Sağlıklı, huzurlu, mutlu bir yaşam denilince akla hemen ruh, beden, zihin üçlüsünün uyumu gelmektedir. Birbirinden bağımsız düşünülemez.
Hayatın bir anlamının olduğuna inanmak, kişinin yaşayacağı olaylara karşı direncini artıracak, aynı zamanda stresini kontrol altına almasını sağlayacak mekanizmayı güçlendirecektir. Her açıdan değerlendirdiği için de sorunlara çekilip hayattan kopmayacaktır.
Kişinin kendi davranışları üzerinde de sorumluluk hissetmesi, yine yaşama dair bir anlam taşımaktadır. Yaptıklarının diğer kişileri de etkileyeceği ilişkide sorumluluk alan kişi, toplumda ahlaki ve sosyal değer olarak sağlıklı bir rol edinir.
Bu sebeple otokontrol ve disiplin gelişir. Dışarıdan uyarana karşı şekillenmediği için kendine çekidüzen verme ya da eksik, yanlış hissetmeye dair sorunlar yaşamında yer edinmez. Onun kendince bir rutini, hedefi, gayesi zaten vardır.
Çocukluk yıllarında dozunda empati ile tanıştırılmış birey, hayattaki katılımları için erken yaştan itibaren bireysel kararlarını almıştır. Yetişkinlerin etrafındakilere hâl dili ile örnek olduğu uzmanlarca kanıtlanmıştır; verilen nasihatten ziyade tavrın, hâl ve hareketin insan beyni ile etkileşim gücü daha yüksek ve kalıcıdır.
Geçenlerde bir videoda baba, oğlu ile hâl dili üzerine çok çarpıcı görüntüler çekiyor. Kendisi, oğluna arkasına geçip aynaya bakmasını ve verdiği komutu uygulamasını söylerken ciddiyetini koruyor. "Şimdi sağ elinle çeneni tut" derken baba, sağ eli ile burnunun kenarını tutuyor. Oğlunun odağı verdiği komuta göre gelişiyor sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Her seferinde babasının elini koyduğu yeri, komuta uymuş gibi hissediyor. Baba tekrar tekrar aynı komutu verip kahkahalara boğuluyor.
Çocuk anlamıyor. "Evet dediğin gibi yapıyorum" diyerek şaşkınlığını ifade ediyor. Buradan da anlaşılacağı üzere ebeveynlerin sözlerinden ziyade, hareketleri, tavır ve davranışları çocuklar tarafından kopyalanır.
Ortamın ve kişilerin önemi bu denli etkili iken sürekli şiddet ve şiddeti besleyen nefret duygusunu bangır bangır anlatmak doğru mu?
Çocuklara temiz, yaşanır bir ortam sağlamak evde anne ve babanın, okullarda ise eğitimcilerin görevidir. Geleceğin yetişkinlerini mental, ruhsal ve fiziksel manada beslemeli ve onlara örnek olduğumuzu hatırlamalıyız.
"Bana ne" demeden, çocukken öğrenmesi gerekenlere dikkat ederek, onları acılara, alışkanlıklara, kötülüklere filtresiz maruz bırakmak, toplumun dinamiklerini alt üst etmektedir. Sosyal medyada içerik uğruna şiddeti, sınır aşımını ihlal eden sorumsuzlara karşı çocukları korumalı ve temiz içeriklere yönlendirmeliyiz.
Kişi izlediğine dönüştüğüne göre, ihmal etmek için doğru bir dönemde değiliz. Sevginin, barışın, neşenin ve güvenin oluştuğu güzel bir toplum için sen, ben, bizler neler yapabiliriz?
Soru, öneri ve şikayetlerinizi aşağıdaki iletişim kanallarından bana ulaştırabilirsiniz:
betulsozenakademi.gmail.com
betulsozenakademi (Instagram)
WhatsApp'tan 0533 512 68 89 numaralı soru hattından da bana ulaşabilirsiniz.