GIDA POLİTİKALARI VE GİDEREK ARTAN AÇLIK

Ülkemizde yaşanan üretimden uzaklaşma gibi sosyal, kültürel ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle insanların beslenme konusunda düştükleri çıkmaz ve çaresizlikleri toplumsal bir travmaya dönüşmüştür.

Onun içindir ki sınırlı gelirle geçinmeye çalışan toplum, artık paranın iş görme kabiliyetinin azalması sonucu tabiri caizse, insanlar sokağa ve pazara bile kahır içinde çıkmaktadırlar.

Memur ve emeklisine yılbaşı dolayısıyla yapılan zamlar refahı değil sorunu çarpan etkisiyle dahada vahim bir aşamaya taşımıştır.

Burada temel faktör toplumun sağlıklı beslenmesini temin etmek olup, bu çerçevede ihtiyaçların karşılanması için sağlıklı gıda ve  beslenme politikalarını hayata geçirmek gerekmektedir.

Ülkemiz ekolojik açıdan birçok ülkeden daha ileride olmasına karşın, insanların gıdaya ulaşmakta neden sıkıntı çektikleri ayan beyan ortadadır.

Dünya lideri olduğumuz ürünlerde bile üretici belli mekanizmalar aracılığıyla mağdur ediliyorsa bu hususun devlet tarafından regüle edilmesi gerekmektedir.

Ancak böyle bir denge oluşturmak için ne bir eylem ve nede bir kanuni düzenleme yapılmamaktadır.

Dahası dünyadaki 12 bin bitki türünden 9 bini ülkemizde doğal olarak yetişiyor olmasına ve bu potansiyelin çok ciddi bir gen rezervi özelliği taşımasına karşın,bu önde olmanın toplum refahı için kullanılmamasıda bir politikasızlık örneği değilmidir.

Bu güclü doğal kaynaklar ve verimli topraklar karşısında Türkiyemizin gıda sektörü dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerden etkilendiği bilindiği halde önünün açılması konusundada üretilen bir politika bulunmamaktadır.

İşte bu yüzdendirki tarım ürünlerimiz sık sık pestisit kalıntısı nedeniyle gümrüklerden geri çevrilmektedir.

Bununda sebebi temel altyapı sorunlarının sağlam atılmadığı ve zamanında denetlemenin alelusül yapılmasıdan kaynaklanmaktadır.

Şimdi ise tüketici eğilimlerinin kesintisiz değişmesi, dış ve iç pazarlardaki rekabet şartları, teknolojik gelişme ve ürün yönetimi ile pazarlama gibi sorunların aşılmasında ciddi belirsizliklerin yaşanıyor olmasıdır.

Aynı zamanda gıda sanayi önderleri pazara endeksli stratejiler izlerken, küçük ölçekli sektörler bilgi edinme, güncelleme ve gelişen teknolojileri izleme gibi konularda ilerleme göstermede zorluklar çekmektedir.

Bunun içindir ki 2024 yılı içerisinde 23.85 milyar dolar ihracat ve 19.69 milyar dolar ithalat yapılmış ve ülkemiz 4.16 milyar dolar yani 148.68 katrilyon TL açıkla tarımsal ürün ticaretini kapatmıştır.

Bu sistemin adı politika ile nasıl 85 milyona anlatılabilir diye herkesin soru sorma hakkı bulunmaktadır.

Buradan haraketle enflasyon sofrada nasıl düşürülecek ve insanlar hergün yarınını düşünmeden ne zaman kurtulacak olayına çözüm bulacak olan olgu kesinlikle gıda politikası olmalıdır, yoksa açlıkla boğuşan insanlar ve toplum daha büyük çıkmaza sürüklenecektir.

Aslında toplum olarak başka ülkeler akıl ve bilimi kullanarak yeni teknolojik icatlar yaparken bizler ise üretmeden tüketen bir toplum icat ettik.

Şimdi ise biriken yılların sorunlarını nasıl çözeriz diye bazı stratejistler teoriler üretmektedir.

Burada görmemiz gereken gıda politikasının temel içeriği tarım politikasının ana şemsiyesi olduğudur.

Çözüm için temel hedef ise, toplumun dengeli ve yeterli beslenmesine miktar ve çeşitlilikte gıda sağlayarak güvenlik içerisinde tüketiciye ulaşmasını temin etmek ve planlamak olmalıdır.

Ancak geriye bir akıl yürütüldüğünde tarımda üretim planlaması olmayınca ne üreticinin ve nede tüketicinin beslenme ve gelir açısından rahat etmesi olanaksızdır.

Bugün ülkemizde olanda budur ve tüketime sunulan gıdanın kaliteli üretilmesi, işlenmesi ve pazarlanması büyük önem taşımaktadır.Onun için ülkemiz aktif dinamik ve uluslararası mevzuatla örtüşen gıda politikaları üreterek etkin gıda güvenliği sistemi/sistemlerini kurmak zorundadır.

Bu bağlamda bitkisel ve hayvansal üretimde kapsamlı bir teknik ve bilimsel çalışma başlatılmalıdır.Bunu yaparken çalışmanın sağlıklılığı açısından bölgesel araştırma enstitüleri kurularak bu oluşumların yetkisinde yine bölgesel tarımsal master planları hazırlanmalı ve sistem bir merkezden yönetilerek çok başlılığa son verilmelidir.

Ayrıca teknik kuruluşlarca yürütülen gıda kontrolleri gereken kalite ve hızlılıkta yapılmayarak marketlerdeki her türlü hilenin önlenmeside bazı tasarruflardan dolayı gıda güvenliği ve halk sağlığı açısından zaafa uğramaktadır.

Bundan dolayıdırki insanlar toplumsal politikalardan yararlanacağı yerde zarar görmektedirki hiç bir toplum zararına çalışmaz.Zira politika adaleti ve adaletsizliği, eşitliği ve eşitsizliği, meşruiyeti ve zorbalığı aynı anda düşünen bir etkinlik olup bu da devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili bir anlayıştır.

Bu hususlar yerine getirilmeden insanlara kaliteli bir hayat ve yaşam şansı sunulamaz.

Bu bağlamda ülke geleceğini üstlenecek yeni ve sağlıklı nesil yaratmakta çok zor olacaktır.

Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, yeterli ve güvenilir gıda tüm toplumların öncelikli konusudur.Aslında günümüzde insalar açlık, yoksulluk ve yoksunluk içinde iseler ve toplumsal yardımlaşmada bunun üstesinden gelemiyorsa kritik sorun politikasızlıktır.

Gıda politikalarının temel amacı tüketiciyi ve sağlığını korumak, güvenilir ve yeterli hammadde temin etmek, halkın yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak ve ülke ekonomisine katkıda bulunmaktır.

Bu durum politika olmadan çözülemeyeceğine göre yükselen açlığıda önlemek imkansızlaşır.

Hiç kimsenin yatağa aç girmemesi ana kriter olmalı ve toplumun rahat bir nefes alacak seviyeye getirilmesi acil gündem olmalı insanların pazarlarda ve sokaklarda ağlaması kara mizah olmaktan çıkarılmalıdır.

{ "vars": { "account": "UA-28164355-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-DQTZ4JSXP4" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }