Everest Dağı'nda öldüyseniz, tüm yıl boyunca düştüğünüz pozisyonda kalabilir, hiçbir zaman düzgün bir cenaze töreni alamayabilirsiniz ve daha da kötüsü, vücudunuz aslında sonraki tırmanıcılar için bir yol işareti görevi görebilir.
Size anlatacağımız hikaye 24 Mayıs 1998’de, dünyanın en yüksek zirvesinde trajik şekilde hayatını kaybeden Amerikalı dağcı Francys Arsentiev’in hikayesi… Dağcılar tarafından Everest Dağı’nın “Uyuyan güzeli” olarak tanınan Francy Arsentiev, oksijen desteği olmadan Everest Dağı’nın zirvesine ulaşan İlk Amerikalı kadın olarak tarih yazdı.Şimdi hikayenin başına dönelim:
Foto: Francys Arsentiev,
1998 yılında Francys’in oğlu Paul, korkunç bir kabusla uyandı. Paul rüyasında, karda mahsur kalan ve kaçamayan 2 dağcıyı görmüştü.
Paul o kadar rahatsız olmuştu ki uyanır uyanman hemen annesi Francys Arsentiev’i aradı. Paul, annesinin Everest Dağına tırmanmak üzere bir keşif gezisine çıkacağı geceden önceki gece o korkunç kabusu görmüş olmasının tesadüf olmayacağını düşünüyordu. Ancak annesi Francys, oğlunun korkularını bir kenara atarak, “Bunu yapmak zorundayım” diyerek yolculuğuna devam etti. Francys ve kocası Sergei, Everest’in zirvesine oksijen desteği olmadan ulaşarak bir tarih yazmak istiyordu.Foto: Francys ve kocası Sergei Arsentiev,
Bu noktada araya girmek gerekirse:
Everest’in zirvesi 29 bin feet yüksekliğe sahipken hava sıcaklığı da sıfırın altında 160 dereceye düşebiliyor. Burada mahsur kalacak birine yardım edecek herhangi bir teknolojik imkan da yok…
Ve Everest, tırmanışa güvenle başlayan herkese, karşılaştıkları zorlukları her daim hatırlatır…
Çünkü Everest’e çıkarken bir şekilde hayatını kaybeden talihsiz dağcıların cesetleri, zirveye giden yol boyunca dağcılara korkunç bir şekilde kılavuzluk görevi görüyor… Dondurucu soğukta mükemmel bir şekilde korunmuş ve dağın gücüne yenik düşen bu dağcıların cesetleri, onları geri almaya çalışmak çok tehlikeli olduğu için düştükleri yerde yani hayatını kaybettikleri yerde bırakılıyor.Everet’in zirvesine giden yol veya dağın herhangi bir yerinde bu şekilde yaklaşık 300 ceset bulunduğu tahmin ediliyor.
Foto: Francys Arsentiev'in cesedi ana yüüyüş yolunun yakınındayken
Tekrar ana hikayeye dönelim
Francys ve kocası Sergei de Mayıs 1998 yılında Everest’e tırmanıp zirveye ulaşmalarından çok geçmeden ölülerin saflarına katılacaklardı…
Francys ve kocası Sergei oksijen desteği olmadan tırmanışa başladı. 22 Mayıs’ta zirveye ulaşmayı başardılar. Çok az oksijen bulunan 20 bin feet üzerindeki bu bölgede uzun süre zaman geçirdikleri için yoruldular ve karanlıkta inişe geçerken bir birlerini kaybettiler ve ayrıldılar.
Francy, artık Everest’in zirvesinde kaybolmuş ve yalnız kalmıştı…Başka bir tırmanıcı çift Lan Woondal ve kız arkadaşı Cathy O’Dovd da zirveye ulaşmak için kendi girişimlerinde bulundukları sırada mor bir ceketle donmuş bir bedel gördü… Vücudun yanına gittiklerinde karşılarında şiddetli spazm geçiren tahsiz bir kadın gördüler. Yaptıkları kontrollerde kadının hayatta olduğunu anladılar.
Kadına baktıklarında deyim yerindeyse şok oldular. Çünkü Mor giyimli dağcının ana kampta beraber çay içtikleri Francys Arsentiev olduğunu anladılar.
Orada çay içerken konuştuklarında Arsentiev’in “Takıntılı bir dağcı olmadığını, oğlu ve evi hakkında çok konuştuğunu” hatırladılar.
Foto: "Uyuyan güzel" Francys Arsentiev,
Binlerce metre yükseklikte Francys Arsentiev’in yalncı üc cümleyi tekrarladığını ifade ettiler: “Beni bırakma”, “Bunu bana neden yapıyorsun” ve “Ben bir Amerikalıyım” Çift kadının bilinincinin açık olmasına rağmen aslında hiç konuşamadığını sadece 3 cümleyi tekrarladığını fark etti. Bu sırada dağcılar, “Cildi süt beyazı ve çok pürüzsüzdü. Bu şiddetli donma belirtisiydi. Bu onu porsenel bebek gibi gösteriyordu. Gözleri odaklanmadan bana bakıyordu. Ona oksijen verme imkanımız yoktu. Maskesi okjiyen depomuza uymuyordu. Onu gerçekten kurtarmak istedik. Ona bir maske vermek zorunda kalırdık ama bu birimizin kalıcı olarak oksijensiz kalmasına neden oldu… Risk çok büyük olurdu” dedi.Dağcılar Francys’in kalkmasına yardım etmeye çalıştı ve ona bağırdı “Yaşamak istiyorsan savaşmalısın” Ancak Francys yanıt vermedi ve vücudu hiç hareket etmiyordu. Onunla yaklaşık 1 saat geçirdiler. Ardından Lan ve Caty ayrılmak zorunda kaldılar. Ayrılmadan önce de ona döneceklerine söz verdiler. Son derece hayal kırıklığı ile ana kampa geri döndüler.
Burada bir dağcıyı terk etmek duygusuz görülebilir ancak Everest’in zirvesi umutsuz irtifada ölüm bölgesidir ve dağcılar alınan maskesiz alınan her nefesin içerdiği riskleri biliyordur… Lan ve Cathy’in, kendilerini riske atarak Francys’in son anlarında onunla geçirmelir de dikkate değerdi.
Ve Frencys sonsuz uykuya daldı…
Francys Arsentiev'in cesedi 9 yıl sonra bulunduğu yerden alındı...
Ancak trajedi burada bitmedi…
Frencys’in kocası Sergei ana kampa başarılı bir şekilde döndü. Karısının orada olmadığını görüne onu kurtarmak için oksijen tüpleri ve ekonmanlarla dağa yeniden çıktı. Ardından da ortadan kayboldu. Ertesi yıl Sergei’nin cesedi karısının yakınında, yamaçta yatarken bulundu. Görünüşe göre onu kurtarma sırasında kayarak düşerek öldü.
2 dağcı, arkalarında trajik hikaye ve küçük bir oğul bırakarak sonsuza kadar Everest Dağı’nın bir parçası oldu.
Francys’in son uyku duruşu ve göze çarpan mor ceketi nedeniyle dağcılar tarafından “Uyuyan Güzel” olarak adlandırıldı ve dağın en ünlü simgesel cesetlerinden biri haline geldi.
Uyuyan Güzel’in yanından onlarca yıl, bir çok dağcı geldi geçti ama kimse el uzatmadı…
Francys’e yardım etmek için onu en son gören İngiliz dağcı Lan harekete geçti. Lan, “everet Yolculuğu” adında bir etkinlik başlattı. Amaç zirveye ulaşmak değil Francys’e onur kazandırmaktı.
Olay gerçekleştikten tam 9 yıl sonra, Lan ve arkadaşları Francys’in cesedini buz ve kardan ana ana yürüyüş yolunun yanındaki yamaçtan aşağı sarkıtılarak çıkardılar. Burası dağcıların göremediği bir yer ve aynı zamanda Everest Dağı Kurbanlarının çoğunun da nihai varış noktası…
Kar cesedi gömmek için çok derin olduğunda Lan, Francys’e ancak bir tören ile veda edebildi. Cesedini Amerikan bayrağına sardı ve yanına da oğlunun oyuncak ayısını ve mektubunu koydu.
Böylelikle, “Uyuyan güzel” nihayet hak ettiği saygınlığa ve huzura kavuştu…