Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Arif Mansur Coşar, Siroz hakkında önemli bilgilendirmelerde bulundu.
Siroz nedir?
İlk önce karaciğer hakkında konuşursak: Karaciğer karnın sağ üst tarafında bulunan, kalpten ve bağırsaklardan gelen kanın içindeki tüm maddelerin işlendiği, vücut için zararsız ya da yararlı hale getirildiği ve yaşam için gerekli pek çok maddenin üretildiği veya depolandığı; kalp, beyin, böbrek ve akciğer gibi hayati bir organımız. Karaciğerin en önemli ve adı bile korkutucu olan hastalığı sirozdur.
Karaciğer yağlanması siroz yapabilir
Karaciğer sirozu, karaciğerin hayati işlevlerini yerine getiremediği, sağlıklı yapısının bozulduğu, yapısının sertleştiği ve kan dolaşımının bozulduğu bir hastalık. Hepatit virüsleri olarak adlandırılan Hepatit B, C ve D virüsleri ile alkol ve benzeri toksik maddelerin uzun süreli (kronik) kullanımı, bilinen en yaygın siroz sebepleridir. Günümüzde giderek artan oranda alkol kullanımı dışında karaciğer yağlanması yapan sebeplere bağlı olarak gelişen yağlı karaciğer hastalığı da önemli bir siroz sebebi olarak karşımıza çıkıyor. Şişmanlık, şeker hastalığı, hipertansiyon ve kan yağlarının yüksekliği gibi çeşitli hastalıkların birlikteliği şeklinde ortaya çıkan metabolik sendrom; alkolik olmayan (nonalkolik) yağlı karaciğer gelişmesinin en önemli nedenleridir.
Sebep bulunamayabilir
Tüm incelemelere rağmen siroz hastalarının yaklaşık %10-15’inde sebep bulunamayabiliriz ve bu durumu kriptojenik (sebebi belli olmayan) siroz olarak adlandırıyoruz. Bunların dışında daha nadir sebepler arasında; otoimmün karaciğer hastalıkları, karaciğerde demir ya da bakır birikimi ile seyreden Hemokromatozis ya da Wilson hastalıkları, karaciğer damarlarında tıkanıklık yapan pıhtılaşmalarla oluşan hastalıklar, safra yolu bozuklukları ve doğuştan gelen karaciğerde çeşitli maddelerin birikimi ile oluşan depo hastalıkları sayabiliriz.
Belirtiler diğer hastalıklarda da görülür
Siroz hastalığı, karaciğerde yapı ve işlev (fonksiyon) bozukluğu ile seyreder. Bu bozukluk/hasarlar sonucu gelişen yetersizliklere bağlı belirtiler genellikle uzun bir zaman içinde ortaya çıkar. Bu nedenle sirozun erken dönemlerinde genellikle belirtiler fark edilmez. Siroza yol açan hasar nedenine bağlı olarak hastalık derecesi ilerledikçe hasta ve doktor tarafından fark edilecek belirti ve bulgular ortaya çıkmaya başlar. Bu belirtilerden çoğu; iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı-kusma, halsizlik, yorgunluk, kas güçsüzlüğü ve kramplar, kansızlık gibi siroza has değildir ve başka hastalıklarda da görülebilir. Hastalığın ilerlemesi ile ciltte morarma, kırmızı noktalanmalar, göz veya deride sararma (sarılık), karında ve bacaklarda su toplanmasına bağlı şişlik, uyku ve konuşma bozuklukları, şuur değişiklikleri ve nihayet ağızdan ve/veya makattan kanama gibi daha ağır ve karaciğer hastalığı düşündüren bulgular ortaya çıkar.
Siroz tanısı nasıl koyulur?
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi siroz hastalığı tanısı, erken evrede kolaylıkla atlanabilir; zira belirti ve bulgular siroza has olmayabilir. Siroza has kabul edilebilecek, altta yatan ciddi karaciğer yetersizliği olduğunu gösteren bulgular genellikle hastalığın ileri evrelerinde ortaya çıkar. Siroz komplikasyonları olarak adlandırılacak bu bulguları; karında su (sıvı) toplanması (asit), göz ve cildin sararması, şuur değişikliği, ağızdan ya da makattan kanama (yemek borusunda gelişen genişlemiş damar=varis kanaması) olması şeklinde sıralayabiliriz. Ayrıca radyolojik görüntüleme (ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ya da manyetit rezonans görüntüleme) ve kan testleri de siroz tanısı koymamızda kesin sonuca ulaşmamızı sağlar.
Yeni doğanlara hepatit B aşısı rutin uygulanıyor
Sirozun en sık sebeplerinden biri olan Hepatit B ya da C virüslerinin kronik enfeksiyonları da sessiz seyreder, belirti ve bulgu verdiğinde de genellikle hastalık ilerlemiş evrededir. Bu nedenle ailesinde hepatit ya da karaciğer hastalığı olanlar, kontrolsüz kan nakli ya da uygun koşullar dışında diş çekimi, dövme, cerrahi müdahale ve benzeri risk faktörleri öyküleri olanların mutlaka özel kan testleri ile tetkik edilmeleri gerekir. Siroz ve karaciğer kanserine yol açabilen Hepatit B virüs enfeksiyonu, aşı ile korunulabilen bir hastalıktır ve 2000’li yıllardan itibaren Türkiye’de yeni doğanlara hepatit B aşısı rutin olarak uygulanmaktadır. Bu aşı yüksek oranda koruyucudur. Bir şekilde aşı olmamış herkesin ama özellikle yukarıda sayılan risk faktörleri olanların mutlaka test yaptırması ve gerekirse aşı olmaları, kronik Hepatit B hastalığı, karaciğer kanseri ve siroz gelişmesinin önlenmesi açısından çok önemli ve gereklidir. Aile hekimliklerine başvurarak bu konuda gerekli destek alınabilir. Günümüzde Hepatit B hastalığının ömür boyu günde 1 tablet şeklinde kullanılan tedavisi mümkündür. Hastalık bulaştıktan sonra eğer 6 ayı aşan bir süre devam eder ve kronikleşir ise ilaç tedavisi ile hastalık kontrol altına alınabilir ve böylece siroz ve kanser riski azaltılabilir. Ama tabii ki en uygun yaklaşım aşı olarak hastalığa yakalanılmasının önüne geçmektir. Kronikleşen (6 aydan daha uzun süren hastalık hali) Hepatit C enfeksiyonundan korunmak için henüz bir aşı geliştirilememiştir. Buna rağmen 2 ay süre ile günde 1 kere kullanılan 1 ya da 3 tablet şeklindeki tedavi sayesinde erken evrede yakalanan hastalar kür şeklinde %100’e yaklaşan oranda tedavi edilebilmektedir.
Alkol kullanımının bırakılması önemli
Batılı ülkelerde siroz sebebi olarak alkol ön sıralardadır. Ülkemizde alkole bağlı siroz olguları daha az görülse de artma eğilimindedir. Tedavinin temeli, alkol kullanımının bırakılmasıdır.
Karaciğer yağlanmasına bağlı gelişen karaciğer sirozu artıyor
Karaciğer yağlanmasına bağlı gelişen karaciğer sirozu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda giderek daha sık görülmektedir. Obezite ve şeker hastalığı sıklığındaki artışa paralel olarak artan bu siroz sebebinin diyet, egzersiz ve yaşam tarzı değişiklikleri dışında günümüzde genel kabul gören ve ülkemizde uygulanabilecek bir ilaç tedavi yöntemi henüz yoktur. Obezite ve metabolik sendrom sadece siroza yol açabilme açısından değil; başta şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları ve kas-iskelet sistemi hastalıkları olmak üzere bazı kanser türleri dahil pek çok hastalık açısından da önemli bir risk faktörüdür.
Özetleyecek olursak: Adı korkutucu bir hastalık olan siroz; karaciğer işlev ve yapısındaki bozulmaya bağlı olarak en sık kronik viral hepatit B, C ve D, obezite, şeker hastalığı, metabolik sendrom ve benzeri nedenler ile oluşan yağlı karaciğer ve alkol kullanımı gibi sebeplerle meydana gelen, ancak ileri evrede tipik belirtiler veren bir hastalıktır. Erken tanı ve sebebe yönelik tedavilerle ilerlemesi durdurulabilen ve kısmen geri dönüş de sağlanabilen bir hastalık olan sirozun erken tanısı için sayılan risk faktörleri ve aile öyküsü olanların hekime başvurması gerekir. Bu sayede muayene sonrası yapılacak rutin ve gerekirse ayrıntılı kan testleri ve görüntüleme yöntemleri ile siroz tanısı konulabilir. Erken evrede başlanacak tedaviler daha iyi sonuçlar verse de hastalığın her evresi için uygun tedavi yaklaşımları mevcuttur. Bununla beraber ileri evre/son dönem karaciğer sirozunun kesin tedavisi karaciğer naklidir.