Trabzon'umuz tarihin derinliklerin den günümüze kadar bir çok medeniyeti ve kültürü bünyesinde barındırmış, günümüzdeki Trabzon'la kıyaslanamayacak kadar, yakın geçmişte, Osmanlı'nın, ve Cumhuriyetin, uzak geçmişte Doğu Roma'nın ve Bizans'ın aristokratlarının en gözde şehirlerinden birisiydi.
O kadar ki medeniyetler şehri diye tabir edilen güneydoğudaki şehrimiz Diyarbakır'dan bile tarihi çok eskilere dayanıyordu.
Başlangıcından bu yana tek tek hangi medeniyetler olduğunu yazmama gerek yok sanırım.
Benim esas ilgi alanım Trabzon'un geriye doğru olan iki yüzyılı, yani yakın geçmişi !!
Trabzon 1800 li yılların ortalarında her yönüyle müthiş bir potansiyele sahipti.
Fabrikaları olan, tarımda üretici olan, istihdam sorunu olmayan, ekonomik kriz nedir bilmeyen, üzerinde yaklaşık ona yakın konsolosluğu bulunan, Avrupada bile tanınmış üst düzey zengin işadamlarını ve o işadamlarına ait özel bankaları bünyesinde barındıran,
Günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiş mimarileriyle göz kamaştıran Tarihi konaklarıyla, çeşmeleriyle,
Görsel güzellikleriyle dikkat çeken, Kiliseleri, kapıları, camileri ve sayısız değerli yapılarıyla,
İnsanlarının doğal ve samimi olmasından dolayı, kendi kendilerini mizansen eden dünyaya nam salmış kültürleriyle,
Deniziyle, denizinden çıkan lezzetli balıklarıyla,
Çılgın doğası ve dünyanın hiç bir yerinde göremeyeceğiniz, yeşilin her tonunu görebileceğiniz tabiatıyla iç içe yaşayan, aksiyonu hiç bir zaman bitmeyen müthiş bir şehirdi.
Ne yaptık...???
Elimizdeki değerlerin bir çoğunu kaybettik değilmi...
Geriye dönük çok kısa sayılan seksen yıl içinde yukarıda belirttiğim özelliklerimizin bir çoğunu maalesef kaybettik değilmi !!!
Yeniden kazanabilir miyiz???
Geriye dönmek için zaman makinesi yapılmadıktan sonra kaybettiklerimizi kazanma şansımız yok tabiiki.
Geriye dönme şansımız sıfır olsada,en azından bundan sonrasını koruyabilmek bizim için başarı sayılmalıdır.
Çok değil bundan yüz yirmi beş yıl önce Trabzon'da yaşayan çok sayıda banker vardı.
Bunların en önemlisi ve en zenginlerinden biriside olan, aynı zamanda kendisine ait bankanın sahibi de olan, Banker Kostaki Teophylaktos adında Kırım Asıllı bir Rum vatandaşıydı.
1900'lü yılların başında Trabzon'un kalbi denilen şimdiki meydanın göbeğinde dillere destan muhteşem bir konak yaptırmıştı.
1900'lü yılların başlarında, Trabzon’un kalbinde yükselen bu ihtişamlı yapı, Banker Kostaki Teophylaktos tarafından yaptırıldığı zaman Trabzon'un diğer Aristokrat elitleri de şehrin muhtelif yerlerinde bir birlerine nazire yaparcasına, Günümüzde de halen daha çeşitli amaçlar için kullanılan başta Atatürk köşkü ve Vali konağı olmak üzere müthiş konaklar yaptırdılar.
Trabzon'da bulunan bu konakların yüzde sekseni sayılan, yani on üç tanesi bugün Soğuksu mahallesi sınırları içerisinde bulunmaktadır.
Zengin ve güçlü bir iş insanı olan Teophylaktos konağı, ailesi ve şehrin elitleri için bir simge haline getirmek amacıyla tasarladı.
Teophylaktosun eşide Fransız asıllı çok varlıklı bir ailenin kızıydı aynı zamanda da yüz elli yıl önce Trabzon'a çim hokeyini tanıtan ve yaygınlaştıran insanın ta kendisiydi.
Çok varlıklı bir ailede yetişmiş çocukluğundan genç kızlığına kadar üst düzey bir eğitim alarak Trabzon'a gelin gelmişti.
Kendinin ve çocuklarının giysilerini bile her yıl Fransa'nın Başkenti ve modanın kalbi sayılan Paris'ten getirtecek kadar zengin bir ailenin first lady'siydi artık.
İtalyan mimarlar tarafından inşa edilen bu gösterişli yapı, zarif detayları ve İtalya'dan getirtilen malzemeleriyle şehrin sembollerinden biri oldu.
Her şey Teophylaktos'un lehine gidiyor gibiydi.
Bankerliği sayesinde sadece Trabzon ve bölgemizde değil Avrupa'da bile tanınan ve saygı duyulan bir isimdi.
Kendi şirketine ait gemisiyle Trabzon'dan Fransa'daki üst düzey balolara ve toplantılara Fransız asıllı eşiyle özel davetler alarak zaten gidiyordu.
Ancak 1917’de dünya savaşlarıyla çalkalanan bir dönemde, Kostaki Teophylaktos’un serveti hızlı bir şekilde erimeye başladı.
Savaşın getirdiği ekonomik kriz ve iflas eden bankası, onu ve ailesini trajik bir sona sürükledi.
Konağın kapıları artık büyük balolar ve davetler için değil, haciz memurları için açılıyordu.
Bu ihtişamlı yapı, Teophylaktos’un sonu oldu; bütün mal varlığı, konağı da kapsayacak şekilde satışa çıkarıldı.
Konağın dramatik kaderi bununla da bitmedi.
Önce Nemlioğlu ailesine satıldı, ardından Kurtuluş Savaşı sırasında askeri karargah olarak kullanıldı.
Teophylaktos’un yaşanmış binlerce hatırası, konağın duvarları arasına hapsedilmiş bir şekilde kaldı.
Kostaki Teophylaktos konağı esasında Trabzon'un Rus işgali sırasında adeta yağmalanarak tarümar edildi.
Kostaki Konağı, bir zamanlar lüksün ve zenginliğin simgesi iken, yeni döneminde tarih ve kültür müzesi olarak yeniden doğdu.
1987'de restorasyona alınan yapı, 2001 yılında Trabzon Müzesi olarak kapılarını açtı.
Bugün, sadece mimarisiyle değil, geçmişinde yaşadığı dramlarla da, hikayeleriyle de ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor.
Bu konağın hikayesi, zamanın ve şartların insanlar kadar yapıları da nasıl değiştirdiğinin en güzel örneklerinden biri olarak Trabzon’un kalbinde yaşamaya devam ediyor.
Son zamanlarda yıllardır bir türlü bitmek bilmeyen restarasyonuyla saç baş yolduran bu tarihi konak bir an önce yaşanmış hikayeleriyle Trabzon turizmine kazandırılmalıdır.
Valilik konutu olarak kullanılan, Trabzon'daki en güzel konaklardan birisinde oturan, Soğuksudaki Tarihi konaklara hassasiyetini yakınen bildiğim kapı komşum Sn. Valimiz Aziz Yıldırım bey'in kendisinden Kostaki konağının restorasyonuyla ilgilenmesini ve bir an önce hızlandırılmış bir şekilde sonuçlandırılarak şehrimize kazandırılması açısından desteklerini özellikle rica ediyorum.
Trabzon'un bu güne kadar resmi tarihini yazan hepsi birbirinden değerli yüzlerce yazar olmuştur.
Benim stilim resmi tarihi yazanlardan çok farklı bir stil.
Ben yaklaşık altı yıldan beri Trabzonun gerçek anlamda yaşanmış hikaye tadında efsanelerini, mahalle kültürlerimizi ve mahallelerimizde yaşamış sembol isimlerimizi, tarihi yapılarımızın bilinmeyen hikâyelerini anlaşılır bir dille yazmaya çalışıyorum.
Benide takip eden okuyucularım Trabzon'un geçmişine ait bilinmeyen hikâyelerini ve efsanelerini okumayı çok seviyorlar.
Çok yakın bir zamanda 61 saat'te yazdığım yazılarımı kitaplaştırıp siz okurlarımın hizmetine sunmaktan mutluluk duyacağım.
Kitabımın basımı konusunda ne gerekiyorsa en güzelini yaparız merak etmeyin Hasan bey diyerek desteklerini de esirgemeyen, aynı zamanda yazılarımı her pazar günü büyük bir merakla okuyan,
Büyükşehir Belediye başkanımız sayın Ahmet Metin Genç Bey'e de buradan teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Kalın Sağlıcakla...