Doğruyla yanışın farkına varmak, olayları sorgulayıp gerektiğinde özeleştiri yapmak insanlığın gereği.

Bundan mütevellit…

Elbette ki bulunduğumuz şehrin, coğrafya ve ülkenin gündemine dair eleştiri ve önerilerle varlığımızı ortaya koyacak; 

Dilimiz döndüğünce bu naçizane köşede spora, bilime, siyasete, sanata, ideolojilere, hakka-hukuka, bilhassa da sorunlu bürokratlara dair yorumlar getireceğiz.

Nitekim ahsen-i takvim üzere yaratılan insanı diğer canlılardan ayıran en tabi özellik, etrafında olup bitenleri akıl ve mantığıyla harmanlayıp vicdan muhasebesinden geçirmesi değil midir? 

Bugün de sütunlarımızda, yazımızın başında sıraladığımız tüm konuların dışında kalıp özde onlardan çok daha mühim olan bir sorunu masaya yatıracağız.

Trabzon’un mirasçıları.

Gençliğin içler acısı halini!

Nitekim sizce de, Avrupa’da 315 şubesi bulunurken, ülkemizde açtığı 530’a yakın şubeyle büyümeye hızla devam eden Starbock’tan 140 TL karşılığında aldığı karton bardaklı kahveyi yudumlamayla sınıf atlayacağını zanneden bir nesli konuşma zamanı gelmedi mi?

★ 

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla Ganita sahilinde çay içiyoruz.

Güneş tepede…

Işıl ışıl, mis gibi bir hava.

Ağaç altlarında yer yer piknikçilerin de bulunduğu kordon boyunca kimi yürüyüşte, kimi çoluk çocuğuyla eğleniyor.

Hemen yan tarafta…

Seslerine kulak misafiri olabileceğimiz mesafedeki bir bankta, tahminen yaşları 16-17 civarlarında olan bir kızla erkek, bildiğin sevişir halde!

Etraftakilerin duydukları rahatsızlık aleni yüzlerine yansımış. 

Ben de bu yakışıksız olay uzamayıp, içinden çıkılmaz bir hal almasın düşüncesiyle yanlarına gittim.

Ne yalan söyleyeyim..

Onlara; 

-Ne bu haliniz, utanmıyor musunuz? Cümlesini kurduğumda, ikisinin de utanıp ortamı terk edeceklerini düşündüm.

Oysa kız bana dönerek, “Arkadaşımla ne yapacağımızı sana mı soracağız? Dağdan mı düştün, sen kimsin be?” Diyerek adeta pençelerini gösterdi.

Neye uğradığımı şaşırdım.

Bulundukları yerden her ne kadar söylene söylene uzaklaşmış olsalar da, yaşadığım bu diyalog bana anne babalar olarak şapkalarımızı önümüze alıp düşünme vaktimizin geldiğini hatırlattı.

Zira suç, içinde bulundukları durumu normal gören bu çocuklarda değil.

Suçlu kimde belli!

Suç, binlerce liralık telefonları çocukların önceliği haline getiren bizlerde!

Suç, ‘benim olmadı onun olsun’ mantığıyla hareket edip, istedikleri her şeyi çocuklarına hak gören ebeveynlerde!

Ve en önemlisi; Asıl suç, okula git diyerek kapının önüne koyduğu çocuğunun kapı kapandığında nereye gittiğinden bihaber yaşayan tüm anne babalarda!

Velhasıl.

Görünen köy kılavuz istemez. 

Toplum olarak bize has değerlerin hızla hiç olduğu kesin.

Baksanıza!

Yetiştirdiklerimize ne aklımız ne de fikrimiz artık yetişir olmuş!

★ 

Hadi sağlıcakla..