Rubenis’ten ikinci kuşak CEO Muhammet Emin İpek, “İş hayatıma, altı yaşında Eminönü’nde su satarak başladım” diyor ve ekliyor: Bu hikaye eski kuşak için tanıdıktır ama benim jenerasyonumda yani, ikinci veya üçüncü kuşakta, kendi parasını kazanarak hayata atılan, iltimas geçilmeden kendi başarısıyla ilerleyebilen azdır. Ve bizim gibi kişilerden herhangi birini seçin. Aileden gelen serveti onlardan alsanız bile yine sıfırdan zenginlik oluşturabilirler. Çünkü eğitimleri, vizyonları, büyüklerinden öğrendikleri ticari ahlak ve çalışkanlıkları, onları her yerde başarılı kılacaktır" dedi.

-Kendinizden ve şirketinizden bahseder misiniz?

-İsmim M. Emin İpek… Yedi çocuklu bir ailenin üçüncü ferdiyim. Ticari hayata, henüz altı yaşındayken, dedemin nasihatiyle Eminönü’nde seyyar satıcılık yaparak başladım. Ailemin o dönemde varlıklı olması, bana herhangi bir imtiyaz sağlamadı. Önce sermaye kazanabilmek için beden gücümle taşıyabileceğim yükleri sırtıma alarak, yakın mesafelere götürdüm. Ardından elde ettiğim o küçük sermaye ile su ve benzeri ürünler alarak satmaya başladım. Karlılığı artırabilmek için daha ucuz ürünleri temin etmeye özen gösteriyordum. Sonrasında okul çağı geldi. Yoğun bir tempoya girmiştim. Akademik müfredata ek olarak dini eğitim ve yabancı dil dersleri de alıyordum. Eğitim hayatımı önce Çin’in Şanghay şehrinde, ardından New York’ta okuyarak tamamladım.

Grup şirketlerimizden biri olan Spor Dünyası’nda işe, çeşitli yöneticilere asistanlık yaparak başladım. Dış ticaret birim sorumlusu, genel müdür yardımcılığı gibi görevler alarak adım adım ilerledim ve farklı kademelerde deneyim kazandım. Üretim yaptığımız şirketimiz olan Hastek’te Genel Müdür oldum. Bugün geldiğimiz noktada, Gayrimenkul firmamızda Grup Genel Müdürü olarak çalışmaya devam ediyorum.

Diyebilirim ki, benim için mutluluğun formülü, iş hayatında başarıyı yakalayabilmektir. Mücadeleci bir ruha sahip olduğum için daima grup bünyesinde en zorlu görevlere talip oldum. Belirli bir rutinde akan işler yerine, sorunlara çözüm aramak gereken alanlar, insanın kendini geliştirmesine önemli bir katkı sağlıyor bence…

Şirketimize gelince, İstanbul merkezli, 1980 yılında kurulmuş bir şirket olup Rubenis, Hattrick, Hattrick-pro, Altis, Sportica, Lifefit, Ariking, Rubenis Chef gibi iç ve dış pazarda faaliyet göstererek antrepo ve lojistik, gayrimenkul, spor ürünleri, küçük ev aletleri ve zücaciye gibi ürünlerin  kısmi üretimini, ithalat ve ihracatını yapmaktayız.

“Renovasyon Yaptık,

Seçkin Marka Karması ile Doluluk Oranını Yükselttik”

-Trabzon Rubenis Alışveriş Merkezi ile bu sektöre adım attınız. Perakende ve AVM konusunda neler söylemek istersiniz?

-Ben daha önce bu sektörde yer almadım ama doğruyu söylemek gerekirse gözümü de korkutmadı. Ben AVM alanına yeni giriyor olsam da önümde örnek alabileceğim değerli yöneticiler olması, bana cesaret verdi açıkçası… Temelde satış ve hizmet odaklı bir iş olduğu için, deneyimsiz de olsak önceki iş tecrübelerimiz ile ilerleyip başarılı olabiliriz diye düşündüm. Aksine belki de AVM, başarının zannedilenden daha kolay olduğu bir sektördür. Sonuçta yeni bir kıta keşfetmiyoruz, önümüzde başarılı olan, iyi işleyen sayısız AVM örneği var. Dolayısıyla bu alanda bir görev üstlendiğimde projenin dezavantajlarından ürkmedim. Ben genellikle yönetim felsefesi olarak şuna inanırım: Bir iş, projenin enerjisi ve itibari bitince değil, yöneticinin azmi ve hayali bitince biter. Bu nedenle cesur ve kararlı başladık. Mücadelemizi aynı özenle sürdürmeye devam edeceğiz. Sektörden deneyim topluyorum demiştim ya, işte Rubenis AVM’de deneyimli yöneticiler bize, “Değişim ve metrekare verimliliği” diye vurguladılar. Bu bilgiler bizim yolumuzu aydınlattı. İlk anda doluluk oranı yüzde 22’lerde olan alışveriş merkezimizde, 13 ay içerisinde yüzde 75’e varan bir doluluk oranına ulaştık. Bu da bize, doğru yolda olduğumuzu göstermiş oldu. İşin başında, tasarrufa önem verdik. Renovasyon yaptık. Ardından doğru marka karmasını inşa etmeye koyulduk. Başarılı adımlarla yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz.

“Deneyim, Bazen Avantaj Bazen Dezavantajdır”

-Alışveriş merkezleri alanında 20 yılı aşkın süredir bu sektörde yer alan, dolayısıyla oldukça deneyim kazanmış yöneticiler var. Rakiplerinizin sizin önünüzde olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

-Modern yönetimin kuralları arasında bugün sıkça iş körlüğünden söz ediliyor. Aynı kişinin uzun yıllar aynı koltukta oturması, kimi zaman yeni sorunlar karşısında yeterince hızlı aksiyon alınmasına engel olabiliyor. Bir de psikolojinin getirdiği bilgiler var. Olaylar, sizin beklentilerinize göre şekil değiştirebiliyor. Bu da, geçmişte olumsuz olaylar yaşamış kişilerin, fırsatlarla karşılaştıklarında bile ürkebileceğini kanıtlıyor. Bana göre iyi yönetici, daha önce ne yaşamış olursa olsun, cesaretle, hevesle, başarıya karşı büyük bir iştah ve azimle ilerleyebilendir. Konuya böyle baktığınız zaman, gençlik çok değerli bir hazine olabilir.

Öte yandan ayakları yere basmayan heveslerin de tecrübe ile dengelenmesini çok önemli görüyorum. Bence çoğu yöneticinin, başarı sırlarını samimiyetle medyada paylaşması, bizim kuşağın oturduğu yerden o yirmi yıllık tecrübeden yararlanabilmesine imkan veriyor. Böylece onların tecrübesi bizimle birlikte ama bizim artı olarak bir de gençlik heyecanımız var. Bana göre, biz daha avantajlı durumdayız. Onların demeçlerinden, röportajlarından faydalanmayı çok önemsiyorum. Öte yandan eğer içinde bulunduğunuz durumu hızlı ve iyi analiz edebiliyorsanız, dakikalar içerisinde çözüme ulaşabiliyorsunuz.

Neticede, genç kuşak hareket kabiliyeti açısından şanslı, önceki kuşak da değerli deneyimlere sahip… Dünyayı iyi gözlemleme şansı bulan gençler, eski kuşak ile güçlerini birleştirerek güzelce ilerleyebilir bence…Bu noktada AVM ve perakende alanında benden desteğini hiç esirgemeyen değerli büyüğüm Dr. Aydoğan Süer’e sizin aracılığınızla çok teşekkür ederim. Son derece ufuk açan, vizyoner bir lider ve onun deneyimleri ile ilerlemek bize büyük bir güç veriyor doğrusu…

Bana göre AVM alanında önemli olan bölgesel faktörler ve projenin dinamiklerine hakim olmak. Bu unsurlar sağlanabildiğinde alışveriş merkezlerini, genç nesil için çok büyük fırsatlar barındıran bir dünya olarak görüyorum.

Ekonomi Yönetimi Gerekeni Yapıyor, Siyasi Kutuplaşma Büyük Risk

-Ekonomiyi sormak istiyorum. Sizce 2024 yılı, AVM sektörü ve ekonomi açısından nasıl geçecek?

-Bana göre ekonomi yönetimi güven veriyor. Ne yaptığının çok bilincinde olan, dünya çapında deneyime sahip bir ekip, işi ele almış durumda. Ancak Türkiye’de içinden çıkmamız gereken önemli ve paradoksal sorunlar var. Örneğin çalışanın maaşını yükselttiğinizde, enflasyonu olumsuz etkiliyorsunuz. Yükseltmediğinizde, ekibinizi enflasyona ezdiriyorsunuz. Dolar düşük olduğunda ihracatçı avantajını kaybediyor, yüksek olduğunda her aşamada sorun çıkıyor. Bu tarz bir ekonomi, ancak canlılıkla ilerleyebilir. İlk çeyrekte ekonominin bu güne benzer devam edeceği beklentisi hakim… Normal koşullar altında öyle de olacaktır. Ancak Türkiye, ekonomi dışında da hassas dinamiklere sahip bir ülke… Ana muhalefet partisi başkanının mitinge çağırdığı günlerde bana göre, hukuk, sosyal adalet, siyasette kutuplaşma konularında da çok dikkatli ilerlenmesi gerekiyor.

İş dünyası, daima huzurlu, kuralların belli olduğu, emin bir ortam ister. Yabancı yatırımcı da buna bakacak. Ben, mahalli seçimler sonrasında Türkiye’ye ilginin daha da artacağına inanıyorum. Orta vadeli bir program açıklandı. Buna uygun, az da olsa öngörülebilir koşullar varsa, iş dünyası da ona göre uyumlu ilerleme şansı bulacaktır. Görebildiğim kadarıyla ekonomi yönetimi de bunu yapmak konusunda çok kararlı. Dolayısıyla ben naçizane, ekonominin zaten iyi yönetileceğini varsayıyorum. Buna ek olarak, toplumsal huzuru ve dolayısıyla ticareti etkileyebilecek diğer faktörlerin de dikkatli yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Resesyon tehlikesinden söz ediliyor. Bunu dikkate almak lazım… Öte yandan mahalli seçimler sonrasında çok hareketli bir ekonomi ve fırsatlar da önümüze gelebilir. İlk üç aydan sonra daha iyi ekonomik göstergeler ile karşılaşmayı umut ediyoruz. Ancak olumlu ve olumsuz senaryoları bir arada değerlendirerek, esnek hedefler ile ilerlemek bana daha doğru geliyor. Neden derseniz, pandemidir, afettir, etrafımızdaki savaşlardır, tekrarlayan grip salgınlarıdır, ekonomik zorluklardır, tüm bunları üst üste topladığımızda, özellikle büyük şehirlerde insanlarda ciddi bir gerginlik var. Ülke olarak biraz yorgun, biraz karamsar bir tablo içindeyiz. En basit olayda parlamaya hazır gibiyiz. Bunun çok dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.

AVM’ler, Topluma Biraz Nefes Alma ve Sosyalleşme Fırsatı Sunuyor

Aslında bu ülke, birbirine yardıma çok hazır, sevecen vatandaşlardan oluşan özel bir ülke… Devletimiz de her konuda ihtiyaç sahiplerine el uzatıyor. Ayrıca ben, yeni bu sektöre girmiş bir iş insanı olarak, alışveriş merkezlerinin de insanların neşelenmesi, günlük hayatın kişiyi yaşama bağlayan keyifleri açısından önemli bir toplumsal rol oynadığını gözlemledim. Özellikle etkinlikler, aileler açısından sosyalleşme ve eğlence şansı sunuyor. Bu anlamda AVM’lerin, toplumsal hayattaki işlevinin de değerli olduğuna inanıyorum.

Deneyimli Rakipler Sorusuna Cevabı Gülümsetti  “I Know What it is To Be Young”

Emin İpek, orta yaşlı yöneticilerin olduğu bir sektörde genç olmak ile ilgili sorumuza verdiği yanıt ile Orson Welles’in ünlü şarkısını hatırlattı bize… Orson Welles, efsane şarkısında “Ben genç olmanın ne demek olduğunu biliyorum ama sen yaşlılığın ne olduğunu bilemezsin” diyordu. Emin İpek ise son derece saygılı bir üslupla “Biz orta yaşlı tecrübeli yöneticilerin görüşlerini ve yaklaşımlarını, yıllardır verdikleri demeçlerden iyi biliyoruz. Ama onlar bizim dünyayı takip ederek, gençlik heyecanı ile bulduğumuz farklı fikirleri henüz hiç bilmiyorlar” dedi. Öte yandan İpek, pek çok konuda sektörün deneyimli isimlerinden biri olan, tv programları, kitapları ve başarılı AVM projeleri ile tanınan Dr. Aydoğan Süer’den görüş aldığını sözlerine eklemeyi de ihmal etmedi.