Namus, haysiyet ve şerefini üç kuruşluk avantaya tahvil edenlerin, hiç utanmadan sosyal medyada kendilerini övüp durduklarını görünce, bu durumun artık karakterden ziyade klinik bir mesele olduğunu anlıyoruz.

Tabiki biz hekim değiliz, yani teşhis koymak işimiz değil.

Lakin ortadaki tablo öyle net ki…

Yine de bu durumu, hiç üşenmeden gidip işin uzmanına sorduk.

Namusuna avantanın ölçüsüne göre ayar veren bu şahısların dışarı yansıttıkları psikolojiyi, psikiyatrist hocamız “Bu kişiler tam bir narsist!” Cümlesiyle özetledi.

“Teşhisi biraz açalım hocam…” Diye rica edince, sağ olsun kendisi enine boyuna anlattı;

“- Narsistin dünyası bellidir.

- Eleştiri işlemez, manipülasyon günlük rutinleridir.

- Hizmet edilmeyi hakları zanneder, insanları kendilerinden aşağı görürler.

- Başarılarını her daim şişirir, her kararlarına biat bekler, toplumun üstünde durduklarını sanırlar.

Dışarıdan bakıldığında belki özgüvenli görünebilirler ama inanın içleri pamuk ipliğine bağlıdır.”

Şimdi bu avantacı şahısların derdi neymiş sanırım anladınız.

Etrafı giderek kalabalıklaşan klinik vakalar hakikaten çok sıkıntılı tipler, lakin kimse endişelenmesin.

Trabzon kamuoyunun sağlığı için bizler bu hastaları hem yakın markaja hem de manevi rehabilitasyon programına aldık.

BEDAVANIN BEDELİ…

Bir girişimci, yeni kurduğu hayvanat bahçesini ziyaretçilere açar.

Giriş ücretini önce 2000 TL yapar lakin kimse rağbet etmez.

Fiyatı 1000 TL’ye düşürür, yine gelen yoktur.

Son çare, 5 TL’ye iner, durum yine değişmez.

Sonunda bunalır, pes eder.

Ve girişi bedava yapar.

İşte o an hayvanat bahçesi dolup taşar.

Bu kez öfkesi intikamla harmanlanır.

Kapıları sessizce kilitledikten sonra, kafesteki hayvanları serbest bırakır ve çıkış kapısına kocaman harflerle yazılı “Çıkış ücreti 5000 TL!” pankartını asar.

İçeri bedavadan dalan, ahval değişince de sağa sola kaçışanlar bakar ki işin ucunda aslana yem olmak var, kesede ne varsa döker ve canını kurtarır.

Hikâyenin özünü sanırım kavradınız değerli okurlar.

Adı ‘bedava’ dahi olsa her şeyin bir bedeli mutlaka vardır.

Bazen öncesinde gelir, bazen de sonrasında.

Bugün market raflarının yanı sıra birçok pazar tezgâhında anlattığımız bu hikâye misali durum böyle…

Dolayısıyla efendiler.

Karşınıza çıkan gıdalarda çok fazla ucuzluk peşinde koşmayın.

Özellikle belirtmekte fayda var ki, bugün memlekette satılan etsiz köfte, sütsüz peynir, arısız bal, mayasız yoğurt ile katkı bombardımanı altındaki sucukların bir bedeli mutlaka vardır!

Gerçi, işin rengini zaten son zamanlarda ayyuka çıkan gıda zehirlenmeleri manşetleriyle hep birlikte görüyoruz.

Nitekim ucuz ve kalitesiz gıdalar sadece ceplerimizi yakmakla kalmayıp, sağlığımızı da doğrudan tehdit ediyor.

Ezcümle.

Bedava peynirin yalnızca fare tuzağında olabileceğini aklımızdan çıkarmayalım!

★ ★ ★

Yazmak iyi gelir.

Bana;

[email protected]” adresinden ulaşabilirsiniz.