Yönetmek, sadece iyi günde alkış toplamak, zafer anında sahneye çıkmak değildir.
Yönetim dediğimiz kavramın asıl meziyeti, kriz anlarında sergilenen tavırla ölçülür.
Çünkü kolay zamanda herkes yönetici olabilir...
Yönetmek, biraz da feraset ister.
Ama siz ferasetinizi kullanmamış ve geçmişte benzer durumlarda da, sadece slogan atmaktan öteye geçmeyen aksiyonlarda bulunmuşsanız, aynı şeyi yapıp farklı sonuç bekleme yanılgısına düşmüşsünüz demektir.
Aylarca her kriz anında sessiz kalan başkanın, maçtan sonra kameraların karşısına çıkıp klasikleşmiş cümleleri tekrarlamasının ne Trabzonspor taraftarı ne de ülke futbolunu yönetenler nezdinde bir karşılığı olmadığı aşikardır.
Yeniden yapılanmasını genç ağırlıklı oyuncularla gerçekleştirmeye çalışan, henüz çok kırılgan olan ve hakem tarafından katledilmiş maçtan çıkmış bir takım ve teknik heyet için kuracağım cümlelerin şu an haksızlık olacağı kanaatindeyim.
Fakat saha içinde; yoğun baskı altında topa basabilecek, oyunu akıllıca yönlendirebilecek, size nefes aldırabilecek, yani kriz anlarını yönetebilecek bir oyuncuya ihtiyaç olduğu ortada...
Futbol sadece dinamik oyunculardan ibaret bir oyun değildir!
Son sözümü kriz yönetiminde en mahir olması gereken Fatih Tekke’ye söylemek istiyorum.
Bu gece uzun zamandır bir takımın bu kadar mahkum oynadığına şahit olsam da, söylemek istediklerim saha içi ile alakalı değil.
Fatih Hoca belli ki bu takımın hem teknik direktörü, hem başkan yardımcısı, hem genel sekreteri, hem basın sözcüsü, hem scout şefi…
Fatih Hoca’ya tavsiyem: Cümlelerini seçerken temkinli olması ve acele etmeden, düşünerek hareket etmesidir.
Çünkü aslında yaptığı, ama kağıt üzerinde yetkisi olmadığı alanlarda sarf ettiği sözler, hem kendisine hem de kulübe zarar verebilir.
Bazen de her doğru her yerde söylenmez.
İşte kriz yönetiminin bir başka temel gerekliliği de budur.