KÜRESEL TARIM TİCARETİ VE SÖMÜRÜ DÜZENİ

KÜRESEL TARIM TİCARETİ VE SÖMÜRÜ DÜZENİ

Toplumların giderek kapitalistleşmeleri kendisiyle birlikte sömürü düzeninide oluşturarak, tarım emekçisinin ürettiği malların net değerinden daha az fiyatlarla satılması, sömürü mekanizmasının temelini oluşturan bir emek çalma operasyonudur.

Aslında feodalizmle başlayan bu düzen evrilerek bugün kapitalizm denilen azgın ve doymak bilmeyen zihniyetin elinde, acımasız bir sosyal açlık savaşına toplumu mahkum etmeye doğru hızla savurmaktadır.

Aslında üretim toplumsal bir olay olmakla birlikte tarımda çalışanların (işçi, çiftçi, nakliyeci vs.) emeklerini tamamen  hür bir iradeyle kapitalistlere satarken, bu yapının sadece kendi çıkarına çalışır gibi görünmekle birlikte, gelinen kırılma noktasında hiçde öyle hür bir iradenin kapsamı alanında işlerin gitmediği ortaya çıkınca bu birilerini rahatsız etmiştir.

Aslında sömürü tarlada başlayıp, marketler gibi ara kademelerle toplumun tüm katmanlarını kapsar hale gelmiş emekçinin ve tüketicinin bu anlamda mağduriyetide dünyada en güçlü örgüt devlet olmasına karşın, kimsenin görev sorumluluğunuda ilgilendirmemektedir.

Olay bu sürece girince sömürücü güç durumu daha zor şartlara sokarak "Çalışmayan aç kalır"sloganını geliştirip, kendi çıkarını sürdürmenin yolunu, kendi koyduğu kurallara göre yürütmeye devam etmektedir.

Yani emekçiler tarafından oluşturulan değerin önemli bir kısmına el koyarak sömürü sürdürülmeye devam edilmektedir.Bugün ise durum daha ağır bir sömürü mekanizması olan  "Küresel Ticaret" boyutuna taşınmıştır.

Yani daha açıkcası sömürü, insanların yaşamlarına devam etmek için kıt-kanaat yaşayacak kadar ödeme yapmayı esas alarak soygun devam etmekte olup bu hususu her tarafta görmek olasıdır.

Burada temel sorun üreticilerin ürettiklerinin epeyce altındaki bir karşılık içerisinde yaşamak zorunda bırakılmaları ve bu durumun üstüne çıkmamalarıda tarımdaki gidişatın tek güç yani konvansiyonel olarak yönetilmesinin yolu  açılmaya çalışılmaktadır.

Açıkcası her şey sömürü düzeninin devamını sağlayacak şekilde sürdürülerek, emek hırsızlığına devam edilip bir noktada zorla el konulmaktadır.

Buradan çağrışımla özellikle küresel tarım ticaretinde eskiden pazarlanan gıda ürünlerinin üretimden tüketime kadar tüm özellikleri bilinirken son yıllarda çok önemli değişiklikler yapılarak sömürüde yeni bir hüviyet kazanmıştır.

Önceden ürünler hiç bir değişime uğramadan ve işlenmiş ürünler dünya piyasalarında yer alırken şimdi ise özelliğini kaybetmiş ürünler pazarlarda yer almaktadır (GDO'lu ürünler, Hormonlu ürünler, Pestisit kalıntısı olan ürünler, Raf ömrünün kimyasallarla uzatıldığı ürünler ve Depolarda radyoaktif etkiye maruz kalan ürünler vs.)

Ayrıca burada devreye teknoloji transferinden, tohum, fide, fidan, gübre, ilaç türlü tarımsal alet edavat ve makineler ile çeşitli zararlı girdi malzemeleri açıktan açığa satılarak sömürü tüm hızıyla  bu alandada devam etmektedir.

Bu hususların yanında az işlenen ve önemli ölçüde işlenen ürünlerde market raflarında üzerlerinde içeriği belli olmayan bir şekilde satılmaktadır.

Sömürü tarım ürünlerinin tüm çeşitlerinde devam ederken, karkas et ve canlı hayvan alımlarında bir çok olumsuzluk yaşanırken birilerinin korunması pahasına alım ve satış fiyatlarında ciddi farklılıklarıda yaşanması sömürünün ne derece uluslararasılaştığının açık göstergesidir.

Burada işlenmiş ürünlerin içeriğinde hangi katkı maddelerinin olduğu hiç kimse tarafından bilinmeden satın alınarak kullanılması gibi tehlikeli bir sağlıksız beslenme sistemi toplumun önüne konularak, sağlık hakkıda dolayılı olarak sömürülmektedir.

Sömürü mekanızması ürünleri hammadde olarak değilde daha fazla kar elde etmek için teknoloji kullanarak işleyip satarak ciddi katma değer elde edilmektedir.

Bu ürünleri satın alıp kullanan ülkelerin insanları da küresel tarım ticaretinin sömürüsünün dişlileri arasında didinip dururken bir taraftanda öğütülmektedir.

Uluslararası piyasalarda önemli bazı tarım ürünleri

(Buğday ,Pirinç, Mısır, Soya, Kahve, Pamuk, Zeytinyağı, Çay, Muz, Tereyağı ve Beyaz et) olmakla birlikte bu ürünlerden kahve hariç ülkemizde hepsi ve en iyi kalitede üretilmektedir.Durum böyle olmasına karşın üretim küçülmüş, tarım toprakları azalmış ama üretimin sonuna gelinmediği halde insanımızı beslemek için ne olduğu ve nasıl üretildiği ürünler bilinmeden ithal edilerek ,sömürü tüm hızıyla devam etmektedir.

Onun içindir ki gıda bağımlılığımız gittikçe artarken insanlarımız kötü ve pahalı şartlarda zor şer dahi beslenememektedir.İşlenmiş gıda ihracatında ülkemiz tüm tarımsal varlıklarına göre 0/0 0.7 ile 0/01.1arasında 15 ülke içerisinde 14.sırada yani sonlarda yer almaktadır.

Bu durum ise ithalata ne derece bağımlı olduğumuz ve küresel tarım ticareti açısından sömürüldüğümüzün ifadesidir.

Buradaki temel sorun Ar-Ge, üretim, ürün geliştirme, dağıtım ve pazarlama, piyasa araştırması, ithalat piyasasının büyüklüğü, ihracat piyasasının zayıflığı gibi hususlar aşılmadığı sürece hazinemizden çok daha fazla parayı uluslararası tarım ticaretinin kendi üreticilerinin kasasına aktarmaya devam ederiz.Durum böyle oluncada gelir ve gıda tüketimi ilişkisi konusunda insanlarımızın mutlu ve sağlıklı yaşaması zor görünmektedir.

Bizde yapılan üretim dünya piyasası tercihleri dikkate alınarak yapılmadığı yeni bir üretim planlaması olmadığı içindir ki zaman zaman ürünler tarlalarda bazende depolarda çürümekte bu durum ihracat refleksimizi çökerterek ithalat refleksimizi tetiklemektedir.Ve önemli bir milli değer ile verilen emek heba olmakta bu hususta küresel tarım ticaretini elinde bulunduranların işine yaramaktadır.

Bu bağlamda küresel tarım ticareti ve onun sömürüsünden kurtulmak içi tarımımız, uluslararası boyutta faaliyet gösteren işlenmiş ve işlenmemiş tarım ürünlerin ticaretini yapan firmalar dünyadaki her türlü tarımsal gelişmeler, değişen tüketici ihtiyaçları, ürünlerin pazarlanışı, bu hususların yerleri ve değişimleri ile tüketim hacmindeki gelişmelere göre yönlendirilmelidir.

Yoksa bırak küresel sömürünün bir parçası olmaktan kurtulmayı gıda bağımlılığımız gittikçe artar ve üretim gücünü kaybetmiş bir ülke konumuna gelmiş oluruz.

Tarım masa başında verilen kararlarla değil üretimle gelişir yoksa emperyalizmin kirli midesini doyurmaya devam ederiz.

Küreselleşme toplumları fakirleştirir ülkemizde orta sınıfın kendini yoksulluk cenderesinde bulması gibi, çünkü bu sistemde eşit bölüşüm yoktur.

Neticede hiç kimsenin karnı artık  doğduğu yerde doymuyor ve iç göç haraketleride arttığı için   şehirlerimiz artık bu yükü taşıyamaz hale gelmiş durumdadır.

Ama bu husus sömürü hızını azaltma yerine artırmaktadır onun için üretim kaynaklarını devreye sokarak eskiden olduğu gibi kendi kendine yeten bir ülke olmalıyız.Yoksa küreselleşme bize daha fazla zaman tanımayacaktır.