Trabzonspor’un bu sezonki yürüyüşü ilk bakışta karmaşık görünebilir. Üç maçlık 1-0’lık galibiyet serisi, ardından gelen üç maçta yalnızca iki puan… Daha sonra dört maçlık bir kazanma serisi… İki beraberlik ve yeniden gelen bir galibiyet.

Kâğıt üzerinde tablo net: Sadece bir mağlubiyet var ve o da Fenerbahçe maçında yaşanan tartışmalı anların gölgesinde.

Zaman zaman oyunda düşüşler olsa da takım her müsabakadan mutlaka puan çıkarmayı başardı. Bu, büyük takım refleksinin en yalın hali.

Tekke dokunuşu: Planlı, sakin ve sabırlı

Bu tabloda Fatih Tekke’nin rolü ayrı bir yerde duruyor. Gençleşen kadroyu doğru dengeye oturtmak, her oyuncudan katkı almak kolay iş değil. Bugün Trabzonspor’un bütçesinin kat kat üzerindeki takımlarla aynı puanı toplaması tesadüf değil; bunun altında planlı bir teknik akıl var.

Oyuna giren her ismin katkı vermesi, takım içindeki düzenin sağlam kurulduğunun göstergesi.

Geri dönme ruhu yeniden sahada

Trabzonspor’un şampiyon olduğu sezonda sık sık görülen o “son dakikada geri dönme” alışkanlığı bu yıl yeniden beliriyor. Maçların son anlarında bile oyundan kopmayan, son ana kadar mücadeleyi bırakmayan bir takım var sahada.

Bu durum tesadüf değil; karakter, disiplin ve özgüvenle gelen bir sonuç.

Sağlık ekibine özel bir not

Sakatlığının bir ay süreceği belirtilen Batagov’un iki haftada 100 dakika oynayacak seviyeye gelmesi, sağlık heyetinin önemli bir başarısı olarak öne çıkıyor. Yoğun maç takvimi düşünüldüğünde tıbbi ekibin doğru yönetimi takımın genel ritmini de güçlendiriyor.

Tribün etkisi değişmedi

Trabzon’da oynanan maçlarda Bordo-Mavililerin daha rahat oynaması ve daha fazla pozisyon bulması tesadüf değil. Tribün desteği hâlâ ligin en belirleyici unsurlarından biri. 12. adamın gücü, genç kadronun özgüvenini ciddi biçimde besliyor.

Dalgalar büyük ama rota doğru

Sezonda inişler ve çıkışlar var; ancak büyük resme bakıldığında Trabzonspor doğru bir hikâye yazıyor. Takımda bir şeyler oluyor — hem de iyi şeyler…