Trabzon Büyükşehir Belediye Başkan Vekilliği ve farklı siyasi görevlerde bulunan Srilanka Fahri Konsolosu İş İnsanı Atilla Ataman, 61saat.com Sorumlu Yazı işleri Müdürü Erhan Esaspehlivan’ın sorularını yanıtladı.
Trabzon’un genel sorunlarından, Trabzonspor’a kadar birçok konunun konuşulduğu programda Ataman, şehre, spor ve siyaset camiasına dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
ATAMAN, AKTİF SİYASETTE ROL ALACAK MI?
Siyasete devam edip etmeyeceği yönündeki soruya Ataman, “Peşinen söylemem lazım ki hedeflerimde siyaset yok, ama onun dışındaki her şey var. Trabzonlularla, şehrin bütün dinamikleri, işimle, gücümle var. Kendi işimizle gücümüzle, beş yıldır ihmal ettiğimiz sosyal çevremizle ve ticari işlerimizle ilgilenme fırsatı buluyoruz, onlarla uğraşıyorum ağırlıklı olarak. Ama merak edilen sorunun cevabı: Peşinen hazır, siyasette bir düşüncem yok. Siyasi kimliğim var ama siyasi makamlara dair bir düşüncem yok" dedi.
BAŞKA PARTİ’DE SİYASET DÜŞÜNÜYOR MU?
Kendisinin AK Partili olduğunu, kendi partisinde siyaset düşünmezken, başka partide siyaset düşünmesini gerektirecek hiç bir şey olmadığını belirten Ataman, “Atilla Ataman’ın partisi belli. Ben AK Partiliyim, Sayın Cumhurbaşkanımızın partisinden. Yani Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinden bir arkadaşınızım. Cumhur İttifakı’nın bir parçası olmaktan da keyif alan, ülkü kimliğiyle AK Parti’de siyaset yapan birisiyim. Bir dönem belediye başkan vekilliği yaparak Sayın Murat Zorluoğlu ile birlikte keyifle bu işi yaptık. Beş yıla hakikaten güzel projeler sığdırmış birisiyim. Bundan sonrasını da bizim yerimize gelen arkadaşlardan bekleyen, takip eden, yeri geldiğinde öneriler sunan biriyim. Çünkü yapılan şey şehre yapılacak hizmetler. Onun dışında kendi partimde bile siyaset düşünmezken başkaca bir yerde düşünmemi gerektirecek hiçbir şey yok. Fakat bunların konuşulması (siyasi olanlar için söylüyorum) bir şereftir. Allah razı olsun, insanların bu şekilde aklında kalmak güzel bir şeydir. Diğer görevler ise yeri ve zamanı geldiğinde karar vericilerin sevdiğimiz, vazgeçemeyeceğimiz, hatırlarını kıramayacağımız kişilerin yapabileceğimiz işleri önermesi halinde talimat kabul ederiz. Orada bir sıkıntı yok.
AK SAÇLI ABİ OLARAK DEĞERLENDİRİLMEYİ TERCİH EDERİM
Zorlandığı ülkenin, zorlandığı şehrin, zorlandığı işler olduğunda yaparız. Ama bizim artık memuriyet yapacak halimiz yok yani bu noktadan itibaren. Aktif siyasette de olmayacağımı göre, bizim daha ziyade tecrübelerimizden faydalanan bir ak saçlı abi olarak değerlendirilmeyi tercih ederim. Çünkü kendi işlerimiz de var ama öyle çok torunlarımız var, ama torun sevecek yaşta da hissetmiyorum kendimi doğrusu. Ve evlenecek çocuğumuz da var çünkü daha küçük. Şehre tecrübemiz, memleketimize tecrübemiz bir şeyler katma gayretimiz olur doğal olarak. Ben aktif siyasetin içinde değilim ama eşim, beni de çok gururlandıran bir şekilde, işini çok iyi yapar. Şehirden, kendi şehrinden hiç kopmadan hareket eder. Çok büyük bir şehir, Trabzon’un üç katı büyüklüğündeki bir şehre hizmet eden ve iktidar partisinin bir milletvekili olan Suna Hanım, AK Parti Diyarbakır Milletvekili olarak işini yapıyor, keyifle de yapıyor. Gurur duyuyorum. Bir nebze ona da katkımız olursa ondan da keyif alıyorum. Tabii ki oluyor, konuşuyoruz, istişare ediyoruz. İşlerine karışmadan, dışarıdan doğru sorduğu konulara aklımızın yettiğince, istediği şeylere gücümüz yettiğince katkı sunmaya çalışıyoruz. Yani aktif siyasetin bu noktada aile olarak içindeyiz.
AK PARTİ’NİN NE YAPTIĞI BEN ÇOK YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR
Artı, Trabzon’da AK Parti’nin ne yaptığı da beni çok yakından ilgilendirir. Kendim olmam gerekmiyor. Yani buradaki il, ilçe teşkilatlarımızın başarısı noktasında elimden ne gelirse yaparım. Trabzon’un başarmasını çok önemsiyorum. Ama tarzım, tavrım belli benim. Partiliyim ama partizan hiç olmadım. Diğer partili arkadaşlar da şehrin bütünüdür, birleşenidir. Onlara da sorumluluk noktasında olan arkadaşlara gördüğümüz yanlışlar varsa söylemekten geri durmam. Yaptıkları doğru işler varsa da onları takdir etmekten geri durmam. Şehre olacak her türlü katkıyı takdir ederim, yapılan yanlışları da tenkit ederim. Rahatlıkla ederim. Bunu kendi partim de yapsa tenkit ederim. Burada bir sıkıntım yok” dedi.
TFF’YE BAŞKANLIĞI DÜŞÜNDÜ MÜ?
Federasyona aday olup olmayacağı yönündeki iddialar hatırlatıldığında ise Ataman, “Bu mesele konuşuldu. Şu anda bir federasyon başkanı var. Oraya döneriz. Onun başarılı olması için destek olmamız lazım. Oraya döneceğiz. O yokken ve çok kötüyken federasyon, bu işe aday olduğumuz, bu işin konuşulduğu doğrudur. Bir büyüğümle birlikte federasyon başkanlığı adaylığımız ya da federasyon yönetimi adaylığımızın konuşulduğu doğrudur. Ama o konu geçmişte kaldı. Federasyonun şu anda seçilmiş Trabzonlu bir başkanı var. Eski federasyon başkanının karşısında kim olsa ona destek verilecekti. Trabzonspor’da Hacıosmanoğlu’nun en büyük destekçisiydi. Eğer Başkan Trabzonlu olduğu için bu yaşanıyorsa bu durumdan en büyük zararı gören Trabzonspor’dur… Bizim de aynı şekilde karşılık vermemiz gerekir. Trabzonspor’a zarar veren babam olsa karşısında dururum” diye konuştu.
TRABZON’DA ‘BİR BEN OLAYIM’ HAVASI VAR
Ataman, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Belki benim kökenimde olan Çepni kültürüyle alakalı bir şey de olabilir. Bağımsız bir ruh hali var burada. Yani bizim atalarımızın, dedelerimizin, babalarımızın yan yana evi yoktur kırsala baktığınızda. Herkesin evi bir tepenin üstündedir. Yan yana ev yoktur. Yan yana ev zorunluluktan daha sonra olmuştur. Herkes kendi evinin, kendi kıta sahanlığının beyi, derebeyi pozisyonunda. Trabzon’un böyle bir hali var. Trabzon’un geçmişine bakıldığında, Trabzon’daki lokal liderlere de bakıldığında şehri çekip çevirmeyi başarmışlardır. Trabzon’da bir “Ben olayım” havası var. Herhalde nüfusa en çok başkanlık düşen şehirlerden birisi Trabzon’dur. Beş kişiden üçü bir yerin başkanı. Bu şehrin böyle bir hali var. Yani bir iddia sahası var. Bu kötü bir şey de olmayabilir. Yani bizim müteşebbis ruhumuz da oradan kaynaklanıyor olabilir.
HERKESİN KABULLENECEĞİ İSİMLERİ BULMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYOR
Ancak bunların içinde en önemli husus şu: Şehir, herkesin kabulleneceği isimleri bulmakta güçlük çekiyor. Bu, bütün partiler için geçerli. Çünkü şehir elitini kaybediyor. Yani 80 yıldır, 90 yıldır şehir elitini kaybediyor. Eliti gidiyor. Trabzon’da çok önemli, çok maruf isimler, biraz para kazandığında, çocuğunun okulu vesaire gibi gerekçelerle kendisini il dışına atıyor. Ağırlıklı olarak da İstanbul ve civarında oluyorlar. Trabzon sermayesini ve yetişmiş insanını kaybeden bir şehir. Bunun geri dönüşünü sağlamakta da güçlük çekiyor.
TRABZON DİASPORASI TÜRKİYE’Yİ İDARE EDER DURUMUNDADIR
Şu anda Trabzon diasporası, Türkiye’yi idare eder durumdadır. Ama Trabzon’da kalanlar, Trabzon’u idare etmekte müşkülat yaşıyor. Bu kavgalar, gürültüler oradan. Çünkü nitelik... Yani herkesin kabul edeceği, “Evet, iyi bir gazetecidir” dediğinde herkesin kabul edeceği isimler bulabilmek kıymetlidir. Örneğin, “Filanca konu için birisine danışalım” dediğimizde bulabileceğimiz esnaf sayısı kıymetlidir. Biz bu dokuyu kaybettik. Bu dokuyu kaybederken acımasızca da davrandık. Çünkü önceliklerimiz kestirme bir şekilde, kolay para kazanmak, kolay mevki makam sahibi olmak üzerine şekillendi. Bu da bireysel olarak iyi yetişmiş insan dokusunu azalttı.
Yani nitelikli, liyakatli insan sayımız, doğal olarak, mukayeseli olarak bir azalma gösterdi. Birbirimize benziyoruz. Yani benzer seviyede insanlar olarak şehrin dokusunu paylaşmaya başladık. İçimizden bu noktada önder, örnek kişilikleri çıkarmakta ya da başarılı insanları çıkarmakta güçlük çekiyoruz. O yüzden de bu, A, C, D partisi fark etmeksizin, milletvekili seçimlerinde de, milletvekili tercihlerinde, belediye başkanı tercihlerinde de çok önemli oldu. Hep dışarıdan gelenlerle şehri yönetir olduk, dışarıdan gelenleri seçer olduk.
Burada kabahati kendimizde aramadık. Yetişmiş insanımızı burada tutacak gerekçeleri oluşturamadık. Şehrin hâlâ, bugün hâlâ, hiç kimse kusura bakmasın, üç tane vakıf üniversitesi, iki tane devlet üniversitesinin olduğu bu şehirde, hâlâ İngilizce bilen, yabancı dil bilen eleman ilanına rastlamıyoruz. Bunun altını çizmek lazım. Bu, bir ülkenin enerji tüketimi kadar önemli bir konudur. Tuvalet kağıdı kullanımı kadar, diş fırçası kullanımı kadar önemli bir konudur. Yani yabancı dil bilen eleman arayan bir Trabzon olduğunda, çok şeyin değiştiğini göreceğiz. Ama bunu arayamıyoruz. Çünkü bilen var mı? Burada öğreneni çok az. Doğru, burada öğreneni çok az, dışarıda öğrenen çok az.
İSTANBUL’DAKİ HEMŞERİ DERNEĞİNİN HOŞUNA GİTSİN DİYE…
O hâlde şehrin eğitimiyle, kültürüyle bir geri dönüşü yeniden yaşaması lazım. Ben geçtiğimiz yıllarda da bunu ağırlıklı olarak çok söyledim. Hatta Murat Bey'le, sayın Diyarbakır Valimizle, Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde kendi içimizde bir karar da aldık. Ama tabii bunun uygulaması bizim meselemiz değil. Yani o dönem İçişleri Bakanlığı'nın, mülkiye idare amirlerinin de burada bizimle paralel düşünmesi gerektiğini gördüğümüz için geri adım attık.
Mesela Trabzon günlerini hâlâ daha Konya’da yapılmış tereyağını Ankara’da satarak Trabzon günleri yapan bir şehri hangi mantıkla bu kararı aldığını sorgulamamız lazım. Yani İstanbul’daki hemşehri derneğinin hoşuna gitsin diye, üç tane protokol üyesini orada konuşturmak için Ankara’da, İstanbul’da Trabzon günleri yapıyoruz. Trabzon'un değerlerini korumak istiyorsak bu anlayışı sorgulamalıyız. Trabzon’un markasını, turizm potansiyelini burada koruyup geliştirelim.
TRABZON GÜNLERİNİ İLÇELERDE ORGANİZE ETSEK…
Beşikdüzü’nde bir hafta sonunu Trabzon günleri olarak organize etsek, bir hafta sonunu Akçaabat’ta, bir hafta sonunu Yomra’da ya da Sürmene’de yapsak ve Trabzon’a ait olan değerleri burada yerinde sergilesek ne olur? Böylece Trabzon’u ve Trabzon’u sevenleri bir araya getirecek, yaz aylarında bir etkinlik takvimi oluşturmuş oluruz. Sonunda da bunu otçular şenliğine, Kadırga şenliğine ya da Sultan Murat yaylasında yapılacak bir festivale bağlasak. Böylece Trabzon’da bir ay boyunca her hafta sonu Fenerbahçe-Trabzonspor maçı varmış gibi bir yoğunluk oluşur. Turizm potansiyeli artar.
TRABZON’UN TANITIMI DEĞİL, TRABZON’UN İSTİSMARI OLUR
Ama kalkıp bunu Ankara’da, İstanbul’da yaparsanız Trabzon’un tanıtımı değil, Trabzon’un istismarı olur. Trabzon’un kalkınması ve Trabzon insanının daha fazla iş yapabilmesi için bu tür etkinliklere şehirde öncelik verilmelidir.
Ankara’da Trabzon günleri yapmaya karşı değiliz ama bunu şehrin markasına katkı sağlayacak şekilde, burada üretilen, Trabzon’a özgü ürünlerle ve buradaki esnafın kalkınmasına hizmet edecek şekilde organize etmeliyiz. Trabzon günlerini Trabzon’da yapmak, şehrin markasını güçlendirmek, buraya turist çekmek ve yerel ekonomiyi canlandırmak açısından çok daha faydalı olacaktır. Bunun için dışarıdan gelen aileler için bir kampanya düzenleyelim, yayla kültürümüzle tanıştıralım, onları burada misafir edelim.
Evet, bu konu başlı başına bir mesele ve şehir bunu hak ediyor. Bu şehirde yaşayan insanların ve dışarıdan gelenlerin Trabzon’un gerçek değerlerini görmesi gerekiyor. Şehirde böyle bir turizm potansiyelini artırmamız lazım”
TRABZON’DAKİ SİYASİ TARTIŞMALADAN KEYİF ALMIYORUM
AK Parti’nin başarısı çin elinden gelenin yaptığının altını çizen Ataman, “Aktif siyasette bir kadroda yer almıyorum. Ancak siyasetin içindeyim çünkü AK Partiliyim. Benim işim, milletvekili olan eşim Suna Hanım ile birlikte milletimize ve şehrimize hizmet etmek. O, Diyarbakır milletvekili olarak, büyük bir sorumlulukla görevini yapıyor. Her ay düzenlediği halk günleri, şehirdeki insanlarla kurduğu bağlar ve sürekli sahada olması beni gururlandırıyor. Ben de eşime bu süreçte destek oluyorum. Trabzon için, Ak Parti’nin başarısı için elimden geleni yapıyorum. Çünkü Trabzon’un kalkınması ve gelişmesi benim için çok önemli.
Trabzon’daki siyasi tartışmalardan keyif almıyorum. Partinin otoritesine saygı duymak gerekiyor. Genel merkez bugün başka bir ismi tercih ettiğinde ona saygı göstermek lazım. Genel merkezin otoritesini sarsacak hareketlerden kaçınmak lazım. Ben bir itaat kültürüne karşıyım ama hiyerarşinin olmadığı yerde anarşi olur. Bu sadece Ak Parti için değil, tüm siyasi partiler için geçerli bir durum.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, partinin kurucusu ve lideridir. O, Türkiye’nin geleceği için çok önemli bir liderdir. Bugün parti kapatılıp yeni bir parti kurduğunu söylese bile halkın büyük çoğunluğu onu takip eder. Bu yüzden herkes bu otoriteye saygı göstermelidir” diye konuştu.
ŞENOL GÜNEŞ GİBİ BİR MARKAMIZ VAR
Ataman, Trabzonspor ile ilgili olarak ise, “Trabzonspor, Trabzon için bir yaşam sebebidir. Bu şehirde herkesin birinci sevgilisi Trabzonspor’dur. Takım galip geldiğinde şehirde tahsilatlar yapılır, herkes mutlu olur. Ama takım mağlup olduğunda şehirde ekonomik hareketlilik durur, insanlar moral bozukluğu yaşar. Bu kadar önemli bir marka olan Trabzonspor’un iyi yönetilmesi, başarılı olması hepimizin arzusu.
Son dönemlerde Trabzonspor’da işler iyi gitmedi. Yönetim başarısız oldu. Ancak Trabzonspor’un bu kadar kıymetli olduğunu düşünenlerin, daha iyi yönetebileceklerini söyleyenlerin ortaya çıkması gerekiyordu. Kongrede aday olacak, projelerini sunacak kimse çıkmadı. Bu yüzden mevcut yönetim devam etti.
Trabzonspor’un elinde Şenol Güneş gibi bir marka değeri var. O, Türkiye’yi dünya üçüncüsü yapan bir teknik direktör. Şehirde herkes kendi kafasındaki Şenol Güneş’i arıyor ama elimizdeki değeri korumamız lazım. Şenol Hoca’nın bilgi ve tecrübelerinden istifade etmeliyiz.
Trabzonspor şu an hakem hataları nedeniyle birçok maçta mağdur edildi. Ancak bu yönetimi ve Şenol Hoca’yı istifaya çağırmak doğru değil. Kulüp zor bir süreçten geçiyor ve bu süreçte onlara destek olmalıyız. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Yönetim, hatalarından ders çıkararak kulübü yeniden ayağa kaldırabilir.
Trabzonspor, düşürüldüğü yerden kalkmalı ve bu kalkış, mevcut yönetim ve Şenol Güneş ile olmalıdır. Yönetim zorlu bir süreçten geçiyor. Şenol Hoca gibi bir değeri desteklemek, moral vermek ve bu süreci onlarla birlikte yürütmek şehir adına bir sorumluluktur. Eğer gelecekte daha iyi bir ekip, daha iyi bir yönetim alternatifi ortaya çıkarsa, elbette desteklenmelidir. Ama şu an için mevcut yönetim ve teknik ekip, bu görevi sürdürmek zorundadır.
Federasyon ile Trabzonspor arasındaki ilişkilerde de dikkatli bir yaklaşım gerekiyor. Trabzonspor’un haklarının korunması noktasında, kulübün federasyon nezdinde güçlü bir duruş sergilemesi elzemdir. Aynı zamanda şehirdeki herkesin bir araya gelip bu sürece katkı sunması şarttır. Trabzonspor, bu şehrin en önemli markasıdır ve bu markanın değerini korumak hepimizin görevidir.
Galatasaray maçında yaşanan haksızlıklar, hakem kararları ve diğer sorunlar Trabzonspor’un moralini bozmuş olabilir. Ancak bu süreçte tribünleri doldurmak, takıma destek olmak en önemli meseledir. Trabzonspor’un sadece saha içindeki mücadeleye değil, şehirdeki desteğe de ihtiyacı var” dedi.