CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, Münevver Karabulut’un katili Cem Garipoğlu ile ilgili gündeme gelen iddialara ilişkin Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a, “Katil şahsın gerçekten ölüp ölmediğinin titizlikle araştırılması gerekmektedir. Kamu vicdanı bu kadar rahatsızken adaletin tecellisi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla mağdur ailenin mezarın açılmasına ilişkin ‘Kanun Yarına Bozma’ talebi niçin reddedilmiştir” diye sordu.

CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, 2009 yılında Münevver Karabulut’u vahşice katleden Cem Garipoğlu ile ilgili gündeme gelen iddialara ilişkin Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi. Suiçmez, önergesinde şunları belirtti:

"Cem Garipoğlu tutuklu olduğu dönemde önce Metris 1 No’lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalmış, daha sonra Silivri 5 No’lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na nakledilmiştir. Şahsın hükmü infaz edilirken 10 Ekim 2014 tarihinde intihar ettiği açıklanmıştır. Cem Garipoğlu’nun cezaevinde intihar ettiği resmî açıklamasının yapılmasından sonra kamuoyunda şahsın intihar etmediği, cezaevinden kaçırıldığına ilişkin yaygın bir kanaat ve kabul oluşmuştur. Şüphesiz bu kanaatin oluşmasında gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında yaşanan birçok hukuka aykırılığın ve kayırmaya yönelik davranışların büyük etkisi olmuştur. Tüm bu süreçten ve aradan yıllar geçtikten sonra Garipoğlu ailesi tarafından sistematik bir biçimde kamuoyunu ve acılı aileyi rahatsız eden paylaşımların yapılması acılı ailede ve kamuoyunda infiale yol açmış, Cem Garipoğlu’nun intihar etmediği, yaşadığı algısını ve inancını daha da çoğaltmıştır.  Garipoğlu ailesi, müteveffanın katledilmiş olduğu ve kanının bulaşmış olduğu koltukta fotoğraf çektirmiş ve bunu 2021 yılının ortalarında sosyal medya hesaplarından paylaşarak şahsın ölmediği konusundaki şüpheleri arttırmıştır.

"ADALET SİSTEMİ ZAN ALTINDA KALMIŞTIR"

Karabulut acılarını her geçen gün artıran ve kamuoyunda Cem Garipoğlu’nun ölmediğine ilişkin algı yaratan paylaşımlar Garipoğlu ailesi tarafından sistematik bir biçimde paylaşılmaya devam edilmektedir. İnsanlık dışı bu cinayetin işlendiği tarihe denk gelecek şekilde Garipoğlu ailesi tarafından abartılı nişan törenleri yapılması, işkence temasını uyandıran yukarıdan ters bir şekilde ayaklarından sarkıtılan kızların misafirlere şampanya dağıtması, ailenin öncesinde maktülenin kanının olduğu koltukta mutlu aile fotoğrafı çektirmesi, Cem Garipoğlu’nun kız kardeşi tarafından boğazında V şeklinde kesiler ile abisi tarafından öldürülmüş Münevver Karabulut’un öldürülme şekline işaret edercesine’’ boğazına ters V şeklinde makas dayanmış olan musluk fotoğrafı paylaşması tüm Türkiye’yi rahatsız etmiştir. Otopsi görüntülerinin aileye izlettirilmesi ya da feth-i kabir taleplerinin reddedilmesi sonrasında tüm Türkiye’yi sallayan, günlerce twitterda –TT- olan paylaşımlarla hem kamuoyu vicdanındaki hem de acılı ailenin aklındaki şüpheler artmış ve adalet sistemi zan altında kalmıştır. Sadece bu zan olgusunun kalkmaması için bile, katil şahsın gerçekten ölüp ölmediğinin titizlikle araştırılması gerekmektedir."

Suiçmez’in Bakan Tunç’a yönelttiği sorular şöyle:

“-Kamu vicdanı bu kadar rahatsızken adaletin tecellisi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla mağdur ailenin mezarın açılmasına ilişkin ‘Kanun Yarına Bozma’ talebi niçin reddedilmiştir? Merhum Sayın Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın bile bir soruşturma kapsamında mezarı açılmış iken Adalet Bakanlığı Cem Garipoğlu’nun mezarının açılmasına ilişkin Kanun Yararına Bozma talebini niçin kabul etmemiştir?

- Verilen red kararı AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararları doğrultusunda gerekçelendirilmiş midir?

- Soruşturma ve kovuşturma aşamasında gerçekleşen olaylar adalete duyulan güvenin azalmasına neden olmuşken, adalete güveni arttıracak mezarın açılması talebinin reddiyle niye adalete duyulan güvenin daha da azalmasına yol açılmıştır?

- Adalet Bakanlığı kimin hakkını korumayı öncelemektedir?

- Bakanlığınızın Yargıtay 2’nci Ceza Dairesi’nin 10.11.1993 tarihli ve 11357/12170 sayılı Kararına da konu olduğu üzere; feth-i kabir işlemi yapılmaksızın ölüm ile olay arasındaki illiyet bağının kurulmasını usuli noksanlık olarak kabul ettiğinden haberi yok mudur? Varsa buna rağmen ilgili mahkemelerin ve Bakanlığınızın fethi- kabir talebini reddi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali bağlamında uluslararası sorumluluk doğurma ihtimalinin kuvvetli olduğunun bilinciyle mi hareket etmektesiniz? Bilinçli bir tercihse Bakanlığınızın Yargıtay’ın kararına aykırılık oluşturan tercihinin nedeni nedir?”

Kaynak:Penceretv