Tarımda işbirlikçi sömürü düzeni ve dışa bağımlılık

İnsan hayatının devamı için en önemli değer besin maddesi olup, bu ihtiyacı da ancak tarımsal üretim kaynaklarından temin etme imkânı mevcuttur. Bu derece hayati olan bir sektör, tek başına stratejik olmayıp, mühendislik, toprak, su, tohum, gübre, ilaç, toptancı, kooperatif, birlik, makine, üretim, hasat, depolama, nakliye, belediye hali, marketler, tüketici ve tüketici hakları gibi birçok bileşenden oluşmaktadır. Bu yapı hâlâ yasal bir düzene oturtulmamış ve tarladan tüketiciye kadar olan gıda zinciri farklı rant ve emek hırsızları tarafından, baştan sona kadar sömürünün baskısı altında devam etmektedir. Halbuki üreticiyi korumak için tarımın her sektöründe (bitkisel ve hayvansal) iç tüketim miktarı ile dış satım talebine yönelik ciddi planlamalar yapılmalı ve hiçbir mağduriyet yaşanmayacaktır.

Neden tarımda tüm ülkeyi istismar edici gelişmelere toleranslı davranarak yurt dışından tarım ürünleri ithal edilmektedir?

Zira gelişmiş bütün ülkeler, planlı bir üretimi hayata geçirirken, ileriye yönelik her türlü olasılığı hesap edip, gerektiğinde çiftçi zararına karşı sübvansiyon ve destekleme önlemlerini aynı plana dâhil ederek sorunları minimize etmeyi başarırken, tarımı Osmanlı'ya dayanan ülkemiz neden aynı kararlılığı göstermekte geri durmaktadır? Neden tarımda tüm ülkeyi istismar edici gelişmelere toleranslı davranarak yurt dışından tarım ürünleri ithal edilmektedir? Ülkemizin iklim koşulları, su kaynakları, tarıma elverişli toprak alanları, insan kaynakları varken dışa bağımlılık neden? Yoksa çiftçilerimiz mi üretim kültüründen yoksun veya teknik kurumlar ile tarımsal araştırma enstitüleri mi işlevsizlik içindedir? Eskiden teknoloji, makineli tarım, gübre, ilaç ve bunun gibi imkânlar sınırlı olmasına karşın, üretici yoğun emek gücüyle zor şartlarda çalıştığı dönemlerde dünyada kendi kendine yeterli yedi ülkeden biriyken, şimdi tüm imkânların var olmasına karşın bizi gıda konusunda dış ülkelere bağımlı hâle getiren nedir?

Neden ülkemiz insanları topraklarını işlemeyip, ürünlerini maliyetinin çok altında satmak zorunda kaldıkları için tarlalarda ürünleri bırakıp sokaklara dökecek duruma gelmişlerdir?

Türk tarımı ne oldu da üretimden uzaklaşıp çizgisinden saparak, hem bitkisel hem de hayvansal üretimde olması gereken seviyenin çok altına düşerek, ülke ithalata mecbur bırakıldı ve çıkış için çareler aranmamaktadır? Yıllarca kendini yenileyerek gelişen, geliştikçe büyüyen, büyüdükçe sorunların fırsata dönüştüğü ülkemize ciddi oranlarda döviz kazandıran bu sektör, nasıl oldu da milyar dolarlarca döviz ödeyerek gıda maddesi ihtiyacımızı ithal etme durumuna kaldı? Ayrıca çok iyi olmasa bile Osmanlı'dan Cumhuriyet'e intikal eden ve yılların birikimiyle oluşan ataerkil tarımsal üretim kültürü, neden devre dışı bırakılarak, gelinen aşamada gençlerin de tarıma ilgi duymadığı bir duruma düşürüldü? Neden ülkemiz insanları topraklarını işlemeyip, ürünlerini maliyetinin çok altında satmak zorunda kaldıkları için tarlalarda ürünleri bırakıp sokaklara dökecek duruma gelmişlerdir?

Kimleri koruma adına önlem almamaktadır?

Neden hâlâ tarımsal üretimi ve pazarlamayı düzenleyip, tüketicinin ucuz ürüne ulaşmasını sağlayacak "Hal" yasası yıllardır mecliste bekletilmektedir? Tarlada 3, 4, 5 TL olan ürün marketlerde 60 TL veya 80 TL’den satılırken ve bu olay herkesin gözü önünde cereyan ederken yetkili kurum ve kuruluşlar (Tarım ve Ticaret Bakanlığı vs.) duruma seyirci kalmaktadır. İnsanlar gıdaya ulaşmada, çiftçiler ürünlerini pazarlamada inlerken kârlarına astronomik kârlar katan firmalar durmadan her gün zam yapma gücünü nereden almaktadır? Tarımın altyapısını ve girdi olanaklarını karşılayan (toprak-su, zirai karantina ve mücadele, toprak iskan, şeker, tekel, gübre, ayçiçeği, süt fabrikaları ile devlet üretme çiftlikleri, haralar, sebze fidanı üretim seraları, tohumluk patates üretim istasyonları, kooperatifler, birlikler ve Et Balık Kurumu vs.) bu kuruluşlar neden satılıp tarihten silindiler? Çiftçiler bankalardan kredi kullanıp zor şartlarda üretim yaparken, çiftçinin ürününün tarlada çürümesine veya ürünlerinin ellerinden bedava alınarak icralık olup, topraklarını ve sair mülklerini kaybetmesine neden bu durum için devlet erki, kimleri koruma adına önlem almamaktadır?

Neden hiç gündeme gelmemekte ve sadece tarlalarda, sokaklarda üreticinin sesi/sesleri yükselmektedir?

Bütün bunlar ve benzeri plansızlıklar sonucu toprağını zorunluluktan işleyemeyen üreticinin toprağını başka birine kiraya vermek için yönetmelik çıkarılması projesinin arkasında hangi mühendislik senaryoları yatmaktadır? Tüm tarımsal kurum ve kuruluşlar satılıp, çiftçinin yetim bırakılması yetmiyormuş gibi yıllarca toprağını devletten hiçbir beklentisiz işleyen ve şimdi sıkıntıya düşen üreticinin toprağını başkasına kiralamak kimleri zengin etmenin hesabıdır? Gerekli olan tüm yasalar meclise getirilip kanunlaşırken, tarım sektörünün sayısız sorunu çözüm beklediği hâlde, neden hiç gündeme gelmemekte ve sadece tarlalarda, sokaklarda üreticinin sesi/sesleri yükselmektedir?

Bu çocuklar ülkemizin gelecek yönetiminde nasıl söz sahibi olacaklardır?

Ülkemizdeki marketlerde nereden ve nasıl geldiği, içeriğinde ne olduğu bilinmeyen binlerce kalem gıda ürünü satılmakta olup, son günlerde ise et ürünlerinde insan sağlığına zararlı maddelerin bulunduğu açıklanmakla birlikte, bu sorunun kaç yıldır devam ettiği niçin açıklanmamaktadır? Yıllardır çiftçi ve tarım göz ardı edilirken bu sonucu ülkemizin yaşayacağı bilinmesine karşın, önlem alınmaması da anlaşılabilir gibi değildir. Eğer ülkemizde "beka" sorunundan bahsedilecekse, gıdaya ulaşımın gittikçe zorlaştığı ve özellikle çocukların beslenemeyip sağlıksız bir nesil yetişirken, bu çocuklar ülkemizin gelecek yönetiminde nasıl söz sahibi olacaklardır? İşte tam da burada "beka" sorunu bütün çıplaklığıyla ben geliyorum demektedir. Geriye bir akıl yürütüldüğünde bugüne endeksli bir fayda yaratma ve birikimlerden yararlanma seçenekleri varken bu kanalın çalıştırılmaması da ayrı bir sorun yaratmaktadır.

Buradaki temel sıkıntı bu şekilde gidildiği ve sorunlar çözülmediği takdirde, ülkemiz alım gücü önemli ölçüde düşen insanlar için refah devleti olmaktan uzaklaşacaktır. Gelinen aşamada ülkemizin üreticisi ve tüketicisi yerli ve yabancı holdinglerin market zincirleri tarafından yoğun bir şekilde sömürülmekte ve sorun hız kesmeden devam etmektedir. Eskiden emperyalizm ülkeleri sömürmek için liman yapıp iç kesimlere ulaşmak için demiryolları inşa ederek yer üstü ve yer altı kaynaklarını sömürüyorlardı. Eski sistemler bugün çok pahalı olduğu için şimdi borçlandırma ve işbirlikçi yaratmak suretiyle sömürü modellerini değiştirerek devam etmekte ve kimse de ses çıkarmamaktadır.

Netice olarak ülkemizin dış borç kombinasyonu giderek arttığından ve dünya piyasalarında da tarım ürünlerinin fiyatları yükseldiği için acilen tarıma yatırım yapılmalıdır.

Öneriler:

  • Tarım bir mühendislik işidir ve bu iş, konunun uzmanlarına bırakılmalıdır.
  • Tarım Bakanı dâhil, tüm kademelerde aynı şekilde planlama yapılmalıdır.
  • En kısa zamanda ürün yelpazesinde planlı üretime geçilmelidir.
  • Tarımsal araştırma enstitüleri bölgesel bazda yeniden hayata geçirilmelidir.
  • Ata tohumu çoğaltılarak üreticilere ücretsiz dağıtılmalıdır.
  • Çiftçi hibe ve desteklemeleri enflasyonun üstünde tutulmalı ve destekler toprağa değil ürüne verilmelidir.
  • Tüm ülkenin tarım master planı çıkarılmalı ve her şey ayrıntılı olarak ortaya konulmalıdır.
  • Gübre fabrikaları kurularak çiftçi ağır bir yükten kurtarılmalıdır.
  • Yurt dışından ithal edilen tarımsal ürünler kademeli olarak azaltılmalı ve buradan elde edilecek artı değer, çiftçiye destek olarak verilmelidir.
  • Birikmiş çift
{ "vars": { "account": "UA-28164355-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-DQTZ4JSXP4" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }