Düşünün ki maaşınız 11.500 tl...
Tatile gidiyorsunuz, şehrin en iyi otelinin en iyi odasında 300 TL’ye kalıyorsunuz, en lüks aracı 300 TL’ye kiralıyorsunuz, şehrin en lüks restoranında yemek yiyorsunuz 20 TL veriyorsunuz,
kıyafet almaya gidiyorsunuz 300 TL’ye en pahalı markadan alışveriş yapabiliyorsunuz...
100 TL'ye yat kiralıyorsunuz...
25 TL’ye tura katılıyorsunuz... En pahalı eğlence mekanında hemde alkollü, sanatçılı en fazla kişi başı 100 TL hesap ödüyorsunuz. Kahvaltınızı en kral yerde kişi başı 15 TL’ye yapıyorsunuz. En iyi havuza gidip ultra lüks hizmet ve masaja sadece 70 TL veriyorsunuz. Taksiye biniyorsunuz merkezde en uzak yere 20-30 TL ödüyorsunuz. En lüks plaja 10 TL’ye girip 50 TL’ye krallar gibi yiyip için yüzüp eğlenip çıkabiliyorsunuz. Böyle bir tatile herkes gitmez istemez mi, ister değil mi? Diyorsunuz ki bu turistler Trabzon’da ne buluyor?U-CUZ-LUK
Evet turistler Trabzon’da aynen bu şekilde bu ucuzlukta bu rahatlıkta tatillerini yapıyorlar.
Dolar ve Avroları ile gelip paramızdan 25 kat değerli paraları ile ucuz iş gücü ve hizmet satın alıyorlar...
Evet şimdi bunları yazdınız, ne yapacağız dediğinizi duyar gibiyim.
Şehirlerin yol haritaları vardır...
Bizim bu şehre bir yol haritası belirlememiz lazım.
Bir şehir kurtuluşu turizm yani kısaca rotamız turizm ise, bu şehrin turizmle nasıl yaşayacağını öğrenmesi lazım. Biz turistlerin kölesi mi, düşmanı mı olacağız, biz turizmden kazanacak mıyız yoksa turistler bizi kullanacak mı? Bu şehir turizmden bir şey kazanacak mı? Yoksa turistlerin zevki sefa sürdüğü bir şehir halinde kendine bir şey katmadan yoluna devam mı edecek. Evet tekrar diyoruz: şehrin turizmle yaşamayı öğrenmesi lazım... Kanunsuz kuralsız Allah'a emanet bir şehir Trabzon...Bu sözümü ağır bulanlar saat 15:00'ten sonra İskele Caddesi’nden, Tanjant’tan Meydan’a gelmeyi veya Gazipaşa’dan gelip otoparklara girmeyi bir denesin.
Ama öyle polislerle korumalarla konvoyla gelip arabaları kaldırıma çekip dolaşmak değil, kendiniz süreceksiniz…
Şehrin kuralları olmalı, ama o kuralı koyduğumuzda da uygulayıcıları olmalı.
Örnek vereyim,
"Şehrin meydanında Kahramanmaraş Caddesi‘ne araç girişinin otopark harici yasak olduğu yazan tabelayı polise gösteren vatandaşa polis memurunun ‘kardeşim saat yazmadığı için ben ceza kesemem’ dememesi gerekir, oraya girişin yasak olduğunu söyleyip bu aracı oradan çıkartması veya ceza kesmesi gerekir.
Eğer bir tur otobüsü indirme - bindirme yerinin haricinde yolcu indiriyorsa ona müdahale edilip anında ceza yazılmalı.
Eğer bir turist meydanın ortasında sırf çok para verecek diye nargile üfleyebiliyorsa ona ceza kesilmeli, eğer bir turist çok para verecek diye şehrin en iyi restoranında ayaklarını koltuğun üzerinde atabiliyorsa uyarılmalı... Bizim şehir burası efendim… Boyadık, süsledik, turistler mahvedip gitsinler biz kışın düzeltiriz olmamalı. Bu şehrin kuralları ile yaşayacak turistler. Öyle elini kolunu sallaya sallaya değil, sık boğaz etmeyeceğiz tabii ki ama kuralları bilecekler... Nasıl Avrupa’da önemli şehirlere gittiğinizde efendim yere tükürmek yasakmış, sigara izmaritini yere atmak yasakmış, kasksız bisiklet sürmek yasakmış, yolda yürümek yasakmış, kırmızıda geçmek yasakmış, yayalar için de yasaklar uygulanıyormuş diyorsanız Trabzon’da bu şekilde olmalı.Ama turistin elektrik direğine bağladığı binbine ceza yazmayıp onu görmezden gelip bu şehrin yaşayanına, insanına bisikleti aynı yeri bağladı diye zabıtana ceza yazdırmayacaksın.
Neden bunu söyledim biliyor musunuz?
Turistler ve turizmin yanında bu kentinde, bu şehrin bir milyonluk nüfusunun da nasıl rahat, nasıl refah içinde, nasıl mutlu bir şekilde yaşayabileceğinin yolunu çizmemiz lazım...
Trabzonluların kendi memleketlerinde huzuru kaçtı!
Turistlere bağladığımız bütün umudumuz nedeniyle şehrin insanlarını görmezden gelip koşturuyoruz. Vatandaşlar bir restoranda yemek yiyemez, taksiye binemez araç kiralayamaz, turistik tesisleri ziyaret edemez oldu. Eğer şehrine sahip çıkan bir vali, şehrine sahip çıkan bir belediye başkanı, şehrine sahip çıkan çıkan il müdürü, şehrine sahip çıkan bir milletvekili, bir bakan olursa bu şehrin yaşayanı Uzungöl'üne belli saatlerde ayrıcalıklı gider, bu şehrin yaşayanı Sümela Manastırı’na ayrıcalıklı gider... Parasal olarak da ulaşım olarak da...Ben bazı ülkelerde buna şahit oldum, kendi vatandaşlarına özel turlar, kendi vatandaşlarına özel ücretlendirmeler ve girişlerde kendi vatandaşlarına özel kolaylıklar sağlıyorlardı.
Ama Trabzon da, Trabzon halkı adeta bir sığınmacı muamelesi görüyor, turistler baştacı edilirken yerel halka hizmet etmek istemiyor bazı esnaf arkadaşlarımız.
Benim başıma Meydan Parkı’nda geldi...
Garson nargile içmeyeceğim diye misafirimizle bizi masaya oturtmadı, hem de nargilenin yasak olduğu dönemde...
Halbuki gelen misafirimle belki de nargileden daha fazla fiyat ödeyeceğim bir akşam yemeği yiyecektik.
Küçük bir örnek ama büyük bir sorun... Seçimlerde sandık başına gidip bu şehre belediye başkanı seçen Trabzon halkıdır, Araplar değil... Trabzon halkı şehrinde yönetici seçerken daha rahat yaşayabileceği daha huzurlu ve mutlu bir yaşam sürebileceği ortamı yaratması için bunu sağlayabilecek kişiye oyunu verir. Bu şehrin değerleri ile bu şehrin iş dünyasının katkılarıyla bu şehrin valisinin, il müdürlerinin ve diğer yönetenlerden maaşları ödenmektedir. Bu insanların büyüttüğü şehir ile bu şehir büyükşehir olmuştur...İşte bunun için bu şehri yönetenler sizlere sesleniyorum, bu şehrin yaşayanlarına bir borcunuz var şehrin yaşayanları olmasa siz o koltuklarda olmazsınız.
Buna sivil toplum kuruluşları da dahil.
Yarından tezi yok bu şehrin yaşayanlarının Trabzon halkının turizmle entegre bir şekilde fahiş fiyatlardan huzursuzluklardan, yoğunluklarından etkilemeyecek şekilde nasıl yaşayabileceğin bir yol haritasını belirleyin ve bu şehrin milletine turizm adı altında eziyet çektirmeyin...
Ayrıca kulağımıza gelen bir bilgi de mülteciler konusunda… Kimileri Trabzon Havalimanını mesken tutmuş. Burada gelen yabancı misafirlerin bazılarını rezervasyon yaptırdıkları noktaya gidene kadar daha cazip fiyatlarla ikna etmeye çalışıyormuş.. Hani kayıtsız konaklamalar, kayıtsız araç kiralamaları vs… gibi durumlardan yakınırken şimdi de Türkiye’de sığınmacı olarak bulunan bazı yabancıların bu şekilde bir yola başvurması Trabzon turizmine zarar verdiği ne zaman görülecek?Bu durumlara neden müdahale edilmez anlaşılır gibi değil…