Trabzon’un Maçka ilçesinin Ocaklı mahallesindeki vatandaşlar, evlerinin altındaki taş ocakları nedeniyle her an ölüm korkusuyla yaşıyor. 15 gün önce taş ocağında meydana gelen büyük heyelan sonrasında köy yolları kapanan vatandaşlar, hiçbir güvenlik önlemi olmayan eski köy yolunu kullanıyor. İşletilmeye devam eden ikinci taş ocağındaki patlamaların köy yollarında, evlerinde çatlaklara neden olduğunu ve heyelanı tetiklediğini söyleyen yöre halkı, “En son buradan cenazemiz çıkacak” diyor.

Sözcü'den Elif Çavuş'un haberine göre:

Trabzon’un Maçka ilçesinin Ocaklı mahallesinde 2 yıl önce kapatıldığı ancak kaçak olarak taş alındığı ve dinamit atıldığı iddia edilen taş ocağında 15 gün önce heyelan meydana geldi ve büyük paniğe neden oldu. Dik yamaçtan kopan büyük kaya parçaları, taş ocağında ve mahalle yolunda hasara yol açtı, yol ulaşıma kapandı. Heyelan anında orada bulunan vatandaşların yaşadığı panik, cep telefonu kamerasına yansıdı. Heyelan meydana gelen taş ocağının yaklaşık 200 metre yakınlarında Eyüpoğlu Beton Şirketi’ne ait taş ocağı işletilmeye devam ediyor. Bu iki taş ocağının üzerindeki Seyranlı ve Karşıyaka küme evlerinde yaşayan vatandaşlar, imza toplayarak, can güvenliklerinin olmadığını, evlerinin tehlike altında olduğunu, köy yollarının ulaşıma kapandığını Maçka Kaymakamlığı’na bildirdiler. Heyelanın ardından 15 gün geçmesine rağmen bölgede her hangi bir önlem alınmazken, kapanan köy yollarında da çalışma yapılmadı. Yöre halkı, hiçbir güvenliği olmayan eski, toprak köy yolunu kullanmak zorunda kaldı. Okula giden çocuklar ise okul servisinin gelebildiği son noktaya kadar her gün iki kilometre yol yürüyor. Taş ocaklarındaki patlamaların yeniden bir heyelana neden olacağı endişesiyle, her an ölümle burun buruna yaşadıklarını söyleyen vatandaşlar, bir an önce taş ocağının kapatılmasını ve kapanan yolun açılmasını talep ediyor.

HEYELAN YAŞANMADAN YARDIM İSTEMİŞ

Heyelan yaşanan taş ocağının yakınlarında yaşayan Güven Öztürk, bir ay önce Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne dilekçe yazarak, bölgede heyelan riski olduğunu, taş ocaklarındaki patlamalar nedeniyle evinde çatlaklar meydana geldiğini, evinin yıkılma tehlikesi taşıdığını bildirdi. Öztürk’e “Eyüpoğlu Beton Şirketi’ne ait taş ocağının ‘ÇED gerekli değildir’ kararının, çevre izin belgesinin, patlayıcı madde satın alma ve kullanma izin belgesinin bulunduğu ve binayla ilgili herhangi bir inceleme raporu bulunmadığından çatlakların patlamadan kaynaklı olup olmadığı hakkında bir karara varılamadığı tespit edilmiştir” cevabı verildi.

YARIN BURAYA HERHANGİ BİRİMİZİN CENAZESİNE GELEBİLİRSİNİZ

Cevabın gelmesinden bir hafta sonra heyelanın yaşandığını söyleyen Güven Öztürk, “Bizi yüz üstü bırakıp gittiler. Heyelan oldu, sanki kıyamet koptu. Allah’tan kimsenin canına bir zeval gelmedi. Benim evim paramparça oldu. Burada bizim artık can güvenliğimiz yok. Şuranın her an kopma ihtimali var. Yarın buraya her hangi birimizin cenazesine gelebilirsiniz. ‘Yaşanacakları söylemişti bu vatandaşımız’ deyip hak verirsiniz. Arkamızdan ‘Allah rahmet eylesin, doğruyu konuştu’ dersiniz. Belki bir dua okursunuz” diyerek çaresiz kaldıklarını dile getirdi.

BİZ TAŞTAN DAHA AŞAĞI MIYIZ, BİZ İNSAN DEĞİL MİYİZ?

Taş ocaklarının üzerindeki iki mahallede 105 hanenin bulunduğunu söyleyen köy azası Mehmet Alan, “İki mahallede yaklaşık 500 nüfus var. Bu kadar insanın canı tehlikede. Belediyeye gittik, kaymakamlığa gittik, il müdürlüklerine gittik. İmza topladık. Bize ‘bakacağız, olacak’ diyorlar. Yolumuz kapandı, günlerdir bekliyoruz. Biz taştan daha aşağı mıyız, biz insan değil miyiz? Biz neyiz? Bizim halimiz ne olacak böyle bilmiyoruz. Köyün ortasında taş ocağı olur mu?” dedi.

HER GÜN ÖLÜM KORKUSUYLA YAŞIYORUZ

Taş ocağındaki patlamalarda evlerinde büyük bir sarsıntı meydana geldiğini anlatan Fatma Alan ise “Haftada bir iki kere sarsıntı oluyor. Çocuklara sarılıyoruz. İneklerim bile ahırda korkuyor. Evlerimiz hep çatladı. Akşamdan uyumaya korkuyoruz. Her gün ölüm korkusuyla yaşıyoruz. Heyelan olsa biz nereye kaçacağız. Yolumuz da kapandı. Eski yolu kullanıyoruz ama yolumuz uzadı. Bağ, bahçe de yapamıyoruz, hep toz, toprak. Bu sene hiçbir şey yapamadık. Olanı da ineklere verdik. Ben evimi, yurdumu terk edemem, bunları durdurun” diyerek yardım istedi.