Şimdi artık göz yaşları gereksiz, akmamalı
Alışmalı kendi yaramızı kendimiz sarmaya,
Şimdi kelimeler yetersiz, anlamı yok,
Yitirmişiz anılarla beraber,
çaresi yok,
Gel bunları bırakalım artık bir tarafa,
Gerçeği görmeliyiz dostum, başka çaresi yok.
Hurşit yeni günün bestelediği sezen Aksu'nun okuyup meşhur ettiği bu duygu dolu, anlamlı şarkı sözleri aslında hepimizin hayatıyla ilgili çok şeyler anlatıyor bizlere.
Şans mı, şansızlık mı, desem,
1960 yılından 2024 yılına kadar bizim neslin uşakları olarak çok şeyler gördük biz !!!
Çocukluğumuzu da, gençliğimizi de bu zorlu süreçlerde doya doya yaşayamadık.
27 Mayıs 1960 darbesini,
12 Mart 1971 Muhtırasını,
1974 Kıbrıs Barış harekatını,
12 Eylül darbesini,
28 Şubat post modern darbesini,
En sonunda da
15 Temmuz 2016' da yapılan hain darbe girişimini gördük.
Kuyrukları , yoklukları, ekonomik krizleri, yıllık yüzde ikiyüzlere, üçyüzlere varan faizleri ve amborgoları da gördük.
Çocuk aklımızla bize şaka gibi gelsede, çocukluğumuzdan, gençliğimize ve günümüze kadar ne badireler atlattık neler yaşadık bilseniz neler.
Bizim neslin uşakları, bunca sıkıntıları yaşamalarına rağmen mahalle kültürü ve adabıyla, sosyalleşmenin en güzel örneklerini göstererek,
saygı ve sevgi içinde yetişmişlerdir.
Hiç bir şeyden geri kalmamaya çalışarak
kendi imkanlarımız dahilinde çok güzel günler de geçirdik biz.
Kaybolan yıllarımız geri gelmesede geçmişten, günümüze binlerce hatıra biriktirerek geldik.
O yıllarda, İlkokuldan, ortaokuldan, liseden, alınan çocuklar, aileleri tarafından bir meslek edinsin, koluna altın bilezik takılsın diye
bir marangozun, bir kaportacının, bir boyacının, bir demircinin veyahut bir berberin yanına çırak olarak verilirlerdi.
Alınteriyle nasıl para kazanılır, ev bütçesine nasıl katkı sağlanır ve nasıl meslek sahibi olunabilirin, zirvesini bizim jenarasyon yaşayarak görmüştür.
Neler neler gördük desek !!! hepimizin hikayelerini, hatıralarını anlatsak, anlatamayız,
kalemle yazsak yazamayız, hikaye anlatır gibi videoya çeksek anlatsak yinede anlatamayız çünkü o kadar çok hikayeyi emin olun ki hiç bir yere sığdıramayız.
Düşünün bir kere, bu şehrin çocukları olarak elli sene önce bir çok hatıramızın yaşandığı, sosyal alanlarımız bugün maalesef yok...
Avni Aker yok, emperyal gazinosu yok, Süleyman restaurant ve Kavaklık restaurant yok, Boztepe gazinosu yok,
Bizim jenarasyonun yüzde doksan sekizinin nikahının kıyıldığı belediye evlendirme salonu yok,
Salim pastahanesi yok, Piknik pastahanesi yok, Sema pastahanesi yok,
Ali ağbinin meşhur orjinal tavuk göğsü, kaymaklı ekmek kadayıfı ve limonata satan dükkanı yok,
As, Konak, Renk, Saray, Sümer, Hisar ve Fuar sinemaları yok.
Özgür Oteli yok, Suluhan yok,
Tophane hamamı yok, çifte hamam yok, pir pak hamamı yok,
Kemerkaya da ki Tarihi Georgia kilisesi yok.
Pazarkapı mahallesi yok, çömlekçi mahallesi yok, Arafilboyu mahallesi yok,
Kuzgundere mahallesi yok
Tabiriyle boklu dere mahallesi yok.
İçlerinde belkide en önemlisi olan Meydanın göbeğindeki tarihi Opera binası yok,
Kısacası yok oğlu yok !!!
Bir şehrin silüeti elli yılda bu kadarmı değişir, akıl alacak gibi değil maalesef.
Şehrin hafızalarını oluşturan sosyal yaşam alanlarımızı günümüze kadar taşıyamadık , koruyamadık.
Hani dört bin yıllık tarihimiz vardı bizim ne oldu !!!
Gidin bakalım Roma'ya, Moskova'ya, Londra'ya tarih nasıl korunurmuş gözlerinizle görün.
Oysaki bizler, Tarihimizi korumak için hiç bir çaba sarfetmedik desem abartmış sayılmam herhalde.
Unutulur mu o günler
o muhteşem hatıralar desem, tabiiki unutulmaz diyeceğinize eminim.
Şimdi hepimizde derin izler bırakan o yerleri, sosyal medyada paylaşılan fotoğraflarda görünce
hüzünlenip ağlamamak elde değil.
Zaman Makinesi icat edilsede o yıllara tekrar geri dönme şansımız olsaydı ne güzel olurdu değilmi.
Siyah Beyaz yılları onun için çok severim.
Derin hatıralar ve izler bırakmıştır bizim neslin uşaklarında.
Korkusu kalmış içimizde terkedilmiş çocukların,
Yitik yüzlü fotoğraflar duruyor siyah beyaz.
Kırık bir vazo masanın ortasında,
Yıkık dökük odada,
Susuz ve çiçeksiz..
Kalın sağlıcakla...