Aralık ayı, yılın son durağı… Takvim yapraklarının azalırken hislerimizin çoğaldığı, soğuğun ruhumuza kadar işlediği ama aynı zamanda içimizi ısıtan hatıraların belirdiği bir dönem. Sokaklarda hafif bir telaş, vitrinlerde yılbaşı süslemeleri, içimizde ise hem bir hüzün hem de bir umut var.
Aralık, bizi geçmişle yüzleştiriyor. "Bu yıl ne yaptım? Neleri başardım, neleri eksik bıraktım?" sorularıyla baş başa kalıyoruz. Sanki bir iç muhasebe ayı gibi… Ama öte yandan yeni bir yılın getirdiği yeniliklerin hayalini kuruyoruz. Belki de Aralık’ın en sevdiğim yanı bu; bitişlerin içinde bir başlangıcı saklıyor olması.
Hava soğuk, yağmur damlaları pencereyi döverken sıcacık bir çay ya da kahveyle kendimize vakit ayırmanın tadı bir başka. Battaniyenin altına gömülüp sevdiğimiz bir kitabı okumak ya da eski bir film izlemek… İşte Aralık, bize bu huzurlu anları hediye ediyor. Sokaklarda üşüyen ellerimizi ceplerimize sokarken, evimizde sıcağın değerini daha çok anlıyoruz.
Bu ayda yılbaşı hazırlıkları başlar. Çam ağaçları süslenir, ışıklar asılır, minik hediyeler paketlenir. Çocukların gözlerindeki parıltı bile bu telaşı sevdirir insana. Aileyle geçirilen zamanların kıymeti bir kez daha hissedilir. Çünkü Aralık, aynı zamanda sevdiklerimizle olmak için bir bahanedir.
Aralık bana hep naif bir ay gibi gelir. Tıpkı kar taneleri gibi; sessiz, yavaş ama bir o kadar da etkili… Her kar tanesi nasıl biricikse, her Aralık da insanın hayatında bir başka anlam taşır. Geçmişi ardımızda bırakıp geleceğe umutla bakmak, belki de Aralık’ın en güzel mesajıdır.
Öyleyse yılın son ayına bir selam gönderelim. Geçmişin bize kattıklarına teşekkür ederken, geleceği kucaklamaya hazır olduğumuzu hissedelim. İyi ki varsın, Aralık!