Dünyada olduğu gibi ülkemizdede diğer sektörlerdeki durumun tarımda da kendi iç ve dış politikaları pazarlama,nakliye,maliyet analizi,hastalıklar,ihraçat,ithalat tohum,fide,kırmızı ve beyaz et, arazi miras hukuku,ve kırsal kalkınma ve
 üretim planlaması gibi konular yeterince kamu oyu tarafından  takip edilmese dahi sektörel bazda;işin temeli beslenme ve açlık ikilemiyle irdelendiği için ilgi çekmeside daha az ön plana çıkmaktadır.Bu hususlar güncel olmakla birlikte tarım politikaları toplumun beslenme ihtiyacını garanti altına almayı,sektörde düşük gelirle çalışanların gelir ve refah seviyelerinin yükselmesi ile sektörün çok büyük bir kısmını oluşturan işletmelerin sürdürebilir tarım yapabilmelerini amaçlar.

İnsanoğlunun havadan ve sudan sonra en fazla ihtiyaç duyduğu gıda maddesi veya gıda maddeleridir.Dolayısıyla devletin en önemli politikası halkın beslenmesini ve ucuza gıdaya ulaşım olayını garanti etmesidir.Bu bağlamda nüfusun devamlı artması yanında tarımsal üretim kaynakarının sabit kaldığı ülkemizde tarım ve tarım politikalarının gündemdeki yeri gittikçe artmaktadır.Ancak,tarım alanları yanlış bir politika ile betonlaştırılırıp daha fazla rant elde edilmesi yanında,tarımın getiri olanaklarının artırılması önemli bir politika olarak hayata geçirilmelidir.İklim değişiklikleri tarımsal üretim rekabetini kızıştırdığı için insanların gıdaya ulaşım talepleri azalmaz aksine dahada aratar.Onun içinde burda devlet devreye girip ileriye yönelik projeksiyonlar yaparak rekoltenin yüksek olduğu dönemlerde çiftçinin zarar etmesini önlemek anlamında alım yaparak ürün stoklamalıki kriz dönemleri  
sıkıntısız  geçiştirilebilsin.Böyle kriz döneminde oluşacak sorunlar sorunsuz atlatılabsin.

Ülkemizde çiftçiliğin tamamına yakınını aile işletmeleri yapmakta olup,bu işletmelerde sosyal yaşam ile işi birbirinden ayırmak olanaksızdır.Zira kırsalda tarımla uğraşan hane halkları kendi arazilerinde kendilerini istihdam ederek yılonikiay çalışıp günübirlik yaşadıkları gibi bu insanlar aynı zamanda işsizde kabul edilmiyorlar.Halbuki bu husus devamlılık arzetmediği için burada çiftçi ne patron ve nede  idarecidir devamlı çalışan işçidir.Aile fertleri işçilik başta olmak üzere dar gelirli üreticiler ister istemez bu rolleride üstlenmektedir.İnsanlar üretimi geçinmek ve para için yaparlar ancak,kime satacaklarını,nasıl satacaklarını,ve kaça satacakları belli olmadığı için üreticilerde zararına emek sarfetmemek adına tarımı bırakmaktadırlar.İşte tamda burada derin bir politikasızlık mevcut olup,üretimsizlikte arkasından gelmektedir.

Halbuki rekabet ortamı sağlanıp,tekel firmalarının olay içindeki rolleri(Emek sömürüsü) kontrol altına alındığında hem üreticilerin ve hemde tüketiciletin kazançları korunarak toplumsal refah daha yukarı taşınmış olacaktır.Zira tarım ekonomi politiğinde bu kurala uyulduğunda oluşan piyasa fiyat mekanizması doğrultusunda sisteme müdahale edilmeyeceğinden sistem etkin çalışacaktır.Gelir artışına bağlı olarak ne kadar çok tüketilirse elde edilen fayda zenginden alıp fakire vermek ortalama gelir kadar gelir dağılımındaki dengesizlikte giderilmiş olur.Böyle oluncada tarım ve gıdaya erışimin konuşulmadığı kadarda asgari ücret de az gündem olacaktır.Yani,üretim,eşit paylaşım,maliyet analizine göre fiyat belirleme ve devletin koruyuculuk görevi tarım sektöründeki belirsizlikleride sonlandıracaktır.

Burdaki yanlış tarım politikalarından biride,ürüne değıl,araziye verilen desteklemelerdir.Bu sorunu çözmek ve üretim yetersizliğini gidermek için çiftçiletin arzu edilen doğrultuda yönlendirilerek destek muhakkak ürüne verilmelidir.Ayrıca tarımsal girdilerdeki(Veteriner harcamaları,Üretim malzemeler,Makine bakım ve masrafları,Enerji,Hayvan yemi,Tarımsal ilaçlar,Tohum ve ekim maliyeti,Tarımsal ilaçlar,Gübre ve Sebze fidesi vs.)yıllık enflasyonu ortalama 0/045 aşması ve bu konuda devletin net bir politikası olmaması üretimin azalması ve zamanla toprakların tarım yapımaz hale gelmesi yanında gıdaya ulaşımıda zorlaştırmaktadır.Haliyle toplumdaki eksik beslenmenin yarattığı sorunlarda daha vahim bir manzara oluşturmaktadır.Daha açıkcası arzın artmasını engelleyen ve fiyatları yükselten en önemli etken,yüksek üretim maliyetleridir.

Özellikle et konusu bu işin en baştaki sorunlarından biridir.Bu husustaki eksik politikalar sonucu toplumda ciddi bir protein açığı oluşmasına karşın,hayvancılığı özendirmek için devreye sokulan eylemler bile kendi iç dinamiklerinde yok olup gitmekte,yapılan harcamalarda 85 milyonun sırtına vurulmaktadır.Belirlenecek radikal politikalar çerçevesinde devletin etkin ve kesintisiz denetimi ile;
Kaba ve dane yemin tamamı çiftçinin kendisi tarafından üretilmeli,
Devlet hayvan ıslahı ve seleksiyonu yeniden ele almalı,
Hayvan işletmeleri muhakkak fizibil ve ekonomik büyüklükte olmalı,
Soğuk zincir yaygınlaştırılmalı,
Erken buzağı kesimi yasaklanmalı ve gerekirse teşvik verilmeli,
Damızlık dişi hayvan kesimine yasak getirilmeli.

SONUÇ OLARAK;
Tarımsal kalkınma için öncelikle bilgi, bilim ve teknoloji,bu üç önemli kriter yararlı bilgi,öğrenmek,öğretmek ve üretmek sırasıyla eğitimde,bilimde ve uygulamada esastır.Bilgi öğrenen karlı çıkar,öğreten kıymetli olur ve üretende en önde tutulur.Bu hususlar ülkemizin önündeki her yıl için kaçınılmaz olup,hedefe ulaşmak içinde çok önemlidir.Bu bağlamda ki açıklamar çerçevesinde sorunlar çözülürse geçmişte kendi kendine yeterli yedi ülkeden biriyken şimdi ise daha yukarı çıkarak kendi kendine yeterli ilk 3 veya 4 ülkeden biri olmak hiçde zor olmayacaktır.Zira ülkemizde;Toprak var,Su var'İklim koşulları elverişli, Yetenekli insanlar ve çiftçilerimiz var ve para var.O halde niçin bu kaynaklar kullanılmıyor.Yani özetin özeti ÜRETİM, ÜRETİM VE YİNE ÜRETİM olursa refah seviyesi kendiliğinden gelir ve hergün konuşulan açlık ve yoksulluk gündemden düeşer.