kat pas yaparak kendilerini kandırırlarsa, çizdikleri 5 m² alanın dışına çıkmayarak, adeta kaplumbağa hızıyla oynayarak rakibi rahatsız etmemeye özen gösterirlerse, kazanmak için bir arpa boyu yol katedemezlerse... Deplasmanın ne günahı var? Tabii ki kazanamayacaksın!

Daha fazla detaya girmeden son sözümü söyleyeyim...

Şu lanet küme düşmeme kâbusundan kurtulduktan sonra, "Bak hocam," dedim. "Kral çıplak" demenin bir anlamı yok. Bu takımın ivedilikle olmazsa olmazı olan koca bir sisteme ihtiyacı var! Yetmedi, gelecek adına da atılacak temellere ihtiyacı var!" dedim. Ben dedim diye değil, bunlar kulübümüzün acil ihtiyaçlarıdır diye söyledim, yazdım. Ama ne yazar…

Hocam, böyle oynarsan kazanamazsın! Kendi kendini bize şikâyet etti. Bana da "SEN DE SEN İŞİT" kaldı...