ORMAN YANGINLARI VE EKOSİSTEM

Ormanlar bir ekosistem olarak yaşam birliği içinde olan canlı ve cansız varlıkların bulunduğu ortamdır, yangın ise bu yaşam ortamının yok olması sonucunu belirleyen vahşi bir olaydır.

Zira orman (Kanatlılar, sürüngenler, böcekler, solucanlar, et ve ot oburlar, çok ve tek yıllık bitkiler mantarlar, yosunlar, tıbbi bitkiler ile endemik türler vs.) yangınları etrafına ciddi tahribatlar vermekle birlikte insan hayatı, yerleşim yerleri (köy - kent) gibi yaşam alanları içinde risk olup, turizmi olumsuz etkilemenin yanında tarihi alanlardaki kültürel miraslarımızın ve öğretilerimizin yok olmasınada yol açmaktadır.

Ormanlarda ekosistem dengesi yüzyıllarda oluşmakta ve bu düzen çok kısa bir zaman aralığında yanarak ortadan kalkmaktadır.

Yani orman sadece ağaçları değil içindeki tüm canlı ve cansız varlıklarla birlikte oluşur.

Yanan bir ormandan geriye simsiyah bir toprak tabakası ve kömürleşmiş ağaçların haricinde bir şey kalmadan devasa alanlar çölleşmektedir.

Sadece bu kadar mı?

Orman köyleri ile çeperlerindeki köyler ve tarım alanları, evler, mezarlıklar, camiler, hayvanlar, yani etrafta ne varsa küle dönmektedir.

Derin bir tarih yolculuğundan gelen ve ortak bir duygu çerçevesinde ekip biçen ve geçinen köyler artık yok olmakta ve insanlar çok büyük bir travma yaşamaktadırlar.

Böyle derin bir psikoloji içerisinde kıvranarak yerinden, köyünden olan insanlar yaşadıkları mütevazi hayatıda kaybetmektedirler.

Ülkemiz de her yıl yangının çıktığı bölgeler bilinmekle birlikte hiç bir önlem alınmayıp, sonunda da olanlar insanlarımıza ve vatan topraklarımıza olmaktadır.

Halbuki bugünün teknolojisinde, uçak, helikopter ve gece görüş kameralarıyla donatılmış hava araçları, kara araçları ve insan gücü varken neden bu olanaklar mobil halde bekletilip anında devreye sokulmamakta geç kalınmakta ve beraberindede birçok bilinmezlik cevap bulamamaktadır.

Bugüne kadar yanan ormanların çoğu rehabilite edilmeyerek hemen hemen hepsi turistik tesislere dönüştürülmüş ve yangından rant elde edilmeye evrilen bir dönem başlatılmıştır.

Geçmişte bu hususlar yaşanarak görüldüğü gibi şimdiki yangınlar için acaba aynı amaca yönelik olarak bu yangınlarda bilinçli olarakmı çıkartıldı diye düşünme eylemine sürükleniyor insan.

Başta ağaçlar ve orman içindeki tüm canlı ve cansız varlıklar yanıp yok olurken en mütekamil canlı olan "insanlarımızda" yanarak şehit olmakta ve toplumsal dinamiklerde suskun kalarak gerekli tepkiyi vermemektedirler.

Yanan ormanların etrafındaki tarım arazileri ve benzerleride yoğun kızgın ve zehirli dumanlardan,hava haraketiyle sürüklenen aşırı kül yağmurlarından yine ekosistem önemli ölçüde zarar görmektedir.

Bu zararlar saymakla bitmez ancak en büyük zarar ülkemizin ormansızlaşması olduğu için telafiside rant faktörünü aşamadığı için uzun yıllar almakta sonunda da unutulmaktadır.

Bu bağlamda, yağmurlar azalmakta, dereler kurumakta ,yeraltı su rezervleri azalmakta yani su zengini olmayan ülkemizde bu tarz tehlikelerde canlılar için önemli riskler oluşturmaktadır.

Tüm bunların yanında oksijen üretiminin azalması gibi hayati ihtiyaçlarıda bu tür yangınlar alıp götürmektedir.

Yıllar önce ormanların korunup kollanması için orman muhafaza memurlarının mezun olduğu, bilgili, donanımlı ormanı tanıyan ve hayatını bu görevle geçirmesine zemin teşkil eden okullar ne gerekçeyle kapatıldı bilinmez ama gelinen aşamada, bu tasarrufu kullananların sorumluluklarıda ayrıca sorgulanması gereken bir durumdur.

Yine ülkemizin bir çok yerinde ormanlarda meydana gelen her türlü tahribatı eski haline kavuşturmak için, tesis edilen orman fidan üretim merkezlerinin çoğu kapatılmış olup, sebebi nedir bilen olmadığı gibi gerçek şimdi ortaya çıkmaktadır.Dünya yapay zeka döneminde endüstri dört sıfırı yaşayıp, çağın gereklerine göre yükselme hızının kesilmemesi ve her alanda rekabetin devam etmesi için en yetenekli uzmanları iş başına getirirken maalesef bizde bu ilk hepten kaldırılmış ve devlet kadroları iş bilmezlerle doldurulmuştur.

Devlet dünyada en güçlü örgüt olup sonsuz bileşeni olduğuda dikkate alındığında tecrübesi ve birikimi olmayanlar göreve getirilirse sonucuda farklı olmaz.

Ülkemizin üç tarafı deniz akarsular, göller, göletler ve barajlar varken yani doğal söndürücü su kaynakları mevcut iken neden gece görüşlü kameralarla donatılmış hava araçları kullanılmamaktadır.

Yani karanlık basıp aydınlık bize günaydın deyinceye kadar bir gece boyu yangına müdahale edilmeyerek beklemek hangi vatana bağlılıkla ifade edilir anlamak mümkün değildir.

İlimiz Çamburnu'ndaki Karadeniz'de sahilden başlayan tek ormanında çıkan yangın üzerine yüzlerce senaryo üretildi ve yanan alanların en kısa zamanda rehabilite edileceği söylendi ama sonunda aynı alanlara gecekondu gibi kondu villalar inşa edilerek çok aşırı bir görsel kirlilik oluşturuldu.

Yani kamuya verilen sözler tutulmayarak iş zamana bırakılıp toplumsal tepki dinince rant devreye girerek böylece arka plandaki senaryoda kendiliğinden ifşa oldu ama olay rant öncelikli olarak orman ve vatan aleyhine sonuçlandı.

Yani söylem ve icraatların hiç birinin içeriğinde samimiyet olmayıp, neticede olan ormanlarımıza ülkemize ve insanlarımıza olmaktadır.

Onun için vatanımızı ve onun cennet bahçeleri olan ormanlarımızı korumak tüm vatanseverlerin birinci görevi olmalıdır.

Çünkü orman olmayınca hayat olmaz ve yeni bir ekosistem uzun yıllarda oluşur.

Son günlerde ülkemizde 3000 hektar yani 30 milyon dönüm orman yanmış olup, yeni bir ekosistemin oluşması için 100 yıl kadar bir zaman dilimine ihtiyaç olması olayın çok korkunç boyutunu ortaya koymaktadır.

Bundan dolayı yüzyıl beklememek için ormanlarımıza gözümüz gibi bakmak zorundayız.

YEŞİL GÖRMEYEN GÖZLER RENK ZEVKİNDEN MAHRUMDUR.

{ "vars": { "account": "UA-28164355-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-DQTZ4JSXP4" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }