Soyadı gibi savaşçı bir ruha sahipti.
Bildiğimiz klasik gazetecilerden değildi.
Haberin arka planı onun için önemliydi. Ne, neden, nasıl, niçin, nerde gibi soruların cevabını yazılarında irdelerdi.
Doğduğu yer Artvin Arhavi idi ama yaşadığı, bağlandığı çoluk çocuğa karıştığı tahsilini yaparak öğretmenliğe atandığı yer Trabzon'du.
Kısa bir öğretmenlik mesleğinden sonra bir ömür geçireceği Trabzon sevdası ağır basınca yüksek okul mezunu bir kamu işçisi olarak o zamanki ismi YSE olan kırsal alana hizmet getiren kurumda işe başladı. Daha sonraları YSE Köy Hizmetleri Müdürlüğüne dönüşür. Sonrasında Köy Hizmetleri de kapanıp İl Özel İdaresine tüm çalışanları ve ekipmanları ile devredilince bu sefer de İl Özel Idare'nin personeli olarak göreve devam etmeye başlar...
(ALİ SAVAŞ ÇALIŞMA MASASINDA)
Başladı da kurumsal değişimler bitmedi. Trabzon, Büyükşehir statüsüne geçince Özel Idare de kapandı. Personel çeşitli kamu kurumlarına dağıtıldı.
Ali Savaş bu sefer Kültür ve Turizm Müdürlüğünde göreve başladı. Bu sırada ben de Kültür Turizm İl Müdürü idim.
Bir gün sekreter hanım, müdür bey Ali Savaş bey geldi sizinle görüşmek istiyor deyince, yazısı daha önce geldiği için Ali Bey, odaya girer girmez kendisine hoş geldin diyip hayırlı olsun dileğiyle kutladım.
Bütün bu kurum değişikliklerinin sonunda son görev yeri olan Kültür ve Turizm Müdürlüğünü seçmesinin bir nedeni vardı : O aynı zamanda başarılı bir Gazeteci-Yazardı. Kültür ve sanatla iç içeydi. Yıllara dayalı bir dostluğumuz ve tanışıklığımız vardı.
Kamu görevlisiydi ama işçi statüsündeydi. 657'ye tabii Memurlar başka bir işle meşgul olması yasakken kamu işçilerinin siyaset yapma hakkı bile vardı.
Ali Savaş da bu hakkı gazetelerde yazı yazmak, yani gazetecilik yapma yönünde kullandı.
(ALİ SAVAŞ EŞİ VE TORUNUYLA)
Aynı yaşlardaydık.
Birbirine karşı sevgi saygı çizgisinde süregelen bir dostluğumuz vardı. Buna rağmen bizim daireye atandığığından emekli olduğu ana kadar her zaman "Müdür bey" olarak hitap etmiştir. Kendisine Ali hocam tamam Müdürüz ama her zaman da müdür bey diye hitap etmeye gerek yok diyince "olmaz müdür bey siz devletin bir kurumunu temsil ediyorsunuz dostluk başka, görev başka" diye itiraz ederdi.
Gazeteci olarak ta daha önceki yillarda bir konuda bilgi almak için aradığında hep hitabı aynıydı.
Bu arada hastalıklarla boğuştuğunu bildiğim için kendisine "nasıl rahat edersen öyle çalış" desem de " yok müdür bey ne görev verirseniz yaparım" kararlılığı ile kendisine dairenin basın işlerini vermiştim.
Bu işi çok ta güzel yaptığı o günlerde kurumumuz daha da fazla gündemde yer almaya başlamıştı.
Günler gelip geçiyordu.
Ali Savaş'ın da benim de emekliligim yaklaşmıştı.
(ALİ SAVAŞ VE YAYLACILAR)
Ben bu arada istenmeyen bir tayinle karşı karşıya kaldım. Yasal haklarımı takip edip her defasında hukuken haklı bulunmama ragmen hukuğun verdiği kararlar bir şekilde delinip, yok sayılınca artık işin tadı tuzu kalmadığı için emeklilik yaşı da geldiğinden biz de emekli olma sürecine girdik.
Ali Savaş'la iki emekli olarak bu sefer yollarımız Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nde kesişti. Kuruluşunda emeğimiz olan Cemiyet'te
anılar ve Trabzon'a dair sorunlar ile Trabzonspor sohbetlerin ana konusuydu.
Benim gibi emekli arkadaşlarla bir Yayla Tanıtım Grubu kurarak Trabzon yaylalarını geziyor, kırsal alanların sorunlarını da bu arada gazete ve sosyal medyada yazıyorduk.
Ali Savaş beni de gruba alın dediğinde, Bülent Deveci, Hasan Kanber, Salih Özkan ve İsmail Kansız'dan oluşan grup oy birliği ile Ali Savaş da aramıza katıldı. O artık yaylacı olmuştu.
(ALİ SAVAŞ'IN TORUNLARI)
Gittiğimiz yaylalarda da gazetecilik yönünü yine ön plana çıkartıp haber yapıyor, yazılar yazıyorduk.
Yaylanın soğuk suları ile elini yüzünü yıkarken çok rahatladıgını söylüyordu, Ali Savaş...
Tam bir Trabzonsporlu olan Ali Savaş, şike davası görülürken Fenerbahçe'nin temsilcileri ile karşı karşıya gelmiş ve mahkemelik olmuştu. Mahkeme sonunda davayı kaybettiğinden tazminat ödemişliği bile vardı.
Basın mensubu olarak toplumca kabul görmesine rağmen bir türlü Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Üyesi olamıyordu.
Daha sonra cemiyet aldığı bir kararla Ali Savaş cemiyet üyesi olduğunda, sohbetlerinde "Ben Gazeteci Değilken" diye geçmiş anılarını kitap haline getireceğini anlatıyordu. Malesef nasip olmadı.
Vefatından iki gün önce Gazeteciler Cemiyeti'nde yine birlikte sohbet ediyorduk.
Önce o sordu bana nasılsın diye... Ben de 5 ay önce önemli bir böbrek operasyonu geçirmiştim. Ben iyiyim Ali Savaş sen nasılsın soruma her zamanki cevabı hazırdı: "Çok şükür iyiyim"
Gerçekten de görüntü olarak iyi görünüyordu. Sohbet sırasında her zamanki gibi köyde yaptırdığı evinde mutlaka birlikte mangal yapacaklarını söylerken de çok mutluydu.
(ALİ SAVAŞ)
Lakin gel gör ki kalbi bunca yıllık ağır tedavileri artık kaldırmakta zorlanıyordu.
Gazeteci Bülent Deveci, bir sabah telefonla arayıp "hocam Ali Savaş vefat etmiş haberin var mı" diyince önceki gün kendisiyle yaptığım konuşmayı hatırladım. "çok iyi görmüştüm kendisini" sözcükleri döküldü ağzımdan...
Kısa bir araştırmadan sonra Ali Savaş'ın kalp krizi sonrası aramızdan ayrıldığı kesin haberini alınca üzüntüm bir o kadar daha arttı.
Gazete haberleri, kulis köşelerinde yazdığı Trabzon'a dair futbolun, siyasetin, resmi kurumların belediyelerin, STK' ların derin koridorlarında derlediği yazıları ilgi ile okunurdu.
En son 61 saat.com haber sitesinde hem makaleleri, hem haberleri hem de Kulis yazıları ile Trabzon'un nabzını aktarırdı. Politik Güğüm tam bir Trabzon yansımasıydı.
Geniş ve zengin çevresi ile edindiği Kulis bilgilerini kendine has uslub ile yazarak tüm Trabzonu bilgilendirirdi.
Ali Savaş iyi bir aile reisi olarak iki evladını da yetiştirmekte çabalarının sonucunu bir evladını Avukat, diğerini de İdari Mahkeme hakimi olarak alırken, büyük oğlundan iki torun sahibi olduktan sonra daha da çok hayata bağlı olarak yaşamını sürdürürken malesef erkenden aramızdan ayrıldı.
Allah rahmetini esirgemesin.
Mekanı cennet olsun. Başta eşi Ayten Hanım, oğulları Çağatay ve Dogukan'la henüz çok küçük olan torunları ve yakınlarına sabırlar diliyorum.