Trabzon’da dükkânlarının önünü adeta özel mülkleri gibi koruyan esnaf ile vatandaş, gün geçmiyor ki araç park yeri yüzünden karşı karşıya gelmesin.

İşyeri önlerine müşteriler dışında park yaptırmamak için direnen dükkân sahipleri belirledikleri alanlara taş koyuyor, saksı yerleştiriyor, tabela dikiyor, hatta sandalye sıralıyor.

Özellikle ilçe merkezlerinde ortaya çıkan manzara böyle olunca, yaşanan sözlü tartışmalar çoğu zaman kavga boyutuna varıp herkesin huzurunu kaçıracak şekilde büyüyebiliyor.

Müşterilerinin dükkânlarına rahatça gelip gitmesini isteyen esnaf kendince haklı olabilir, bunu anlıyoruz.

Lakin bu işin bir de diğer yüzü var.

Şehirdeki park yeri sıkıntısı, yalnızca esnafın değil, tüm vatandaşların yaşam kalitesini etkileyen büyük bir sorun haline geldi.

Nitekim araçlarını park etmek için sokak aralarında bile yer bulamayan sürücülerin bir de kaldırım işgalleriyle gündeme gelmesi, sürece yayaların mağduriyetini dâhil ediyor.

Peki, bu işin sorumlusu kim?

Esnaf mı, vatandaş mı, yoksa şehri yönetenler mi?

Aklın yolu bir…

Bu sorunu ancak yerel yönetimlerin uygulayacağı doğru politikalar çözebilir.

Bu minvalde, Trabzon'da yeni otopark alanları oluşturulup kurallar sıkılaştırılmalı, denetimler artırılmalı.

Bilhassa dar sokakların olduğu bölgelerdeki  yük indirme-bindirme uygulamaları belirli saatlere indirgenmeli.

Velhasıl.

Şehirde belediyeler ve yaşanan bu sorunun çözümünde etkisi olacak ilgili kurumlar, esnafla uzlaşarak, hem işletmecilerin hem de vatandaşların mağdur olmayacağı bir sistem geliştirmeli.

Aksi halde Trabzon'da esnafla vatandaş arasındaki park gerginliklerinin ne sonu gelecek ne de şehir içindeki bu trafik karmaşası çözülecektir.

KİME GÜVENECEĞİMİZİ ŞAŞIRDIK ARKADAŞ!

Ülkede gıda sahtekârlığı öyle boyutlara ulaştı ki, artık kime itimat edip neye inanacağımızı şaşırmış durumdayız. 

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı 11 Şubat tarihli liste, korkunç gerçeği gözler önüne seriyor.

Yıllardır güvenerek alışveriş yapılan adresler dahi para kazanma uğruna sahtekârlığa başvurmaktan kaçınmıyor.

Bağcılar’daki bir kasabın sucuklarında at ve eşek eti tespit edilmesi, denetimlerin artırılması gerektiğini bir kez daha doğrularken, tüketicilere "Artık kime güveneceğiz?" sorusunu sordurdu.

İşin kötüsü, bu görünen buzdağının zerresi...

Öyle ki, ülkede "merdiven altı" olarak tabir edilen, denetimsiz firma sayısı 350 bini geçti.

Gözden kaçan bu işletmeler, yıllık 12 milyar dolarlık sahte gıda pazarının aktörleri arasında.

Dolayısıyla, öyle birkaç denetim, birkaç teşhir listesiyle halkın sağlığını tehdit eden bu devasa sorunla mücadele edilemeyeceği belli.

Çok daha sıkı denetimler, caydırıcı ağır cezalar ve kamuoyunun sürekli bilgilendirilmesi elzem.

Zira gıda güvenliği, hepimizin meselesi.

Vitrinlerde neyin yer aldığının ilgililerce sorgulaması gerekiyor.

Aksi halde, biz tüketiciler sahtekârların insafına kalmaya devam edecek…

Ve her gün yeni bir skandalla karşılaşıyor olmaktan kendimizi kurtaramayacağız!

MUTLULUK, FARK ETMEKLE BAŞLAR

Şehir insanımızın genel anlamda mutsuz olduğu, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından ülke çapında yapılan Yaşam Memnuniyet Araştırması sonuçlarıyla resmiyet kazanmış ve Trabzon 2024 yılının en mutsuz illeri sıralamasında ilk üçe yerleşmişti.

Gerçi bu tescil olmasa bile çarşı ve pazarlarımızın asık suratlı insanlarla dolu olduğunu fark etmemek mümkün değil.

Şehir insanımızın yüzünde en ufak bir tebessüm yok!

Grafiklere yansıyan o ağır ve monoton hava adeta her köşe başında hissediliyor.

Aslında yüzlere işlenmiş o donuk ifadeleri ortadan kaldırıp, üzerimizdeki bu keder senfonisine renk katmak mümkün.

Nasıl mı?

Mutlu olmak için işte sebepler:

- Eğer bu sabah başınızı sokacak bir evde, üzerinizde giysiniz ve karnınızı doyuracak bir lokma yiyecekle uyandıysanız, dünyadaki insanların %75’inden daha zenginsiniz.

- Tutuklanma, işkence görme veya öldürülme korkusu olmadan inançlarınızı özgürce yaşayabiliyorsanız, 3.5 milyar insandan daha iyi bir şansa sahipsiniz.

- Bir savaş tehlikesiyle, işkence ihtimaliyle ya da aç kalma korkusuyla karşı karşıya değilseniz, 900 milyon insandan daha iyi durumdasınız.

- Ve eğer bu sabah yatalak olacak kadar hasta değil, ayakta duracak kadar sağlıklı uyandıysanız, önümüzdeki bir hafta içinde hayatta olamayacak 1.5 milyon insandan daha şanslısınız.

- Hayatınızdaki küçük gibi görünen şeylerin aslında ne kadar büyük bir nimet olduğunu fark edin ve şükredin.

Sağlıcakla…