Televizyonu anten alıcısı ile kullanmayanınız yoktur. Ufak bir rüzgarda veya yağmurda cam gibi ekran bozulmaya başlar, hatta bazen tamamen sinyal giderdi. Tek sıkıntı hava şartları değildi tabiki, alıcının yerinin biraz değişmesi bile görüntü kalitesini etkilerdi. Yani anlayacağınız görüntü bir vardı bir yoktu... Tıpkı Trabzonspor'un futbolu gibi!
Beşiktaş maçı öncesi görüntü tamamen karıncalıydı, İnönü'de görüntü biraz kendine gelir gibi oldu, Hatay maçında ise ekran cam gibiydi, Pendik karşılaşmasında görüntü biraz cızırtasa da büyük bir sıkıntı olmadan işlem tamamlandı.
Fakat böyle bir var bir yok ile nereye kadar gidilir muamma... Mesela haftaya Adana Demirspor maçında ne izleyeceğimizi önceden tahmin etmek, ciddi bir kahinlik gerektiriyor olsa gerek.
Belki bu kaotik dalgalanmada üçüncü oluruz, hatta Türkiye Kupası'nı bile kazanabiliriz ama gelecek adına ışık var mı derseniz? Şimdilik cılız bir ışığın yandığını ve önümüzü çok da aydınlatmadığını söyleyebiliriz.
Şimdi herşeyi bir kenara bırakıp Meunier'e ayrı bir parantez açalım. Her ne kadar herkes Belçikalı'nın 3 maçta 3 asistini konuşsa da bundan daha önemli bir şey vardı, o da futbol aklı... Öyle bir futbol aklı ki bu; hem sıkıntılı defans hattını toparlıyor, hem de sağ kanadı boydan boya adeta tek başına kullanıyor. Zaten PSG ve B.Dortmund'ta oynadıysanız, bunları yapmanız gayet normal. Fakat kabul edelim ki normal olmayan şey bonservisi elinde olan böyle bir futbolcunun, devre arasında Trabzonspor'u tercih etmesidir. Hem de 4 ay sonra Avrupa Şampiyonası varken. Meunier Almanya'da ki şampiyonada boy gösterir ve repertuarından bir kesit sergilerse, Trabzonspor'un yaz transfer döneminde kapısını çok aşındıranlar olur.