Son yıllarda Türkiye'de kulüplerin başkan profillerine baktığınızda, kulüpler ekonomisi güçlü, futbolu bilen, işinde disiplinli ve profesyonel, birçok sektörde girişimci, fırsatçı ve dinamizmi yüksek seviyede olmasını tahayyül eder fakat pek umduklarını bulamazlar.

Bulamadıkları için de seçtikleri kişilerin kulübe yararı yerine çokça da zararı olduğunu hemen hemen ülkedeki her futbol kulübü test etmiştir.

Ve bunun sonucunda kulüplerimizin çoğu borç batağına saplanmaktan kurtulamamıştır.

Üçüncü sınıf futbol ülkelerinde bu durum; pek şikâyet edilen, yadsınan, itiraz edilen ve hatta men edilme gibi bir durumu katiyetle içermemektedir.

Çünkü sosyal düzen ve toplumsal denge olarak devlet hemen üstüne bazı olası durumları vazife eder ve kulüpleri bu tarz girdaplardan kurtararak alışılagelmiş durumdaki kozunu "son çare" olarak hep kullanmıştır.

İmdada yetişir.

Borçlar affedilir...

Kaynaklar oluşturulur, falan filan...

Tabii olarak, bu durumu kulüplerimizi yönetenler çok iyi bildiklerinden kendi işinde kaşıkla dağıtırken harcama arzusunu en alt sınırdan değerlendirirken kulüplerde kepçeyle dağıtarak hazzın nirvanasını yaşamaktan hiçbir sakınca görmezler.

En fazla bir dönem sonra aday olmazlar.

Misyon yerinde temsil edilmiş mi, liyakat hesaba katılmış mı!?

Bu kimin umurunda ki...

Peki, bunun çözümü nedir!?

Çözümü bilinçli delegedir. Çözümü olağan genel kurullardır.

Trabzonspor'un 1,5 ay sonra olağan genel kurulu var.

Delegenin, çıkacak adaylarda hem misyona hem liyakata dikkat etmesi gerekir.

İsmini duyurmaya çalışanlara, yani Trabzonspor başkan adaylığı ile prim yapıp reklam yapanlara (papaz her zaman pilav yemez), futbolla uzaktan yakından ilgisi olmayanlara ve Trabzonspor'u bir bilinç olarak görmeyenlere asla ve kat'a prim vermemelidir.

Trabzonspor başkanını 11 yıldır tanıyorum. Birçok hatasını gerek özel iletişimle gerekse genel yazı ve medya önünde birçok kez ifade etmiş biriyim.

Bence, çok genç yaşta elde ettiği bu ekonomik gücü Trabzonspor odağında özgürce kullansa da, ciddi hatalar yaptığını ekran önünde ve yazılı basında cesurca dile getirmesi çok alışılmış bir durum değil...

Çok başarılı işler de yaptı, çok hatalı işler de...

Abdullah Avcı ısrarı, iki yıldır yapılan transferler hem çok hatalı kararlar oldu hem de taraftarla arasındaki bağın zayıflamasına neden oldu...

Trabzonspor sevdasını tartışmıyorum. Herkes kendine göre en fazla Trabzonsporludur. Yani bunun bir tartısı yok.

Başkanlar; olayların sıkışıp kapıya dayandığı anda cesurca kararlar verebilen, sağduyusu yüksek, gerektiğinde keskin sonuçları olsa da dik durabilen karakterde olmalıdırlar.

Ertuğrul Doğan, gençliğinin vermiş olduğu adrenalinle yaptığı kasıtsız hatalarla birlikte çok da akıllı hamlelerin adresi olduğunu kimse inkâr etmemeli...

Trabzonspor taraftarı, bankalar birliğinden çıkmayı başaran FUTBOLUN KARAOĞLANI'nı tekrar seçerek geleceğine parlak umutlar taşıyabilir.

Bunu elbette zaman gösterecektir. Ben Ertuğrul Bey'de hırsı, heyecanı ve umudu görüyorum...

Bence, BÜYÜK KULÜP BAŞKANI PROFİLİ'ne uygun biri.

Sonuçta kazananın Trabzonspor olması, bütün Trabzonsporluların en büyük arzusu.