Geçtiğimiz hafta Ortahisar’da CHP Gençlik Kolları’nın Ekrem İmamoğlu için başlattığı imza kampanyasında yaşanan bıçaklı saldırı, siyasetteki kutuplaşmanın geldiği vahim noktayı aleni ortaya koydu.
Nitekim ülkemizde bir gencin sadece düşüncesini ifade ettiği için bıçaklanmasının, bireysel değil toplumsal bir sorun olduğu aşikâr.
Bana göre bu saldırı, yıllardır körüklenen düşmanlık dilinin sokağa yansımasından başka bir şey değil.
Görülüyor ki, saygı ortamından uzaklaşmış siyasi farklılıklar, artık düşmanlık sebebi olmakla kalmayıp, görüşlerin susturulmaya çalışılmasına kadar varmış.
Haliyle bu da siyasetin özünden, yani fikirlerin çatışmasından tamamen uzaklaşılmış olması demek.
Belirtmekte fayda var;
Gençlerin demokratik haklarını kullanırken can güvenliklerinin ortadan kalkması, aslında demokrasiye doğrudan yapılan tehdittir.
Bu manada Türk Siyasetinde kutuplaştırıcı dil ve üslup kullananların toplum dokusunun parçalanmasındaki payları büyük!
İklim ivedi değişmeli.
Aksi durumda, daha büyük acıların yaşanmaması işten değil.
Siyasetçiler kendilerine çeki düzen vermeli ve toplumumuz artık sağduyuya sevk edilmeli.
Nitekim Trabzon’da kast edilen yalnızca bir partinin siyasi ideolojisi değil, Trabzonlunun ortak yaşama olan umutlarıdır.
SEYİT BAŞKANA BRAVO!
AK Parti Ortahisar İlçe Başkanı Dr. Seyit Hisoğlu’na, sözünü ettiğimiz bu olaylar karşısında sergilediği tavrından dolayı ayrı bir başlık açmak lazım.
Zira kendisi, CHP standına yapılan çirkin saldırının hemen ardından siyasette özlenen bir duruşu ortaya koydu.
Partiler üstü bir tavırla sağduyunun sesi olan Hisoğlu, saldırıyı jet hızıyla açıkça kınayarak CHP Ortahisar İlçe Başkanı Haluk Batmaz ve teşkilatına geçmiş olsun dileklerini iletti.
Bu yaklaşım bilhassa siyasette gerilimin değil diyalogun, öfkenin değil anlayışın tarafında olmanın örneğidir.
Siyasi rekabetin, insani değerler yitirilmeden de sürdürülebileceğini hatırlatan bu tavır, takdiri fazlasıyla hak ediyor.
Hülasa.
Dr. Seyit Hisoğlu, yalnızca kendi partisine değil, Trabzon siyasetine de örnek karakter olduğunu bir kez daha gösterdi.
Toplumsal barışın anahtarı işte bu tür yaklaşımlarda saklı.
AİLE HER ŞEYDİ…
Vaktiyle “aile” denildiğinde akıllara muhabbet, dayanışma, vefa ve hürmet gelirdi.
Bugün tüm bu değerler tek bir kelimeye indirgenmiş;
Miras...
Cenaze soğuyup henüz evden çıkmadan dikiliyor terekeye gözler.
Hangi tarlanın kime kalacağı, hangi bileziğin kimde olacağı başlıyor tartışılmaya.
★
Miras tabi ki helal…
Ancak sırf bu tartışmalarla birlikte parçalanıyor aileler.
Daha dün aynı sofrada oturan kardeşler adeta kanlı bıçaklı haldeki evlatlarının avukatı oluyor.
Bölgemize bir bakın mesela…
Toprak kavgasının bulunmadığı tek bir aile kalmış mı?
Dede bi’ ölüyor kardeşim..!
Evvelce tüm aileyi doyuran iki dönüm tarla, anında dava dosyasına dönüşüyor.
Yahut anneanne bi’ gidiyor..!
Yıllarca kalabalıkları doyuran eski tencereleri paylaşılamıyor.
Arta kalan yorganlar hiddetten başka bir şey sarmıyor.
Koltukları kim kapıyorsa diğerinin gönlünde sızı başlıyor.
Rahmetliden geriye bi’ baston kalıyor, o bile kavga sebebi!
Birbirine “Canım kardeşim” diyenlerin ilişkileri dahi sadece dosya numaralarından ibaret olmuş.
Özetle, aile kavramı “satılık” tabelası asılmış arsalara gömülmüş.
Sofralar dağılmış, gönüller kırgın.
En kötüsü de, ortada adı “Aile” olan toplu cenaze kalmış ama ağlayanı yok!
★
Yazmak iyi gelir.
Bana;
“apektas6161@gmail.com” adresinden ulaşabilirsiniz.