Dünyada her geçen gün çok hızlı gelişmeler, değişimler gerçekleşmektedir: Eski yüzyıllarda birkaç yüz yılda olabilecek değişimler günümüzde on yıl hatta çok daha kısa süreler içerisinde gerçekleşebilmektedir. Bu çok hızlı çağda yaşayan insanın çok dikkatli olması, sürekli olarak aktif bir şekilde hayatın içerisinde yer alması gerekmektedir. Çağımız öyle bir döneme gelmiştir ki insan ya aktif, kendini yöneten, düşünce-duygularının nedenlerine ve içeriklerine hâkim bilinçli bir varlık olarak yaşayacak ya da pasif, dışarıdan yönetilen, düşünce-duygularının nedenlerine ve içeriklerine hâkim olamayan bilinçsiz bir varlık olarak yaşamını sürdürebilecektir.

Bu önemli çağda insan zihin, beden ve gönül olarak boş kalma imkanına sahip değildir: Ya doğru ve güzel şeyler ile uğraşarak insanlığını, muhteşem yaratılışını aktif tutacak ya da faydasız hatta zararlı şeyler ile uğraşarak kendisine zarar verecek, huzur ve mutluluğunu kaybedecektir. İşin doğrusu bu hızlı değişim ve dönüşüm çağına Müslümanlar olarak çok hazırlıksız yakalandık: birkaç kuşak önceye gitmeye hiç gerek yok, bu zaman da hiçbir insan dedesinin-anneannesinin hatta babasının-annesinin kendi yaşındaki yaşamını tekrar etmesi mümkün değildir. Sadece teknoloji kullanım alanı bile günümüz insanının bir günde onlarca karar alması, irade ortaya koymasını gerekli kılmaktadır. Ne yazık ki günümüz insanı kendisinde büyüklerinden gelen bir teknoloji kullanım örneğine, genetik mirasına sahip değildir ve insanlar deneme-yanılma yoluyla düşe-kalka yolunu bulmaya çalışmaktadır. Bu yol bulma çalışması özellikle çocuklarda ve gençlerde bazen pahalıya patlamakta, özellikle gelişim ve eğitim hayatlarının en hassas dönemlerini ciddi yaralar alarak geçirmelerine sebep olmaktadır. Bu yaralar uzun vadede travmalara, biyolojik ve psikolojik geri dönülmez hasarlara da yol açabilmektedir. 

Bu sebeplerle özellikle gençlerimizin daha fazla yara almaması adına çağımızda dünyaya insan ve medeniyet merkezli bakabilme becerisine sahip tek sistem olan İslam’ın aydınlatıcı ışığını çok iyi anlamamız, çok iyi uygulamamız acil bir ihtiyaç olarak bizleri beklemektedir. Bu noktada neler yapılabilir düşüncesiyle çok geniş katılımlar ile beyin fırtınaları yapmak, hiç zaman kaybetmeden hızlı çözüme ulaşma bağlamında oluşabilecek genel fikirleri zihinlerde bir kıvılcım olması niyazıyla bu yazımızda sizlerle paylaşmak istiyorum. Bilgi ve düşünceler tohum gibidir: ortaya çıktıkça, yaygınlaştıkça büyürler, gelişirler, fayda vermeye başlarlar. Bu düşünceler inşallah mübarek Ramazan-ı Şerif hürmetine bir an önce gerçeğe dönmeye başlar ve yaralı dünya, yaralı gönüller en hızlı şekilde çözüme, şifaya kavuşmuş olurlar niyazıyla:

Siyasi İş birliği ve Ekonomik Birlik: Bu çok büyük ve önemli düşüncenin en büyük faydayı verebilmesi için ideal olan tüm Müslüman milletlerinin aydınlarından oluşan bir kurul tarafından bilinçli bir şekilde tüm boyutları ile bu çalışmaların yapılması en güzel olandır. Farkındayım, ideal düşünceler için çok uygun bir zaman diliminde değiliz, Gazze’de yaşanan zulüm karşısında İslam dünyası olarak halimiz ortada iken bu düşünceler bir hayal olabilir ancak unutmayın ki hayalleri ölen toplumlar gerçekten ölmeye, yok olmaya giden toplumlardır. Müslüman ülkeler arasında siyasi iş birliği ve ekonomik birlik, ortak çıkarları savunmak ve uluslararası platformlarda daha etkili bir ses oluşturmak tek çözüm yoludur. Bu iş birliği, bölgesel ve küresel sorunlara karşı koymak, barış ve istikrarı teşvik etmek için hızlı, uzun vadeli stratejik bir yaklaşım sunabilir. Ben ne yapabilirim ki diye asla düşünmeyin! Hz. İbrahim ateşe atılırken ağzında su taşıyan karınca da olamaz mısınız? Herkes elinden geleni yaparsa çok kısa zamanda, çok hızlı bir şekilde çok şeyler yapılmış olmaz mı?

Ekonomik Kalkınma: Ekonomik kalkınma, herhangi bir topluluğun gücünün temel taşlarından biridir. Müslümanlar müthiş doğal zenginliklere sahiptir, bu doğal kaynaklarını etkin bir şekilde kullanarak, ticaret ve yatırım ilişkilerini akıl ve bilimle geliştirerek ve sürdürülebilir kalkınma projelerine yatırım yaparak ekonomik güç seviyelerini en iyiler haline getirmeleri mümkündür. Dünyanın akışı büyük şirketlerin dünyanın yönetimini gerçekleştireceği bir yöne doğru hızla gitmektedir. Dünyada en iyiyi, alternatifsiz ürünleri Müslümanlar üretmedikçe hiçbir zaman, hiçbir yerde adalet ve medeniyet ortaya çıkmayacaktır. Bu teknoloji çağında yeni icat, buluş, yazılımlar ile bu başarıyı hızlıca ortaya çıkarmak iyi bir planlama, sistem, yoğun çalışma ile çok zor değildir ama tabi ki kolay da değildir. 

Eğitim ve Bilim: Eğitim ve bilim alanında ilerleme, uzun vadede toplumların gelişmesinde kritik bir rol oynar. Müslüman topluluklar, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında eğitime öncelik vererek, araştırma ve geliştirmeye yatırım yaparak ancak bilgi tabanlarını genişletebilirler. Müslümanlar nasıl olduysa en büyük hatayı dünyevi ilimler diyerek matematik, geometri, fizik, tıp, mühendislik, kimya, biyoloji gibi sayısal alanları medreselerden uzaklaştırarak yaptılar. Bu durumun telafisi de hiçbir ilmi ayrışma yapmadan var olan, açılacak tüm medreselerin de tüm ilimlerin okutulduğu, öğrencilerin beceri ve yeteneklerine göre ilgili alanlara yönlendirildiği bir eğitim alanına dönüşmesi ile mümkün olabilecektir. Tüm ilimler yüce Allah’ın ilimleridir, tüm ilimleri öğrenmek farzı kifayedir; yani bazı Müslümanlar öğrenirse diğerlerinin üzerinden farziyyet düşer, aksi takdirde tüm Müslümanlar günaha girmiş olurlar. Medrese kapsamlı eğitim açısından neden önemlidir diye baktığımızda küçük yaştan itibaren eğitimin başladığı, maneviyatın öneminin anlaşıldığı, ibadetlerin yaşanmasının teorik ve pratik olarak öğretildiği, uygulatıldığı merkezler olması, birebir ilginin, ezberin ve yoğunlaşmanın gerçekleşebildiği nadir eğitim yuvalarından biri olması sebebiyledir. 

Kültürel, Sanatsal, Manevi Değerler: Kültürel, sanatsal ve manevi değerler, toplumların kimliklerini korumaları ve güçlenmeleri için çok önemlidir. Müslüman topluluklar, kültürel miraslarını koruyarak, sanatsal gelişimlerini sürdürerek ve manevi değerlerini yaşatarak toplumsal dayanışmayı ve birliği güçlendirebilirler. Özellikle sanatsal alan liyakatin en bariz ortaya çıktığı alandır: herhangi bir sanat alanında yıllarını vermiş bir insanı hiç kimse üç-beş günlük çalışmalar ile geçemez, liyakatin esas olduğu bir yerde ise pozitif gelişme ortaya çıkar. Adalet ve liyakat olmayan bir toplum her zaman geri gider, her geçen gün zayıflar ve yok olur. Bu önemli değerler aynı zamanda zihni açar, zekayı geliştirir, duyguları rehabilite eder, insanların daha verimli ve başarılı olmalarına destek olur. 

Teknolojik İnovasyon: Teknolojik inovasyon, günümüz dünyasında çok hızlı rekabet avantajı sağlar. Müslüman ülkeler, teknolojik gelişmelere öncülük ederek ve ihtiyaçlara yenilikçi çözümler üreterek global arenada daha etkin rol alabilirler. Çağımızda teknoloji sadece sanayide, sağlıkta, üretimde değil her evin içinde, herkesin gün boyu elinin ucundadır. Dolayısıyla bilgi, bilinç, farkındalık gibi insanı insan yapan tüm hassasiyetler günümüzde teknolojinin, yazılımların, sosyal medya ve dizi-sinema sektörünün etkisindedir. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde öyle ilginç şeyler yaşayacağız ki yapay zekanın etkisiyle ortaya çıkacak robotları gördüğümüzde insan mı robot mu diye ayıramayacağız. Bu sebeple teknoloji ve yazılımları insanlığın faydasına kullanabilmenin tek yolu üreticilerinin Müslümanlar olmasıdır. Müslümanlar dışında hiç kimse Allah rızası için insanlık yararına bir şey yapmaz, maalesef İslami düşünce dışındaki herkes menfaat elde etmek, gücünü artırmak, insanların güç, emek ve imkanlarını elde etmek, sömürmek, yönetmek için çaba gösterirler. Tarihte telif alma ve marka oluşturma çalışmaları batı ile başlar, Müslüman bilginler hiçbir zaman telif hakkı istememiş, her zaman bilginin herkesin en önemli ihtiyacı olduğunu düşünerek Allah rızası öncelikli çalışmalar gerçekleştirmişlerdir.

Bu saydığımız örnekler ve benzeri adımların her biri, Müslümanların dünya sahnesinde daha güçlü ve etkili olmalarına ciddi katkıda bulunabileceği alanlardır. Ancak, bu tür değişikliklerin uygulanması, herkesin bazı şeylerin farkında olması, yöneticilerin bu alanlarda gündemler oluşturarak çalışmalar yapması, Müslümanların yoğun idari gündemler içerisinde kalan yöneticilere bu konuları sık sık hatırlatmaları, ısrarla takip etmeleri ile mümkün olabilecektir. Ayrıca bu süreçlerin hızlı başarısı, uluslararası düzeyde Müslüman toplumlarla bu bakış açısıyla olan ilişkiler ve ortak yapılacak proje, iş birlikleri ile de yakından ilişkilidir. Günümüzde teknolojinin hızlı gelişimi ile ortaya çıkan online görüşme ve toplantı programları ile zaman, dil ve mesafe gözetmeksizin bu çalışmaları yapabilmek kolaylaşmış, geçmişe göre çok daha el verişli ve mümkün hale gelmiştir, yeter ki niyet ortaya çıksın, kararlar alınsın, çabalar gösterilmeye başlansın.

Dünyada Müslümanların güçlü olduğu Selçuklu, Osmanlı, Endülüs gibi geçmiş dönemlere en kısa zamanda yeniden hızla ulaşılabilmesi niyazıyla dua yerine geçmesi ve bir an önce çalışmalar gerçekleştirilmesi dileğiyle Kalınız Sağlıcakla…