İletişim teknolojilerinin gelişimi ile birlikte yeni bir şiddet türü olan dijital şiddetin ortaya çıktığını ve bunun her geçen gün büyüyen bir risk olduğunu ifade eden Öğretim Görevlisi Dr. Merve Sarışın, kadınların dijital alanda da güvende olmadığına dikkat çekti.

Ordu Üniversitesi Ulubey Meslek Yüksekokulu Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Merve Sarışın, özellikle kadınların ve madun grupların dijital şiddete uğrama ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu söyledi. Dr. Merve Sarışın, gelişen iletişim teknolojilerinin, beraberinde büyük riskleri de taşıdığını belirterek, sosyal ağlardaki kötüye kullanımın kullanıcılar tarafından sıklıkla deneyimlenmesine rağmen hala bu konuda bir farkındalık oluşmadığının da altını çizdi. Dr. Sarışın ayrıca, yapay zeka uygulamalarının kadına yönelik dijital şiddet alanında önemli bir tehdit unsuru olduğunu ve ilerleyen dönemlerde bunun daha karmaşık bir hale geleceğini de vurguladı.

Kadına yönelik gerçekleştirilen dijital şiddetin günlük hayatta hangi biçimlerde görülebildiğine ilişkin bilgiler veren Sarışın, “Yeni iletişim teknolojilerinin kullanımının arttığı günümüzde, şiddet de mekan değiştirdi ve çevrimiçi ortamda etkinliğini giderek artırmaya başladı. Dijital şiddet; mobil telefon, bilgisayar, tablet gibi donanımlar ve kısa mesaj, telefon görüşmeleri, sosyal medya, e-mail, bloglar, dijital oyunlar gibi çevrimiçi ortamlarda kişi ya da gruplara karşı gerçekleştirilen taciz, tehdit, şantaj ve nefret içerikli söylemlerin tümünü ifade etmektedir. Kadınlar bu şiddete eş, flört, akraba tarafından maruz kalabileceği gibi yabancılar tarafından ve anonim hesaplar üzerinden de maruz kalabilmektedir” şeklinde konuştu.



“Dünya genelinde kadınların yüzde 58’i sosyal medyada tacize uğruyor”

Dr. Sarışın, dijital şiddete en sık maruz kalanların kadınlar ve kız çocukları olduğunu belirterek dijital şiddetin kadınları ve kız çocuklarını intihara kadar sürükleyebildiğini ve bu konunun ilgililer tarafından önemsenmesi gereken bir sorun olduğuna dikkat çekti. Sarışın, “Kadına yönelik şiddet hem insan hakları ihlali hem de bir toplum sağlığı sorunu, ne yazık ki her geçen gün artıyor ve kadın cinayetleri korkunç bir boyuta ulaşmış durumda. Bu noktada dijital şiddet de önemle üzerinde durulması gereken bir şiddet türü. 2023 yılında düzenlenen UNESCO Genel Konferansı’nda açıklanan raporda dünya genelindeki genç kadın ve kız çocuklarının yüzde 58’inin sosyal medyada tacize uğradığı belirtildi. Elbette dijital şiddete yönelik araştırmalar derinleştikçe bu oranın daha da yüksek çıkacağını ön görebiliriz çünkü dijital şiddetin sıklıkla deneyimlenmesine rağmen kullanıcılar tarafından farkına varılamaması ve sorunsallaştırılmaması, dijital şiddetin görünür olmasının da önüne geçmekte” ifadelerine yer verdi.



“Yapay zeka iki tarafı keskin bir bıçak”

Yapay zeka teknolojisinin kadına yönelik dijital şiddeti daha da çıkmaza sokacağını belirten Sarışın, bu teknolojinin kimlik hırsızlığı, tehdit, şantaj, taciz gibi pek çok olumsuz davranışa çok kolay kapı aralayabileceğini ifade etti. Sarışın, “Yapay zeka uygulamaları kullanıcılara üretkenlik avantajı sağlasa da iki tarafı keskin bir bıçak gibi, dolayısıyla bu, kötüye kullanım anlamında değerlendirilmesi gereken önemli bir konu. Özellikle kadın ve kız çocuklarının güvenliğine karşı önemli bir tehdit unsuru oluşturan yapay zeka uygulamaları taciz, tehdit, özel hayata dair bilgilerin paylaşımı, nefret söylemi ve dezenformasyon gibi pek çok dijital şiddet biçiminin katlanarak artmasına, bunun gün geçtikçe daha da kargaşa halini almasına ve önlenemez hale gelmesine sebep olabilir. Kamuoyunda tanınır kişiler daha çok risk grubunda gibi görünse de her birimiz yapay zeka tarafından oluşturulan kötüye kullanımın kurbanı olabiliriz. Bu noktada dijital alanda kullanıcı güvenliğinin sağlanması son derece önem arz etmekte. İlgili düzenlemelerin sağlanarak kötüye kullanımın önlenebilmesi noktasında hem uygulama geliştiricilere hem de politika yapıcılara önemli sorumluluklar düşmektedir” ifadelerine yer verdi.



Alınması gereken önlemler

Kullanıcı düzleminde alınması gereken güvenlik önlemlerinin olduğunu ve bu önlemler konusunda gerek eğitim, gerek medya yoluyla farkındalık oluşturulması gerektiğine vurgu yapan Sarışın, “Kullanıcılar olarak dijital şiddet mağduru olmamak için dijital dünyada almamız gereken bazı güvenlik önlemleri var. Öncelikle kişisel bilgilerin gizliliğine önem vererek sosyal medya hesaplarının herkese açık profilin kapatılması önemli bir konu. Bununla birlikte olması muhtemel kimlik hırsızlığına karşı çevrimiçi ortamda kullanmış olduğumuz her türlü kullanıcı hesabına iki aşamalı kimlik doğrulaması getirmek, hesap şifrelerini başkaları ile paylaşmamak, güvenilir olmayan kablosuz internet ağlarına katılmamak, çerezleri kabul etmemek ve telefonumuzdaki çerezleri temizlemek, uçtan uca şifrelenmiş anlık mesajlaşma uygulamalarını tercih etmek alınabilecek bazı önlemler arasında yer almaktadır” diye konuştu.



“Dijital şiddet alanında mevzuata ihtiyaç var”

Ordu Üniversitesi Ulubey Meslek Yüksekokulu Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Merve Sarışın, dünyanın çeşitli ülkelerinde dijital şiddeti önleme noktasında yasal düzenlemelerin yürürlükte olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“Kanada, Meksika, Avusturalya, Almanya, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde kadına ve kız çocuklarına karşı gerçekleştirilen dijital şiddetin önlenmesine ilişkin çeşitli yasal düzenlemeler mevcut. Ülkemizde ise dijital şiddetin doğrudan suç olduğuna yönelik herhangi bir yasa mevcut değilken failler, ‘6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği; Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu; İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’ kapsamında ceza alabilmektedir. Ülkemizde dijital şiddet özelinde mevzuat oluşturulması şiddetin yayılımının azaltılması ve farkındalık oluşturulması noktasında son derece etkili olacaktır. Elbette bu konuda yalnızca yasa koyucuların değil, sivil toplum kuruluşlarının, hizmet sağlayıcılarının, uygulama geliştiricilerinin, medyanın, özetle konunun tüm paydaşlarının da dijital şiddetin görünür kılınması noktasında politika yapıcılara destek olması gerekmektedir.”