GROSS İŞİ TRABZON'DA TUTTU
Trabzon'da marketçilik sektöründe öncü markalardan Aypam'ların kurucusu olan Selami Ayyıldız, yine fark yaratacak bir hizmete imza attı.
Ülkenin içinde bulunduğu pahalılığın tavan yaptığı bir dönemde insanların en çok istediği şey olan kaliteli ürünü uygun fiyata almak oldu.
Üç harfli marketler piyasayı ellerinde tuttukları için fiyatları da kendilerince belirliyor, göstermelik indirimler yaparken aslında istedikleri fiyatı vatandaşa öyle veya böyle yediriyorlardı. Bu nedenle marketler, üç harfli marketlerle rekabet edemez bir noktaya geldi.
Çünkü marketlere ürünün ulaşması için arada bir toptancı dağıtıcı kar marjının olması gerekiyordu. İstanbul, Ankara ve benzeri metropol kentlerde Gross Market adı altında toptancıdan halka doğrudan satış yapan marketler oldukça tuttu.
Çünkü nüfus fazla olduğu için toptan fiyatına az karla çok müşteri mantığı Gross marketlere ilgiyi oldukça artırmıştı.
Trabzon'da ise nüfusun yetersiz olması nedeniyle bugüne kadar kimse buna cesaret edememişti.
Selami Ayyıldız, büyük bir risk alarak şehrin ilk toptan fiyatına perakende fiyatların olduğu 3500 metrekare alanda devasa bir marketi şehrin hizmetine açtı. Varlıbaş Alışveriş Merkezi'nde hizmete açılan bu devasa market ilk gününde binlerce kişi tarafından ziyaret edildi, fiyatları görenler adeta şok oldu. Sosyal medyadan vatandaşlar, 'Bu fiyatlara nasıl olur?' demeye başladı.
Öyle etiketlerde asıl fiyat indirimli fiyat muhabbeti de yoktu.
Tek fiyat ama uygun fiyat.
Kimisi çuval çuval, kimisi koli koli, kimisi kilo kilo, kimisi paket paket aldı.
Bazıları kendisini öyle kaptırmıştı ki alışveriş tamamlandığında taşıyamayacaklarını anlayıp yakınlarını arayanlar oldu. Trabzon Gross Market gerçekten şehirde bir ihtiyaçtı, ancak nüfusa göre fizibil olup olmayacağı tartışılıyordu.
Bu riski alan ilk kişi de Selami Ayyıldız oldu. Kendisini tebrik ediyoruz, dileriz kendisi de kazanır ve şehre uygun fiyatla alışveriş imkanı sunmaya ilelebet devam eder.
KOFOĞLU OLUMLU BULDU VE UYARDI
Zaman zaman etkili görüşleri ile şehre yön veren TTSO Meclis üyesi Temel Kofoğlu, bir aksaklık görmüş olacak ki yine bir uyarıda bulundu ve şehrin ortak akılla yönetilmesi gerektiğini ifade etti.
Büyükşehir ile Ortahisar'ın siyasi uyuşmazlığından yola çıkan Kofoğlu, "Siyasi görüş farklılıklarına bakılmaksızın tüm dinamikler ile ortak yol bulunarak şehrin sorunlarına öncelik verilmesi gerekiyor. Trabzon'un diğer büyükşehirler göz önüne alınacak olursa, yatırım anlamında hak ettiğini aldığını düşünmüyorum. Bunun nedeni, çoğu zaman şehri yönetenlerin Ankara'dan şehir adına değil, kendi ikballeri adına taleplerde bulunmaları olarak görüyorum." dedi.
1 Nisan 2024 itibarıyla Trabzon Büyükşehir Belediyesi'ni AK Parti, Ortahisar Belediyesi'ni ise CHP kazandı. Bence bu durum, Trabzon'un lehine olmuştur. Yetkileri ve nüfus oranları göz önüne alınacak olursa, artık bu iki belediye hizmet konusunda ortak paydada buluşup projeler ile birlikte şehri daha ileriye taşımalıdır. Temel Kofoğlu, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası'nın da artık kabuğunu kırması gerektiğini belirterek, bugüne kadar önemli diyebileceğimiz bir proje ve görüşe imza atamayan TTSO başkan ve yönetiminin şehrine ve üyelerine hizmet etmesi gerektiğini ifade etti.
Kofoğlu, Trabzon'un artık taşra hüviyetinden çıkıp gerçek bir büyükşehir olması için herkesin üstüne düşeni yapması gerektiğini söyledi.
TAŞ OCAĞI KRİZİ SON ANDA ENGELLENDİ!
31 Mart yerel seçimlerinin bitmesinin ardından Trabzon Büyükşehir Belediyesi ile Ortahisar Belediyesi arasında
'Taş Ocağı Krizi'nin son anda tatlıya bağlandığı ortaya çıktı.
Bize gelen bilgilere göre, O
rtahisar Belediyesi'nin ORBEL üzerinden satılan arsası temizlenerek yeni sahibine teslim edilecekti.
Taş Ocağı olarak kullanılan arsanın işletme hakkı, yapılan yanlışlıkla Trabzon Büyükşehir Belediyesine devredilirken, her iki belediyenin yetkililerinin yapıcı tavrıyla kriz son anda engellenmiş. Şu anda taş ocağının işletme hakkı Ortahisar Belediyesi'nde. Bu kriz nasıl ortaya çıktı, tam belli değil; ancak her iki belediye yetkililerinin yapıcı tavrı,
Trabzon'da 'Borç Krizi'nin ardından yeni bir tartışmanın da önüne geçmiş oldu.
SADAKAT Mİ, LİYAKAT Mİ?
Bizden biri sadakati yerine tabii ki bilen biri liyakati esas almalı... Çünkü bilgi güçtür, bilgi yönetir, bilgi her şeyden üstündür.
Son günlerde gerek Adalet Bakanlığı, gerekse Emniyet Genel Müdürlüğünün kendi personeli için açtıkları görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında yazılı sınavdan yüksek puan alan memurların sözlü mülakat aşamasında düşük puan verilerek elenmeleri, düşük yazılı puanı olan memurların da mülakatta yüksek puan verilerek kazanmaları konusu kamuoyu gündeminde sıcaklığını koruyor.
Bu gelişmelerin üzerine bir de Milli Eğitim Bakanlığındaki öğretmen alımlarında mülakat yapılacağı açıklandı. Öğretmen adayı olan gençlerin, sendikaların ve toplumun mülakatla öğretmen alımına tepkisi bir hayli fazla. Mülakatın var olduğu personel alımı veya görevde yükselme sınavlarında ne yazık ki mülakat uygulamasının hakkaniyete aykırı yapıldığı artık bilinen bir gerçek. Hakkaniyet için mülakatın kaldırılması şarttır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen sene seçim öncesinde “Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız.” beyanında bulunarak mülakatın kaldırılacağını açıklamıştı.
Geçtiğimiz yıldan bu yana mülakat kaldırılmadığı gibi, halen kamuda personel alımları ve görevde yükselme sınavlarında mülakat uygulaması devam ediyor.
Devam eden bu mülakat uygulaması ile bilgi sahibi olan gençlerin, memurların hakları mülakat adı altında yenilmeye de devam ediyor.
Mülakatlarda amaç aslında bilen biri liyakatini keşfetmek olması gerekirken ne yazık ki bizden biri sadakati aranıyor. Bizden biri sadakati ile seçilen, işe giren ve yükselen kişiler de kamu kurumlarına ve halka hizmete zarar veriyor. Bilginin değerleneceği, bilen biri liyakatinin esas alınacağı bir yönetimsel anlayışın hayata geçirilerek bir an evvel
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mülakatların kaldırılacağına dair seçim beyanının uygulamaya konulmasını diliyoruz.
DİVANDAN BAŞKAN DOĞAN VE AVCI’YA MESAJ GELDİ
Trabzonspor'da dün gerçekleşen divan toplantısı hiç olmadığı kadar kısa sürdü.
Toplantı alelacele yapılmış ve çok fazla ciddiye alınmamış bir toplantı izlerini taşıdı.
Toplantıda sadece
Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı selamlama konuşması yaptı ve diğer üyeler söz almadı.
Trabzonspor Kulübü de ‘
cenaze olduğu’ gerekçesiyle faaliyet raporunun okunmasından vazgeçti. Bu da ilginç bir durumdu.
Ancak toplantıdan zor da olsa bir iki önemli not çıkarabildik. Divan Başkanı Mahmut Ören,
Trabzonspor'un dışa bağlı transfer stratejisini durdurması gerektiğini istedi. Bu sistemin Trabzonspor'u ekonomik darboğaza sokmaktan başka bir durum sağlamadığının altını çizdi.
Ören'in bu mesajları Başkan Doğan ve Avcı'ya mesaj olarak yorumlandı.
BORÇ DURDURULAMIYOR!
Trabzonspor’un mevcut borcu dün açıklandı.
31.03.2024 tarihi itibariyle Trabzonspor’un net borcu 4 milyar 486 milyon TL olarak açıklandı.
En son açıklanan verilere göre
500 milyon TL’lik bir artış daha söz konusu. Faiz ve kur farkı bu borcun artmasında en önemli etken olarak nitelendirilse de oyuncu transferleri ve gönderilen oyunculara yapılan ödemeler de büyük bir faktör olarak öne çıkıyor.
Başkan Doğan ve yönetimi gece gündüz bu durumu çözmeye çalışsa da tek çözüm olarak
Kartal Arazisi’nin satışı olarak öne çıkıyor.
Trabzonspor kiraladığı bu yeri satın alma adına çalışmalarına devam ediyor. Oluşacak olası satışla önce blok olarak borç ödemesi gerçekleşecek ardından da Bankalar Birliği anlaşmasından çıkılacak.
2-3 milyar TL’lik girişler olmadığı sürece Trabzonspor’un borcu artmaya devam edecek.